İSTANBUL (AA) -SASLANBEK İSAEV- 1855 yılında ilk diplomatik ilişkilerini kuran Japonya ile Rusya, o günden beri karşılıklı olarak toprak alıp vermiş. SSCB dağıldıktan sonra Rusya’ya miras kalan Japonya ile toprak kavgası, Rusya’da 2019 yılı gündeminin ilk maddesi oldu. Medyanın, siyasetçilerin, hatta sokağa dökülen halkın gündeminde toprak meselesi vardı.

Japonya’nın işgal altındaki toprak olarak gördüğü Kuril Adaları Rusya ve Japonya arasında barış anlaşmasının imzalanmasına engel oluyor. Rusya ise bu sorunu çözmeye meyilli olsa da kanla alındığını belirttiği o toprakları, iade etmekte hevesli olmadığını söylüyor. Bu iki ülkenin inatlaşması aslında İkinci Dünya Savaşı’nın fiilen bitmemesine de sebep oluyor. Kağıt üzerinde bitmeyen İkinci Dünya Savaşı çoktan bitti; hatta Japonya ve Rusya bu savaşı hukuken de bitirmek istiyor. Özellikle Rusya bu konuda sürekli adımlar atıyor, istekliliğini gösteren açıklamalar yapıyor.

2018 yılında Rusya’nın Uzakdoğu bölgesinde yapılan forumda bir araya gelen Putin ve Abe, bu iradelerini beyan etmişti. Hatta Putin “işi hızla çözelim” demiş, Rusya’nın buna hazır olduğu mesajını da vermişti. Anlaşılan Japonya bu çıkışı ciddiye almış ve 22-23 Ocak’ta Şinzo Abe önderliğinde Rusya’ya çıkartma yaptı. Rusya’ya gelmeden önce yaptığı açıklamalarda Abe, Kuril Adaları olarak adlandırılan on adanın Rusya’dan devralınacağı algısına yol açacak açıklamalarda bulunurken, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ve Putin’in sözcüsü Peskov da bu sözlere karşılık vermişti. “Konuşmaya hazırız; barışa ihtiyacımız var fakat toprak devri söz konusu değil” diyen Ruslar, “Olsa da 1956 yılında Japonya ile SSCB arasında imzalanan protokol baz alarak müzakerelere açığız” diyerek şunu kastediyor: On adayı vermeyiz; ancak dört adayı vermeye hazırız; diğer adaları ise ortak şekilde yönetmeye talibiz. Japonlar ise hepsini istiyor.

Şinzo Abe bu polemik altında Moskova’ya geldi; kendi beyanıyla “Moskova soğuklarından ilham aldı”, ama toprak konusunda bir başarı elde edemedi. Rusya ise istediği müzakereleri başlatmış oldu. Eğer bu müzakereler başarılı olursa İkinci Dünya Savaşı’nın hâlâ barışamamış iki devleti barışmış olacak.

Rusya, Uzakdoğu’da Japonya ile yapacağı antlaşmanın en önemli hususunun ABD’nin bölgedeki varlığı olduğunu saklamıyor. Toprak burada ikinci sırada, hatta Rusya için pek de önemli değil. Önemli olan, Japonların istediği adaların Rus donanmasının Ohotsk denizinden çıkışına engel olması. Diğer taraftan Japonlara devredilecek bu adalara ABD’nin yerleşme riski de çok yüksek. Moskova’da yapılan zirve sonrası Putin 1956 anlaşmasına göre dört adayı vermeye hazır olduklarını, diğer adaları da ortak kullanmak istediklerini dile getirdi. Bunun için de müzakerelerin sürdürüleceğini söyledi.

Putin’in basın açıklamasını ikili ekonomik ve teknolojik ilişkilerden bahsederek başlaması, Rusya’nın Batı’dan alamadığı teknolojik desteği Japonlardan almak isteğine işaret ediyordu. Eğer Japonlar Rusya’ya Hazar denizi anlaşmasına benzer bir anlaşma önerisiyle giderse ve Rusya’ya teknoloji desteği sözü verirse, Japonlar işgal altında dedikleri o topraklara kavuşacak gibi görünüyor. Rusya’nın daha önce bu bölgede Çin’e toprak devrettiğini hatırlatan uzmanlar Japonya ile de benzer bir anlaşmanın yapılabileceğini söylüyor.

2018 yılında Rusya’da öne çıkan konu toprak meselesiydi. Uzakdoğu’dan yakın bölgelere gelirsek, toprak meselesi açıdan en sıcak bölge Kafkasya. Burada Rusya, Gürcistan’ın topraklarını işgal etmiş, sözde bağımsız devletler ilan etmiş bulunuyor. Yine 2018 yılında Rusya için önemli olan Hazar denizi paylaşım anlaşmasının imzalanmasıydı. Hazar deniz konusunda Rusya önemli bulduğu bir başarı elde etmişti. Hazar denizine üçüncü devletlerin askeri güçlerinin girişi bu anlaşmayla yasaklanmış oldu. Gürcistan rotayı Batı’ya kırmasaydı belli ki bugün Rusya tarafından burada tanınmış iki devlet de oluşmayacaktı. Rusya’nın iç meselesi olan Çeçen-İnguş toprak meselesi de 2018’de gündeme geldi. Rusya’da uzun zamandır görülmemiş bir sivil itaatsizlik eylemine yol açan, Çeçenistan ile İnguşetya arasında imzalanan sınır anlaşması dikkat çekiyor. İnguşetya ve Çeçenistan, Rusya’ya bağlı iki özerk cumhuriyet. Bu cumhuriyetler arasında yapılan sınır belirleme anlaşması İnguşetya’da toprak kaybı olarak algılandı. Yerel yönetime muhalif STK liderleri halkı sokağa döktü. İki hafta sokakta eylem yapan halk bir sonuç alamadan hukuki süreci devam ettirmek adına dağıldı. Böylece her an patlayabilecek protesto bu sefer sonuçsuz kaldı.

İnguşetya’yı örnek göstermemizin sebebi Kuril Adaları yüzünden Moskova’da yapılan protesto eylemi. Bu anlaşmanın kaybedeni olacak ABD, Rusya sokaklarına “vatanseverlik” pompalayarak marjinal grupları sokağa dökmeye çalışabilir. Öyle anlaşılıyor ki Rusya Japonya dosyasını iyi çalışmış ve 2018 yılında Kafkasya’da bir tatbikat yapmış. İnguşetya örneği, ABD’nin tetikleyeceği kitleleri yönetmek adına yapılmış bir tatbikat gibi duruyor.

[Grozni ve İstanbul'da yaşayan araştırmacı gazeteci Saslanbek İsaev, Rusya, Kafkasya ve Türkiye ilişkileri alanında uzmanlaşmıştır]

“Görüş” başlığıyla yayımlanan makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansı’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.