Son günlerde yeni tip koronavirüs (Kovid-19) vaka sayısı on binlerin üzerindeki rakamlarla artmakta olan ve toplamda 230 bini geçen Rusya, ABD’nin arkasından en çok vaka görülen ikinci ülke konumuna geldi. Başbakan ve Kremlin sözcüsü dahil birçok üst düzey siyasetçi ve bürokrata Kovid-19 tanısı konuldu. Virüs ülke geneline yayılırken karantina uygulamaları yaygınlaştırıldı. Altı milyona yaklaşan test sayısına nispeten söz konusu artışlar normal kabul edilirken, resmî verilere göre ölüm oranları da oldukça düşük seyrediyor.Halihazırda sağlık koşulları bir yana, salgının neden olduğu ekonomik ve siyasi sorunlar, Kovid-19’la mücadeleye ilk günden itibaren yoğun mesai harcayan Kremlin yönetimini ciddi meydan okumalarla karşı karşıya bırakıyor. Bu çerçevede, Kovid-19’un etkisiyle derinleşen ekonomik buhran ve ona bağlı olarak Moskova hükümeti ile federatif ve yerel yönetimler arasında yaşanmakta olan ve yönetilmesi giderek zorlaşan anlaşmazlıklar, bahse konu meydan okumaların başında geliyor.

Petrol fiyatlarındaki düşüş ve salgın ekonomiyi zorluyor

Ülke ekonomisinde yaşanan sorunların aslında Kovid-19 öncesi dönemde başladığı ve salgının mevcut sorunları daha da derinleştirdiği söylenebilir. Geçen yıl hedeflerin gerisinde olarak yalnızca yüzde 1,3’lük ekonomik büyümenin gerçekleştiği Rusya'da, ekonomideki bozulmanın sonucu olarak satın alma gücü düştü ve açlık sınırında yaşayan insan sayısı arttı. Kovid-19 sonrası döneme baktığımızda, salgının da etkisiyle çakılan petrol fiyatları Rusya’nın ekonomisini öngörülenin de ötesinde etkiledi. Rusya’nın en büyük ikinci bankası VTB’nin uluslararası yatırım bankası VTB Capital’in raporuna göre yıllık petrol gelirlerinde 123 milyar dolarlık bir kayıp yaşanacak. Bu kayıp sadece devlet bazında değil sürece dahil tüm şirketler ve organizasyonlar dikkate alınarak hesaplanıyor. Ülke hazinesi üzerindeki etkiye bakıldığında ise Rusya Maliye Bakanı Anton Siluanov’un açıklamalarına göre, petrol fiyatlarında yaşanan bu düşüşün, 39 milyar dolarlık büyük bir kayba tekabül ettiği ifade ediliyor.

Bahse konu kötü gidişatın önüne geçebilmek için 9 Nisan tarihinde Rusya ve Suudi Arabistan’ın önderliğinde OPEC+ ülkeleri günlük 10 milyon varil ham petrol kısıntısı yapma hususunda anlaşmaya vararak, petrol fiyatlarını yukarı çekmeyi hedeflediler. Üretim kesintisi kararına rağmen Brent petrol fiyatlarında düşüşün ilk günlerde devam ettiği, ardından 25-30 dolar bandına oturduğu görüldü. Daha sonra Suudi Arabistan bu kesintilerin üstüne günde 1 milyon varil ek kesintiye gideceğini açıkladı. Bu açıklamayı müteakip Brent petrol fiyatlarında artış görülmeye başladı. Ancak salgın nedeniyle dünya genelinde petrol talebinin düşmesi, beklenen fiyat artışlarının önüne geçiyor. Bu durum Rus ekonomisinin toparlanmasının önünde büyük bir engel teşkil ediyor.

Rusya ekonomisindeki kötü gidişata yol açan faktörler elbette düşen petrol fiyatlarıyla sınırlı değil. Dünya genelinde birçok ülkenin salgınla mücadele kapsamında sınırlarını kapatmasının ardından uluslararası ticaretin sekteye uğraması ve yabancı yatırımların ülkeden çekilmesi ekonomideki krizi daha da derinleştiriyor. Ülke içinde alınan önlemlerden dolayı sayısız firmanın iflas etmesi ya da etme korkusu yaşaması, hükümet üzerinde ciddi baskı oluşturuyor. Çalışmaya verilen aralar ve şirketlerin içinde bulunduğu sıkıntılı süreç işsizlik rakamlarını etkiliyor. Son günlerde, maliyetleri azaltmaya yönelen ve bu amaçla üretim kapasitelerini düşüren birçok şirketin çok sayıda kişiyi işten çıkardğı haber veriliyor. Artmakta olan işsizlik ve işverenler arasındaki iflas korkusu salgının en belirgin ekonomik sonuçları. Devlet Başkanı Vladimir Putin’in son açıklamalarına göre işsizlik rakamları 1 milyonu geçmiş durumda. Alınan tedbirler gevşetilmeden sürdüğü takdirde sene sonunda işsizlik rakamlarının altıya katlanması bekleniyor. Rusya Ekonomik Kalkınma Bakanlığı’nın son açıklamalarına göre, salgının federal bütçe üzerinde oluşturduğu yük günlük 100 milyar ruble (yaklaşık bir milyar 360 milyon dolar) olarak hesap edilirken şu ana kadarki süreçte ekonomiye maliyeti 30 milyar dolar olarak ifade ediliyor. Tüm bunların neticesinde sene sonunda Rus ekonomisinde yüzde 6’lık bir küçülme bekleniyor.

Merkezi yönetim ile özerk bölgeler arasında gerilim

Düşen petrol fiyatları ve hızla artan Kovid-19 vakaları ülke ekonomisinde ciddi tahribata yol açarken, Kremlin ile federatif ve yerel yönetimler arasında görüş ayrılıklarıyla tezahür eden siyasi bir gerilime de tanık olunuyor. Yalnızca mali koşullardan ibaret olmayan bu anlaşmazlıklar, bölgesel bazda eşit dağıtılmayan tıbbi yardımlara, bölgedeki liderlik kapasitesine ve halkın siyasi eğilimine bağlı olarak ortaya çıkıyor. Bu çerçevede Moskova Belediyesi ile Kremlin arasında geçtiğimiz günlerde yaşanan anlaşmazlık, merkezi ve yerel yönetimler arasındaki ihtilafların en somut örneğini teşkil ediyor. Moskova Belediye Başkanı ve Birleşik Rusya Partisi üyesi Sergey Sobyanin, kendi partisine ve Kremlin’e ters düşerek Moskova’daki gerçek vaka sayısının resmi verilerden üç kat fazla olduğunu açıkladı. Tabiatıyla halk ve muhalif medyaya resmî verilerin şeffaflığını ve doğruluğunu sorgulatan bu durum, yönetime karşı güvensizlik oluşturdu ve bu yönde propaganda yapan muhalefetin de elini güçlendirdi.

Dahası, Çeçenistan Özerk Yönetimi Başkanı Ramazan Kadirov merkezi yönetimden bağımsız bir şekilde aldığı şehir karantinası kararı nedeniyle Rusya Başbakanı Mihail Mişustin tarafından eleştirilere maruz kaldı. Kadirov bu süreçte Çeçenistan’la ilgili haber yapan Novayagazeta muhabirini tehdit etti, Federal Güvenlik Servisi’ni (FSB), Çeçenistan hakkında yapılan haberlerden sorumlu tutarak Kremlin'i eleştirdi ve bununla büyük tepki topladı. Bu durum diğer bölgelerde, bilhassa Rus etnik nüfusunun düşük, yerel yönetici figürünün güçlü veya Müslüman nüfusun yüksek olduğu yerlerde, merkezi yönetimle federal yapıların arasının açılabileceği ihtimalini gündeme getirdi. Nüfusunun büyük çoğunluğunu Osetlerin oluşturduğu ve halkın sol muhalefete yakın olduğu Kuzey Osetya Cumhuriyeti’nde yönetime karşı son dönemde başlayan protestolar, bu ihtimali daha da kuvvetlendiriyor. Ayrıca söz konusu bölgelerde, merkezi yönetime kıyasla kötü durumda olan sağlık altyapısı, vakalar artmaya devam ettikçe halk içerisinde daha fazla endişeye ve güvensizliğe neden oluyor. Ek olarak, yeni anayasayla birlikte Rus kimliğine atfedilen “kurucu halk” statüsü, diğer etnik kökene mensup gruplar arasında huzursuzluğa sebebiyet veriyor. Tüm bunlara bir de ekonomik koşullar eklendiğinde tabiatıyla, Kremlin ile federatif ve yerel yönetimler arasında anlaşmazlıklar daha da derinleşiyor.

Moskova yönetiminin salgınla mücadele hususunda karşı karşıya olduğu sınav, sağlığın da ötesinde siyasi ve ekonomiktir. Salgının etkisiyle derinleşen ve Rus siyasetini de doğrudan etkilemekte olan ekonomik buhran, hükümet ve devlet başkanının kredibilitesini düşürüyor ve yönetimi, idaresi zor, karmaşık bir sürece sürüklüyor. Nitekim, son dönemde yapılan anketlere göre Rusya Devlet Başkanı Putin’in destek oranı gittikçe düşüyor ve son durumda yüzde 59’la 1999 yılından bu yana görülen en düşük seviyede. Tüm bunlara bağlı olarak Moskova hükümeti ile federatif ve yerel yönetimler arasındaki anlaşmazlıklar merkezi otoritenin gücünü de zayıflatıyor. Referandum sürecinde ve 2024 seçimlerinde kilit role sahip olan bu bölgelerin yönetimleriyle Moskova yönetimi arasında gerilimin tırmanması Putin’in siyasi geleceğini de etkileyebilir. Son tahlilde, Rusya'da Kovid-19 salgınının yol açtığı kriz doğru yönetilemediği takdirde birçok alanda radikal değişikliklerle zemin hazırlayabilir.

[SETA Dış Politika Departmanında Araştırma Asistanı olan Mehmet Çağatay Güler, Rus iç ve dış politikası, Orta Asya Siyaseti, Avrasya Jeopolitiği, Enerji ve Su Politikaları konularında çalışmaktadır]