Banksy'nin, Rodin'in ünlü heykeli "Thinker" den öykünerek yaptığı "Drinker" adlı ironik eseri 12 sene önce yerleştirildiği Shaftesbury Avenue'dan kaçırılmıştı.

"Drinker" ait olduğu yere geri döndü Aralık ayında. Banksy birkaç ufak değişiklikle heykeli yerine yeniden yerleştirdi.

İsmi "Stinker" bu sefer!

Eserin üzerine 12 yıl önce heykeli kaçıran AK47'nin ismini de yazmış Banksy.

Mizah anlayışına her zaman hayran olduğum sanatçı bu sefer "Düşünen Adam"ı klozetin üzerine oturtmuş ve sifon koymuş yanına. AK47'nin ismi de sifonun üzerinde yer alıyor.

Aralarında sanatsal anlamda bir kan davası var iki sanatçının! Banksy'nin esprili bir biçimde AK47'nin ismini heykele etiketlemesi bu kan davasının bittiğini gösteriyor. Eminim AK47 de oldukça eğlenmiştir bu tavır karşısında. Zira The Independent gazetesine tam sayfa verdiği röportajında "ben sadece Banksy'yi protesto ettim. Ona bir saygısızlık yapmadım. Benimki bir intikam oyunuydu. Heykelin başındaki huni bile bozulmadan duruyor. Satmadım, çalmadım sadece kaçırdım çünkü Banksy bana borçluydu" demiş.

Gelelim komedi filmlerine konu olacak kaçırma hikayesine;

2004 yılında Banksy'den 75 pound karşılığı  bir eserinin baskısını satın alan Andy Link nam-ı diğer AK47, ortak arkadaşları aracılığı ile Banksy'den eserini imzalamasını ister. Banksy bunu reddeder. Üstelik kırıcı biçimde!

"Ucuz bir Yorkshire'lı gibi davranmasın, imzalamamı istiyorsa daha fazla eser alsın" der. Bunun üzerine öfkelenen ve bu davranışı büyük bir saygısızlık olarak nitelendiren Andy, güpegündüz üstelik polislerin gözü önünde heykeli yerinden söküp götürür.

Açıklama olarak da "Banksy bana borçlu heykeli borcuna karşılık alıyorum" der.

İngiltere yasalarına göre heykeli yapan kişinin kimliği belli olmadığı ve herhangi bir talepte bulunmadığı için Andy ceza almaz. Banksy Andy'nin bu davranışına uzun zaman sessiz kalır. Ancak birkaç yıl sonra Banksy'nin asistanları bir gece heykelin saklandığı depoyu basar ve geri alır heykeli.

Sonra da yazımın başında belirttiğim gibi bir iki ufak değişiklik ile yerine oturtur.

 

Andy Link kendisini "sanat teröristi" olarak nitelendiriyor. Politik-sanat aktivistlerinden oluşmuş bir örgütün lideri olduğunu savunan eğlenceli bir karakter.

Grafiti sanatçılığının yanısıra politik anlamda da varlığını göstermeye çalışıyor. Bunu sanat yoluyla yapmaktan yana olduğu için de "Art Kieda"isimli bir örgüt kurmuş.

Sanat eserlerinin yüksek fiyatlara galerilerde satılmaması için savaş veriyor.

"Sanat, sanatı seven herkes içindir sadece zenginlerin değil" diyor!

 

Hikayesi belgesel olarak bu yıl Sundance Film Festivalinde gösterime girecek Andy'nin.Tek korkusu suç dosyasının kabarıklığı nedeniyle Amerika'ya kabul edilmemesi!

Bakalım Amerika Banksy kadar affedici olacak mı?

 

Yolunuz Shaftesbury Avenue'ya düşerse mutlaka görün derim bu eğlenceli heykeli.

 

Haftaya görüşünceye kadar sanatla kalın!