BUGÜN, DÜN ve YARIN

BUGÜN : YERELCİLİK

Bugünlerde en çok sorulan soru, ekonomide neler olacak ve küresel ortak hedefler değişecek mi? Bu sorulara yanıt veren ya da vermeye çalışan sayısız raporda çok çeşitli senaryolar ile karşılaşıyoruz.

Bu yılın başına kadar açıklanan veriler hep ümit vermek üzerineydi. Dünyanın önemli ekonomistleri Covid-19 yaşanmadan bile yaklaşan büyük bir sıkıntıdan bahsediyordu. Ağır eleştiriliyordu bu uzmanlar tabi. Neden? Çünkü ekonominin yarısı psikoloji ile ayakta duruyor. Hala gerçek bir arz/talep durumu yaşamıyoruz. Gerçek olmayan bir ekonomimiz, gerçek olmayan bir üretim ve tüketimimiz var. Sıkılan uzaya başka gezegene gitmekten bahsediyor. Sorunlarla gerçekçi bir uğraşımız yok, olsun da istemiyoruz.

Şimdi birlikte Covid-19’un ekonomi açısından en kritik etki alanlarına bakalım. (1) Finansal yapı, (2) Uluslar arası ticaret ve (3) İşgücü ve çalışma koşulları. Bu üç alanda ya çok köklü değişiklikler olmak zorunda ya da yeni uyumluluk politikaları.

Finansın virüsü bu sefer değişik bir virüs. Son yıkımındaki 2008 virüsü finansın kendi içindeki virüstü. Finansın kendi kendisini hasta ettiğini gördük. Zaten 2015-30 hedeflerinin yolunu açan, hızlandıran da bu hastalık oldu. Ticarete gelince, Covid-19’un öncelikle uluslar arası ticareti biraz duraksatmasını bekleyebiliriz. Ancak bu geçici bir durum olarak görünüyor. Asıl sorun yeni dünyada neyin ticareti daha çok önem taşıyacak. Değerler piramidi nasıl değişecek. Şu anda bir maske bulamıyoruz ama petrol eksi fiyattan kendisine alıcı arıyor.

Bugün her ülke kendi ölçeğinde acı reçetesini öderken, halen liderliklerini ayakta tutmaya çalışan ütopik yerelcilerin çabalarına şahit oluyoruz. Trump son açıklamasında ülkeye göçmen girişini önleyerek Amerikalı işçileri korumak için ne kadar zor ve önemli bir karar aldığını söyleyerek, Covid-19 karşısındaki büyük başarısızlığını örtmeye çalışıyor.

DÜN : EKSİ KÜRESELCİLİK

Özellikle son yirmi yıldır – 11 Eylülden başlayarak içinde bulunduğumuz çatışmalı dönemde – hemen hemen tüm ülkelerde, ancak özellikle kuzey yarım kürede yerelcilik akımları yükseliyor. Ulusalcılık demiyorum çünkü çok farklı şekilerde de karşımıza çıkabiliyor. Bu akımların öncüleri sanki ekonomik küresellşeme başka güçler tarafından tesis edilmiş gibi ciddi bir u dönüş yapmaktadır. Yalnız bu dönüş sanıldığı kadar başarılı da olamıyor. Dönüş o kadar keskin ki, içindeki herkesi bir yerlere savuruyor.

Bu çatışmaya ve dönüşe gelene kadar dünyadaki yaklaşımları – küçük farklılıkları baki kalmak kaydı ile – küreselleşme yanlıları ve yerelleşme yanlıları olarak ayrıştırabiliyorduk. Ancak Ulusal Cephe Fransa’sı, Kuzey Ligi İtalya’sı, Brexit İngiltere’si ve Trumpizm Amerika’sı bu iki kutuptan ayrı bir noktaya taşıdı tartışmayı. Dünyayı bir gecegen olarak algılamayı reddeden, sadece ekonomide kerhen bir küreselleşmeyi talep eden, yerelde ise uydu bir ütopya yaratmaya çalışan yeni bir dünya. Kimsenin gerçekleşmesini istemediği kadar çarpık bir yaklaşımdı bu.

Bu yaklaşımın en büyük düşmanı ise gezegenin kendisiydi. İklim sorunu insanı küresel düşünmeye ve davranmaya zorlarken, kendi ütopik yerelini oluşturmaya çalışan liderler, bu sorunu göz ardı etmek için ellerinden geleni yaptılar. Sayısız COP toplantısını sonuçsuzluğa mahkum ederek, bugün Eylül ayında yapılacak olanı öteleme – aslında iptal etme noktasına geldiler. İklimde uzlaşma hiç istenmeyen pozitif bir küreselleşmeyi zorunlu kılacaktı. Bu liderliklerin, bu olumlu uzlaşma ortamının dışında kalmaları için, iklim sorununu ve eylemini, ülkelerinde ayrılıkçı bir sol hareket olarak etiketlemeleri gerekiyordu. Ancak araya Covid-19 girdi.

YARIN : ARTI KÜRESELCİLİK

Üzerinde yaşadığımız gezegen artık en küçük hareketimize bile karşılık veriyor. Doğal dengenin manav baskülü artık yok. Artık kuyumcu hassasiyetinde bir tartısı var doğanın. En küçük değişiklik büyük yıkımlara neden olabiliyor. Küresel ölçekte biyolojik kapasite sınırlarına ulaşmış durumda.

Nedir bu biyolojik kapasite? Gezegenin bu kapasitesi, kaynak üretmek veya karbondioksit atıklarını emmek için mevcut olan verimli arazi alanına karşılık gelmektedir. İşte gezegenin bu kapasitesi ekonomik davranışlarımızı kaldırma kabiliyetinin sınırlarına dayanmış durumdadır.

Kapasitenin pozitif değer verdiği ender ülkeler – belki şaşıracaksınız ama – öncelikle Amerika, Rusya ve Çin bunları takiben de Brezilya, Kanada, Avustralya, Hindistan ve Arjantin. Tamamen coğrafi avantajlardan kaynaklanan bir durum. Dikkat ederseniz bu ülkelerin küreselleşme politikaları da – birkaç istisna hariç – tamamen tersine dönmüş durumda. Ütopik yerelleşme düşüncesini de besleyen bu kapasite yanılgısı. Ancak küresel bir yıkılışın bu kapasiteyi onyıllar içinde tüketeceği açık.

Yarın daha güzel bir dünyada yaşamayı hayal ettiğimiz ve istediğimiz halde bunun için gezegeni önemseyen, yereli koruyan, artı bir küreselleşme anlayışına sahip olmamız gerekiyor. Bunun için bugün Covid-19 özelinde olduğu sanılan çarpık yerelci politikaları ve içe kapanmaları çok dikkatle analiz etemiz ve anlamamız gerekiyor.