Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Artık iki devletli çözümden başka Kıbrıs'ta çıkış yolu kalmamıştır. İster kabul edersiniz, ister etmezsiniz. Artık federasyon mederasyon diye bir şey yok, geçin artık o işi." dedi.Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısında konuştu. Geçmişte milletvekili ödünç verme sistemi ile siyaseti zehirleyen CHP'nin Türkiye'yi ve ilkeleri yerle bir ettiğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti: "Öyle şey olur mu, kiralık milletvekili vereceksin? Aynı şekilde bir diğer parti İP, o da kiralık milletvekilleri verecek. Bir süre sonra da onları tekrar 'Ben onları size kiraya vermiştim, şimdi tekrar geri istiyorum.' diyecek. Böyle demokrasi mi olur? Böyle bir sistem mi olur? Ama bunlar bunu da yaptı mı? Yaptı. Son günlerde bu partiden ayrılanların hem eski partilerine dönük hem bize yönelik eleştirilerini dikkatle dinliyoruz. Söylenenler arasında katıldıklarımız var, katılmadıklarımız var. Bununla birlikte yaşananları, milletvekili ödünç verme sistemi gibi suni değil, doğal bir süreç olarak görüyoruz. Diğer partilerden istifa edenleri alkışla, tezahüratla, coşkuyla karşılayanların CHP'deki istifaları yerden yere vurmasını da ibretle takip ediyoruz. Bu tabloyu, demokrasi boyasının altına saklanmaya çalışılan faşist zihniyetin ifşası olarak değerlendiriyoruz."

Tüm bu gelişmelerin düğüm noktasının 2023 seçimleri olacağına işaret eden Erdoğan, katıldığı her kongrede teşkilatlara bu gerçeği hatırlattıklarını, gece-gündüz sahada olarak şimdiden 2023'e hazırlanmalarını istediklerini söyledi. Milletvekillerinden, seçim bölgelerine sıkı sıkı sahip çıkmalarını beklediğini belirten Erdoğan, "Artık kongrelerimiz büyük oranda bitti, bitiyor. İnşallah Mart'ın sonu gibi büyük kongremizi yapacağız. Tabii salgının gerilemesine paralel şekilde, gönül seferberliği anlayışıyla her fırsatta milletimizle de ru be ru kucaklaşacağız ama Kovid var dikkat." diye konuştu.

- "Yok böyle yağma"

Erdoğan, Kıbrıs meselesinin, Türk ve Kıbrıs halklarının ortak davası olduğunu vurgulayarak Rum tarafının kanlı saldırılarıyla tırmanan sıkıntıların, tüm çabalara rağmen kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüme kavuşturulamadığını ifade etti.

Ada'daki iki taraf arasında 1968'de başlayan Türk tezinin yerel özerklik şeklinde ortaya konduğu ilk görüşmelerin 1971 yılı sonuna kadar sürdüğünü anımsatan Erdoğan, Türkiye ve Yunanistan'ın da katılması ile devam eden görüşmelerin, 15 Temmuz 1974'de yaşanan Rum-Yunan darbesiyle son bulduğunu belirtti.

Kıbrıslı Türklerin can güvenliğini sağlamak için gerçekleştirilen 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sonrasında 1983 yılında KKTC'nin kurulduğunu hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bu süreçte de müzakereler kesintili de olsa hep devam etti. Egemenliğini Ada'nın kuzeyine de yaymaya çalışan bir politika izleyen Rum tarafı, müzakerelerde devlet yapısını bu doğrultuda şekillendirmek istedi. Rumlar, Türk tarafının buna razı olmamasını da çözümsüzlüğün sebebi olarak göstermeye çalıştı. Halbuki 1960'larda Kıbrıs Türk tarafına otonomi hakkı bile tanımayan Rumlardır. 1970'li yıllarda iki kesimli, iki toplumlu federasyonu kabul etmeyen yine Rumlardı. Avrupa Birliği üyeliği perspektifi güçlenince federasyon fikrini savunur görünen Rumlar, asıl niyetlerini daha sonra ortaya serdiler. Amaçları bu süreçte Kıbrıs Türk tarafının elde edebileceği hakları, Türkiye'nin üye olmadığı bir Avrupa Birliği içinde kolaylıkla aşındırarak adayı tek başlarına yönetmekti. Yok böyle yağma."

- "Hiçbir zaman sözlerinde durmadılar"

Eski Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan ile Davos'ta bu işi konuştuklarını anlatan Erdoğan, Annan'ın "Ben dört kez bu işe giriştim, bunu başaramadım. Şimdi de bunu başaramayabilirim. Eğer bana siz söz verirseniz, ben bu işe girerim." dediğini aktardı.

Annan'a, "Türk tarafından, garantör ülke olarak Türkiye'den olumsuz bir şey kesinlikle görmeyeceksiniz. Biz, her zaman bu işte bir adım önde olacağız." dediğini dile getiren Erdoğan, "(Peki) dedi, başladık. Toplantılarımızı İsviçre'nin bir dağ yamacındaki Bürgenstock'ta sürdürdük. Ve toplantılara katılıyoruz. Yunanistan tarafı aynı şekilde katılıyor. AB'den temsilciler var. Bir Alman olan Verheugen bu toplantılara gözlemci olarak katıldı. Bu çalışmalarımızı sürdürdükten sonra sonunda yine onlar kayış attı, Rumlar." dedi.

Kofi Annan'ın "Ben söz verdim, buradan bu işi bitirmeden ayrılamayız." dediğini belirten Erdoğan, referanduma gidildiğini, Kıbrıs Türklerinin bu işe yüzde 75 "evet" demesine rağmen, Rumların yüzde 65 "hayır" dediğini anımsattı.

Erdoğan, bütün bunlara rağmen Güney Kıbrıs'ın AB'ye alındığına, KKTC'nin alınmadığına dikkati çekerek "İşte bunlar tek millet. Hiçbir zaman sözlerinde durmadılar. Bundan sonra da durmayacaklar." diye konuştu.

- "Bu şekilde masaya oturamayız"

"Yunan Başbakanı Miçotakis ile görüşebileceği" açıklaması yaptığını hatırlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ben bu açıklamayı yapıyorum, bir de baktım şimdi Miçotakis meydan okuyor. İstişari toplantılar, eski adıyla istikşafi toplantılar başlasın dedik ve geçen hafta İstanbul Dolmabahçe'de başlatıldı. Şimdi ikincisi Atina'da yapılacaktı, Miçotakis şimdi meydan okudu. Sen bu meydanı okuduktan sonra biz seninle nasıl bir araya gelelim? Önce haddini bileceksin. Eğer gerçekten bir barış arayışı varsa sende, bana meydan okuma, haddini bil. Eğer haddini bilmezsen o zaman masayı demek ki sen tekmeledin, masadan kaçtın. Biz masadan kaçmadık, biz masadaydık. Ve bu şekilde gitmesi halinde de biz seninle masaya oturamayız. Adalarda yaptıklarınız ortada. Neyinize güveniyorsunuz? Hani bir yerlerden size yine destekler gelecek buna mı güveniyorsunuz? Eğer buna güveniyorsanız yanılıyorsunuz. Nereden ne gelirse gelsin, şunu bilin ki Türkiye dimdik ayaktadır, yerindedir ve gereğini de gerektiği zaman yapmasını bilir."

"Buradan Miçotakis'e bir şey daha hatırlatmak istiyorum, sen bazı dağlara güveniyorsun. O güvendiğin dağlara kar yağdı kar. Hiçbirinden sana fayda gelmez ama biz kendi göbeğimizi kendimiz keseriz. Yola da böyle devam ederiz. Onun için çılgın Türkleri iyi tanıyacaksın." diyen Erdoğan, Yunan ve Rum tarafının son günlerdeki açıklamalarına bakıldığında Kıbrıs Türkü'nü yok sayan tutumlarında en küçük bir değişikliğin olmadığının görüldüğünü ifade etti.

- "Tüm dünya bilmeli"

Erdoğan, "Artık iki devletli çözümden başka Kıbrıs'ta çıkış yolu kalmamıştır. İster kabul edersiniz, ister etmezsiniz. Artık federasyon mederasyon diye bir şey yok, geçin artık o işi." dedi.

Rum tarafının, hidrokarbon kaynakları konusunda da Kıbrıs Türkleri ile masaya oturmaktan ısrarla kaçtığına dikkati çeken Erdoğan, siyasi ve ekonomik her alanda Türk tarafına uygulanan ambargoların ağırlaşarak sürdüğünü söyledi.

Artık bu adaletsizliğe tahammülün mümkün olmadığını vurgulayan Erdoğan, "Kıbrıs Türklerinin yarım asırdır adada süren çözümsüzlüğün mağduru olmasına daha fazla izin vermeyeceğimizi tüm dünya bilmelidir." ifadelerini kullandı.

- "Artık o iş bitmiştir"

Bugün Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın, geniş bir heyetle, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne gideceğini bildiren Erdoğan, "Kuzey Kıbrıs'ta inşallah geniş bir çalışmayı başlatacağız. Bu çalışmalarla Kuzey Kıbrıs'ı inşallah süratle yeniden çok daha farklı şekilde ayağa kaldıracağız. Maraş bölgesinden tutunuz ta Dipkarpaz'a kadar inşallah Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımız, Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız, belediyelerimiz aynı şekilde, hepsi birlikte burada yoğun bir çalışmanın içine gireceğiz. Kuzey Kıbrıs'ı çok modern bir devlet olarak hayata katacağız." dedi.

Ada'daki Türk toplumunu yok sayan Rum ve Yunan zihniyetinin 50 yıldır müzakereleri başarısızlığa mahkum etmesi karşısında, eski çözüm formüllerini tekrar konuşmanın anlamının kalmadığını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Artık o iş bitmiştir. Kıbrıs meselesi, yeni dönemin ruhuna uygun şekilde, artık çözüm odaklı bir anlayışla ele alınmalıdır. Bundan sonra Kıbrıs'ta konuşulabilecek tek konu, iki devletli çözümdür. Kıbrıs Türk kesimindeki kardeşlerimizin de böyle düşündüğünü ve hareket ettiğini biliyoruz. Geçmişin gölgesinde kalmadan ancak geçmişten ders çıkararak, Ada'da barış ve istikrarın hakim olduğu bir geleceği ancak bu şekilde inşa edebileceğimize inanıyorum. Kıbrıs konusunda masaya oturulacaksa ancak bu şartlarda oturulabilir, aksi takdirde herkes kendi işine bakacaktır."