İSTANBUL (AA) - SEMRA ORKAN - Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'na 2 Ekim'de giden ve bir daha kendisinden haber alınamayan Washington Post yazarı Cemal Kaşıkçı'nın nişanlısı Hatice Cengiz, "Suud tarafından gelen açıklamaları hem yeterli hem de ikna edici bulmuyorum. Ayrıca Suudi Arabistan genelinde benim hakkımda ciddi düzeyde karalama kampanyası başlatılmış durumda. Bunu hem Suud destekli haber ajansları hem de troller yürütüyor. Bu elbette ki oldukça üzücü. Zaten başlı başına bu refleksler bile olayın içinde birçok şüphenin olduğunu gösteriyor." dedi.

Al Watan gazetesine büyük katkılarda bulunan, Orta Doğu'nun en etkin gazetecilerinden biri olarak gösterilen Washington Post Yazarı Cemal Kaşıkçı'nın kaybolmasına ilişkin detaylı ve geniş kapsamlı çalışmalar sürüyor.

Kaşıkçı'yı Başkonsolosluğa girmeden önce gören son kişi olan nişanlısı Hatice Cengiz, konuyla ilgili AA muhabirinin sorularını yanıtladı.

Cengiz'e yöneltilen soru ve cevapları şöyle:

Soru: Nişanlınızla konsolosluğa gittiğiniz o son gün tereddütleri nelerdi? Neden 'Gelemezsem Yasin Aktay ve Turan Kışlakçı'yı arayın.' dedi, çekincesi neydi?

Cengiz: Cemal Bey, Başkonsolosluğa ikinci ziyaretimiz olan 2 Ekim'de, ciddi anlamda tereddütlü değildi. Çünkü 28 Eylül'de gerçekleştirdiğimiz ilk ziyareti olumlu geçmişti. Bu ziyarette kendisini iyi karşılamış evlilik kararından dolayı kendisini tebrik etmişlerdi. İlk ziyaretinden sonra sevinçli ve oldukça rahatlamış olarak konsolosluktan çıkmıştı. Daha sonrasında kendisine sorduğumda "Görüşme gayet olumluydu. Beni çok iyi karşıladılar. Hatta ziyaretimden dolayı şaşırdılar ve birkaç kişi bana özel olarak gelip selam verip tokalaştı." dedi. İlk ziyaretinde bu kadar olumlu bir hava esmesi onda manevi bir rahatlık oluşturmuş olabilir. Ayrıca istenilen belge ile alakalı olarak da verilmeyeceğine dair olumsuz bir şey söylenmemiş. Kendisine yardımcı olacaklarını belirtmişler. Bu söylenenler ve yaşadıkları Cemal Bey'in ikinci gidişinde endişe duymasını engellemiş olabilir. Ayrıca her iki ziyaretinde de yanında olan biri olarak onun çok endişeli olduğunu görseydim elbette ki gitmesine mani olurdum. Neticede kendisi içeride olanları benden çok daha iyi tahlil yapabiliyordu. O yüzden ikinci ziyareti öncesinde bana anlatacak kadar bir endişesi yoktu. Bir defasında genel olarak ülkesi ile siyasi duruşundan kaynaklı bir sorun, olay, beklenmedik bir problem ya da önemli bir mesele olduğunda kiminle ya da hangi arkadaşı ile irtibata geçmem gerektiğini sormuştum kendisine. O'da bana Türkiye'de Yasin Aktay'ın eski dostu olduğunu onu arayabileceğimi söylemişti. Ayrıca Turan Kışlakçı'nın da kendisinin çok yakın arkadaşlarından olduğunu biliyordum. O'nu da bu vesile ile aradım. Bana, "Turan Kışlakçı'yı ara" diye özel bir tembihte bulunmadı.

- "Hayatımda daha önce hiç yaşamadığım büyük bir korkuya kapıldım"

Soru: Bu onun son günlerde konsolosluğa yaptığı ikinci ziyaretti. İlk gittiğinde hangi konuyu görüşmüştü, neden birkaç gün sonra randevu verildi ve siz de onunla Başkonsolosluğa girdiniz mi? Bu süreçte Sayın Kaşıkçı, ileri bir tarihe randevu verilmesiyle ilgili bir değerlendirme yapmış mıydı?

Cengiz: Dediğim gibi kendisi ile ilk kez 28 Eylül Cuma günü konsolosluğa gitmiştik. Gitme nedenimiz evlilik işlemleri için gerekli olan -hali hazırda evli olmadığına dair- belge ile nüfus sureti gibi iki belgenin talebi için gitmiştik. Aynı gün Cemal Bey, Londra seyahati nedeni ile bir saat bekledikten sonra kendilerinden müsaade istemiş. Bunun üzerine Londra'dan Salı günü döneceğini ve döndüğü gün yeniden Başkonsolosluğa gelebileceğini onlara bildirmiş. İkinci ziyaretimizde de ilkinde de ben içeriye girmedim. Zaten konsolosluklarda işi olmayan kişiler refakatçi olarak içeri alınmıyor. Sadece işlemi olan kişi girebiliyor. Nitekim kapıda bize de böyle denildi. Bu yüzden ben her iki ziyarette de dışarıda bekledim. Yeniden gelmek istediğini söylediğinde ilgili kişiler, 'Siz gelene kadar evrakları hazırlarız şeklinde bir açıklama yapmış olmalılar ki zira ben "Teslim almaya mı gidiyoruz" diye sorduğumda bana, "Olumlu konuştular, inşallah verecekler." demişti.

Soru: İçeri girip çıkmadığında, neler düşündünüz? Hangi kaygılarla Yasin Aktay ve diğer irtibatı aradınız?

Cengiz: Hayatımda daha önce hiç yaşamadığım büyük bir korkuya kapıldım. Dünya başımda dönmeye başladı ve ne yapacağımı şaşırdım. En yakın arkadaşıma mesaj atarak hemen gelmesini söyledikten sonra dehşet içinde konsolosluğun demir parmaklıklarına doğru koştum ve orada bulunan güvenliğe Cemal Bey'in içeriden çıkıp çıkmadığını sordum. Emniyet görevlisi, şaşkın şaşkın bana baktı ve Cemal beyin kim olduğunu bilmediğini, içeride kimsenin kalmadığını, herkesin çıktığını söyledi. Bu cevap üzerine Başkonsolosluğu aradım. Kapıda beklediğimi, Cemal Bey'in saat 13.00'te içeriye girdiğini daha sonra da kendisinin kapıdan çıkmadığını söyledim. Görevli telefonu kapatıp, beklediğim kapıya geldi. Bana gelmeden önce içeride tüm odaları kontrol ettiğini ve içeride kimsenin kalmadığını, burada beklememin anlamsız olduğunu söyledi. Bu cevap üzerine gözlerim karardı ve hemen Yasin Aktay'ı arayıp meseleyi olduğu gibi hızlı bir şekilde kendisine aktardım. Turan Kışlakçı'yı da Yasin Bey'den hemen sonra aradım. Emniyetin haberdar olmasının hemen ardından basında da haber hemen duyuldu.

- "Hayret uyandırıcı bir hareketlilik yoktu"

Soru: Sayın Kaşıkçı içeri girerken, girdikten sonra ve konsolosluk kapanıncaya kadar, giriş çıkışlarda sıra dışı bir hareketlilik gözlemlediniz mi? Başkonsolosluktan çıkan dikkat çekici araçlar, kişiler var mıydı?

Cengiz: Hayret uyandırıcı bir hareketlilik yoktu. Ayrıca konsolosluk zaten sokak arasında bir yerde ve geliş gidişler dar bir yoldan sağlanıyor. Normal zamanlarda da trafiğin sıkışık ve çok fazla resmi konsolosluk aracının park edildiği bir yer. O nedenle konsolosluk önünde bir yoğunluk vardı. Binaya arabaların girip çıktığını hatırlıyorum ama dikkat çekici olsaydı ya da bana dikkat çekici gelseydi mutlaka gider sorardım. Ayrıca aklıma kaybolma ya da kaçırılma olayı olabileceğine dair en ufak bir düşünce de gelmediğinden trafiğin normal seyrinde aktığını düşünmüştüm.

Soru: Sayın Kaşıkçı, evlilik ile ilgili resmi işlemler yapmak üzere İstanbul Başkonsolosluğu'na gitmişti. Bunun için neden ABD değil de Türkiye'yi tercih etti? ABD'de de Suudi Arabistan Konsolosluğu kanalıyla bu işlemleri yapamaz mıydı? İstanbul'u seçmiş olmasının özel bir nedeni var mıydı?

Cengiz: Kendisine, 'Neden ABD'den bu kağıdı almıyorsun?' diye sormadım zira evlilik burada olacaktı. Oradaki konsolosluktan alınan belgenin burada geçerli olduğuna dair bir bilgi de yok. Ayrıca nikah müdürlüğüne gittiğimizde görevli bize hangi ülkede evlilik gerçekleşiyorsa evlenen yabancı kişi bu evrağı sadece o ülkenin elçiliğinden alabilir bilgisini vermişti. Ülkemize gelmeden orada bu konuda bir girişimde bulunup bulunmadığını bilmiyorum. Ama eğer bulunsaydı bana mutlaka söylerdi. Ya da eğer sorsaydı ve olumsuz yanıt alsaydı da bunu ifade ederdi. Diğer yandan Riyad Washington elçisi, 'Cemal Bey ile geçen sene bir programda konuştuk diye kendisi makul düzeyde Suudi yönetimini eleştiren bir yazardı.' şeklinde bir açıklamada bulundu. Bu açıklamayı dün gece geç saatlerde ajanslar geçti. Eğer kendisi ihtiyacı olan evrağı onlardan da istemiş olsaydı sanıyorum ki elçi açıklamasında bunu da söylerdi. Sonuç olarak benim bildiğim ülkede bu işlemlerin daha hızlı ve kolay olabileceğini düşündüğü için işlemleri burada yapmak istemişti.

- "Açıklamaların geneline bakınca tutarlı değil"

Soru: Sayın Kaşıkçı'dan konsolosluğa girdikten sonra bir daha haber alınamadı. Akıbeti ile ilgili çeşitli senaryolar ileri sürülüyor, sizce ne olmuş olabilir? Suudi Arabistan'ın yaptığı resmi açıklamaları tatmin edici buldunuz mu? Sizin düşünceniz nedir?

Cengiz: Çok fazla ihtimalden bahsediliyor. Ben de herkes gibi basından takip ediyorum. Konsolosluğa girdiğine dair bilgi kendisinin girdiğine ben de şahit olduğum için kesindi zaten. Fakat dün gazetelerde bu görüntü de yayınlanınca kendisinin binaya hiç girmemiş olduğunu iddia edenlere karşı güçlü bir delil oldu. Şimdi karşı tarafın Cemal Beyin çıktığını gösteren bir delil sunması gerekiyor. Zira onlar girdiğini ve kısa bir süre sonra da çıktığını ileri sürmüşlerdi. Daha sonraki süreçte Cemal Bey orada iken kameralar çalışmıyor dediler. Dünyada kamerası çalışmayan hangi konsolosluk var? Kaldı ki Suudi Arabistan gibi son derece önemli bir devletten bahsediyoruz. Ayrıca olayın gerçekleştiği gün kameraların çalışmadığı bilgisini de olaydan çok sonraki günlerde paylaştılar. Bu açıklamaların geneline bakınca tutarlı değil. Suudi elçisi de iki kez Dışişleri Bakanlığı'na çağrıldı. Bu görüşmelerin ilki sonuçsuz kalırken ikincisinde konsolosluğa giriş için izin istendi. Ayrıca Suud tarafından gelen açıklamaları hem yeterli hem de ikna edici bulmuyorum. Ayrıca Suudi Arabistan genelinde benim hakkımda ciddi düzeyde bir karalama kampanyası başlatılmış durumda. Bunu hem Suud destekli haber ajansları hem de troller yürütüyor. Bu elbette ki oldukça üzücü. Zaten başlı başına bu refleksler bile olayın içinde birçok şüphenin olduğunu gösteriyor. Diğer yandan ülkemiz ve elçilik arasında başından beri sanki çok normal bir olay oluyormuş gibi bir diplomatik süreç işliyor. Bu durum beni şaşırtsa da hükümetin bu konuda belli bir stratejisi olduğu için bu şekilde davrandığını düşünüyorum. Süreç çok ağır ilerliyor ama devletin ilgili makamları tarafından ciddi bir şekilde konu hakkında soruşturma devam ediyor. Tüm belge ve araştırmalar sonucunda bir neticeye varılacak. O neticeyi destekleyen delilerin de güçlü olması halinde mesele kamuoyuna bu şekilde duyurulacak. Benim düşüncem 21.yüzyılda dünyada eşi benzerine rastlanmayan bir hadise ülkemizde yaşandı. Ülkemiz açısından son derece kritik bir süreç. Devlet ricalinin ihtiyatlı davrandığı kadar gazeteciler ihtiyatlı davranmıyorlar. Birkaç gazeteci kesin olmayan bilgilerden yola çıkarak vefat ettiğini duyurdu sonra bunu ispat etmediler. Dünyaya haber önce Cemal Kaşıkçı'nın vefat ettiği sonra da kesin bilgi değil dendiği söylendi. Bu haberler kişinin yakınları için oldukça zor. Ben bu hadise nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın iki ülke arasındaki ilişkiler başta olmak üzere Suudi Arabistan ile diğer dünya ülke ilişkilerinin ciddi anlamda hasar göreceğini düşünüyorum. Diplomasi ve hukuk kurallarının ötesinde kendi vatandaşına bizim ülkemizde yapılan bu girişim elbette ki cevapsız kalmayacak ve gereken neyse o yapılacaktır.

-"Bu incelemeden bir şeyler mutlaka çıkar"

Soru: Suudi Arabistan, Türkiye'ye konsoloslukta inceleme izni verdi. Bunu birkaç gün sonra vermiş olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz, sizce soruşturmadan ve yapılacak olay yeri incelemesinden bir şey çıkar mı?

Cengiz: Devlet sadece konsolosluk içinden ulaşacağı bilgi ve belgeleri beklemiyor kanaatindeyim. Şu anda ülkeye o gün itibarıyla geliş gidişler kontrol ediliyor ve şüpheli kayıtlar inceleniyor. Bu yüzden olay yeri incelemesinden önce gerekli ve yeterli tüm bilgilerin elde edilmesi olayın daha hızlı bir şekilde çözülmesine katkı sağlayacaktır. Bu incelemeden bir şeyler mutlaka çıkar. Zira zaten kameralar o gün kayıt almıyordu açıklaması bile meseleyi baştan şüpheli hale getiriyor.

- "Konsolosluk binasının özellikle tercih edilmiş olduğunu düşünmüyorum"

Soru: Suudi rejimi Sayın Kaşıkçı'yı, eleştirel yazılarından dolayı susturmak istediyse şayet, bunun için neden özellikle konsolosluk binasını tercih etti? Yer ve zaman tercihi size de ilginç gelmiyor mu?

Cengiz: Bunun tam olarak nedenini kimse bilmiyor. Yalnız kendisinin varlığından çok sergilediği duruş ve uluslararası popülaritesi, onları sanılandan daha çok rahatsız etmişe benziyor. Eğer iddialar doğru ise yine de ben konsolosluk binasının özellikle tercih edilmiş olduğunu düşünmüyorum. Kendi ayakları ile gelmiş, üstelik kendilerini eleştiren biri, bunu fırsata çevirmek istemiş olabilirler. Yani o anda birilerinin aklına gelen bir fikir olduğunu düşünüyorum. Sonra da hemen planlamaya geçmiş gibi görünüyorlar. Burada ülkemize de bir mesaj verilmek isteniyor. Egemenliğimiz ve güvenli bir ülke olduğumuza dair genel algının baltalanmaya çalışılması söz konusu. Zira ülkemizde çok fazla Arap dünyasından gelmiş entelektüel ve yazar var. Siyasi anlamda bir güven zedelenmesi yaşanmasına neden olacak büyük bir kriz nedeni bu hadise. Olay aydınlığa kavuşunca gerekli diplomatik ve siyasi adımları devlet atacaktır. Burada benim gördüğüm asıl önemli nokta, Suudi Arabistan değişim sürecini normal geçirmiyor. Bölgede kendisine rakip gördüğü Türkiye ile anlaşma ve dirsek teması yoluna gitmiyor. Zaten kritik seyirde devam eden ilişkileri her krizde daha da derinleştiriyor. Daha öncede iki ülke arasında yaşanmamış olsa da bölgedeki tüm krizlerden en çok Suudi-Türkiye ilişkileri etkilendi. Mısır darbesinden, Katar krizine, Yemen savaşından, Suriye'ye kadar iki ülke arasında anlaşmazlık unsuru olan çok fazla strateji farklılığı var. Bu nedenle Suudi Arabistan'ın içinde yaşadığı bu dönüşümü atlatabilmek için bölgedeki en güçlü ülke olan Türkiye ile dost ilişkilerden uzak yaşadığı yalnızlığı farklı güç gösterileri ile ispatlamaya çalışıyor. Ancak bu yaşanan hadise ve iddialar doğru ise Suudi Arabistan topraklarımızda bir suikast işlemiş oluyor. Elini topraklarımızda kana bulamış ve uluslararası hukuk kurallarını çiğneyerek kendi görüntüsünü bulanıklaştırıyor. Suud bize mesaj vermek isterken şu anda dünyadan hiç hoş olmayan mesajlar alıyor. Gerçekler aydınlatılınca uluslararası baskı daha da artarak devam edecek diye düşünüyorum.

Soru: Şu ana kadar yürütülen soruşturma ve süreçle ilgili devlet yetkililerinden size bir bilgilendirme yapıldı mı? Suudi Arabistan tarafından bir temas oldu mu?

Cengiz: Ülkemizdeki yetkili makamlar konuyu takip ediyorlar. Sayın Cumhurbaşkanı özel olarak dosyayı takip ediyor. Bazı birimlerle ben de irtibat halindeyim. Bana bazı bilgilendirmeler yapıldı. Fakat soruşturma devam ediyor. O nedenle resmi açıklamalar henüz gelmedi. Diğer tarafla herhangi bir temasım hiç olmadı.