Yıllık enflasyon oranına baktığımızda resmi rakamlar % 9,32 olarak gösteriyor. Aslına bakılacak olursa, çarşı-Pazar ve mutfaktaki enflasyonun % 15-20 oranında olduğunu görüyoruz. Özetlenecek olursa enflasyon uzun zamandan bu yana çift haneli rakamlara ulaşmış durumda.

Yıllardır tartışılan bir konu var. Enflasyon hesaplanırken, özellikle çok az kullanılan mallar kaleme alınıyor. Bu da hiç kuşkusuz yanıltıcı oluyor. Hâlbuki enflasyon hesaplarında gıdanın çok önemli bir yeri bulunuyor. Bu nedenle gıdasız enflasyon hesabının yapılmasını doğru bulmuyoruz.

Şimdi son 7 aylık artışlara baktığımızda bazı sebze ve meyve fiyatlarının uçuşa geçtiğini görmekteyiz. Artışların ise % 50’yi yakaladığı görülüyor.  Bugün ihracat nedeni ile limonun kilosu 10 lira olduysa, bazı sebze ve meyve fiyatlarındaki yükseliş % 100’leri aştıysa bunu enflasyon değerlerine nasıl almazsınız?

Piyasalar bir göz atalım:

Kayısı, kiraz, fındık, limon, şeftali, armut gibi meyve fiyatlarında son 7 ayda görülen artışın % 50’yi geçerek bir rekora imza attığını görmekteyiz. Hani, denilebilir ki “Susuzluk, dolu ve diğer nedenle ürünlerde azalma oldu. Bazı mallar da ihracat nedeni ile arttı.”  Bunu kabul ediyoruz. Ancak, bunlar enflasyonu artırıyor mu artırmıyor mu buna bakmak gerekiyor. Öyle veya böyle ortada bir artış var ve bu pahalılığı meydana getiriyor.

Kaldı ki, Rusya ile yaş meyve ve sebze, kanatlı et ve diğer ürünlerin ihracatı için masaya oturduk. Eylül ve Ekim ayında Rusya’ya ihracat başlayacak. İç piyasadaki fiyatlarda yeni bir artış yaşanacak. Bu da sebze ve meyve fiyatlarının yükselmesi anlamına gelecek ki, enflasyon rakamları daha da artacak demektir.

AB, şimdi Rusya’ya ambargo uyguluyor ve tarım ürünleri satmıyor. Bu durumda Türkiye’nin Rusya pazarına meyve-sebze satışlarında % 20-40 artış olabileceğine dikkat çekiliyor. İşte bu satış nedeni ile iç piyasada fiyatların yükselme riski da var. Bunu önlemek için bir önlem alındı mı, ya da ne gibi önlemler alınacak, bunların da kamuoyu ile paylaşılmasında yarar görmekteyiz.

Bakan Mehdi Eker şimdi kalkmış “Gıdanın enflasyon sepetindeki ağırlığı azaltılmalıdır” diyor. Hem de Tarım Bakanı’nın böyle bir açıklama yapması talihsizliktir. Akademisyenler, işin uzmanları tüketicinin gelirinin % 25’ini harcadığı gıdanın, enflasyon hesabının olmazsa olmazı olduğunu söylüyor. Gıda harcamalarının enflasyon üzerinde önemli etki yaptığını anlatıyorlar ve uyarı üzerine uyarı yapıyorlar.

Yaşar Üniversitesi Ekonomi Bölümü Başkanı Doç.Dr. Umut Halaç bu konuda bakınız neler söylüyor, kendisini dinleyelim:

“Enflasyon sepetinden gıdayı çıkarmak mümkün değil, anlamlı da değil.

Gıda, tüketicilerin ana harcama kalemlerinden biri. Dünyada örneği olduğunu sanmıyorum. Fiyat değişimlerinin olmadığı bir sepet oluşturmak mümkün değil. Eğer gıda fiyatları sepetten çıkarılırsa gıda fiyatları değişmez, inişli çıkışlı seyrini sürdürür. Daha düşük bir rakam çıkacağı kesin. “Havyarı sepetten çıkaralım” derseniz anlarım.

Ama gıda tüketiminin tamamını enflasyon sepetinden çıkarılması anlamasız. “ Son gelen enflasyon verisinin Merkez Bankası Başkanı tarafından gıdadaki yükselişe bağlanmış olması bir anlam taşıyor. Enflasyonda gıdadaki artışların önemli rol oynadığı ortaya çıkıyor. Bunu saklamanın, ya da değişik biçimlerde yorumlamanın bir anlamı yoktur.

Böyle hareket edilirse gerçekler saklanmış olur.

Şimdi “Enflasyon artıyor, bundan gıda fiyatlarını çıkaralım” derseniz, hem kendinizi, hem de kamuoyunu yanıltmış olursunuz.

Enflasyon uzun zamandır artıyor. Ekonomik istikrarsızlık da var.

İçeride de dışarıda da konunun uzmanları “Türkiye’de kırılgan bir ekonomik durum var” diye uyarı üzerine uyarı yapıyor. Bu nedenle, bugün enflasyondaki yükselişi sadece meyve ve sebzeye de bağlamamak gerekir. Alkollü içecekler temizlik maddeleri, sigara, et, süt ve yan ürünlerindeki artışların da etkilerini görmek gerekiyor. Daha yeni açıklandı, konut fiyatlarındaki artışın % 12 olduğu belirtiliyor.

İnşaat malzemelerindeki artışı görmezden gelebilir miyiz?

Merkez Bankası Başkanı’na “Faizleri indir, enflasyon fazla gösterilmesin” demekle de enflasyon inmez.

Piyasalarda başıboşluk var. Denetimlerin de gerektiği gibi yapıldığını söyleyemeyiz. Girdilerdeki fiyat artışları, hileli gıda artışlarına da neden olabiliyor. Fiyat artışlarının kontrol altına alınamamasında bunun da rolünün olduğu görmekteyiz.

Özetleyecek olursak, gerçek enflasyonun % 15’lerin üzerinde olduğu görülüyor. Hükümet olanların bunu dikkate alarak hazırlık yapması, önlem alması kaçınılmazdır. Bunun yanı sıra çalışana, emekli, dul ve yetime kendi hesaplarına göre zam yapanların, bu konuda daha adil olmaları ve bu kesimi enflasyona ezdirmemeleri de gerekiyor. Yoksa yaşanan bu sıkıntılar sosyal barışın zedelenmesine de neden olabilir.