DOĞU AKDENİZ KRİZİ SONUNDA NE KAZANDIK, NE KAYBETTİK?

Abone Ol

İktidarın “Vatan” kavramı ile uzaktan yakından ilgisi yok ki “Mavi Vatan” ile ilgisi olsun ve peşinden koşsun! Yaşadığımız topraklarda “Vatan, Millet ve Hürriyet” gibi kavramları ilk defa bilinçli olarak kullanan Namık Kemal’dir. Namık Kemal, Tevfik Fikret, Ziya Gökalp ve Mehmet Emin Yurdakul gibi insanlardan gelen damarın adıdır “Vatan”. Gazi Mustafa Kemal Atatürk de ağaç kovuğundan çıkmadı, bu damardan geliyor. İktidarın rol modeli ise bu damarı yok etmeye çalışan ve en önemli temsilcisi Namık Kemal’i zindanlarda çürüten II. Abdülhamit’tir!

Bu gerçeğin farkında olmazsanız; iktidarın en yetkili ağızlarının tarihi düşmanca çarpıtarak “Bize okullarda yanlış öğretmişler, adaları Lozan’da kaybetmişiz” söyleminin arka planını anlayamazsınız ve doğrusunu söylemeye çalışırsınız. Tarihi çarpıtmalarının amacı; iktidarın çağdışı “Siyasal İslamcı” ideolojisinin rol model olarak benimsediği II. Abdülhamit’in yaptığı affedilmez yanlışlar nedeniyle kaybedilen Ege Adalarını, Kıbrıs’ı, 1,5 milyon km²’lik toprağı hasır altı etmek, vatan, millet, hürriyet, aydınlanma, çağdaşlık, anayasa, demokrasi, hukuk ve özgürlükler gibi kavramların arka planı ve itici gücü olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü itibarsızlaştırmaktır. Buradan iktidarı uyarıyorum; tutmaz! Sadece patinaj yaparsınız, enerjinizi ve enerjimizi boşa tüketirsiniz!

Mavi Vatan

Gelelim Mavi Vatan konusuna! İktidar, tam olarak tanımlanmamış ve geniş kitleler tarafından tam olarak anlaşılmamış ama içinde geçen vatan kelimesi nedeniyle halkta karşılık bulan bu kavrama balıklama daldı! İktidarın tek bir hedefi vardı; tükenmişliğini aşmak, her geçen gün kaybettiği halk desteğini tersine çevirebilmek ve makamlarında ne pahasına olursa olsun kalmaya devam etmekti! Yani “Mavi Vatan” iktidarın siyasi ikbali için harika bir istismar aracı idi! 

Vatan sınırları türlü türlü yollardan çizilir. Tarihi süreç içinde kanla çizilenler olduğu gibi, büyük devletler veya emperyalist planlar tarafından çizilen vatan sınırları da vardır. Türkiye’nin vatan sınırları ise Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde yapılan Kurtuluş Savaşı ile kanla çizilmiştir! Ama Türkiye’yi yöneten iktidar, Türkiye’nin de bulunduğu coğrafyanın vatan sınırlarını yeniden çizmeye çalışan emperyalist girişimin Büyük Ortadoğu Projesi’ne “eş başkanlık” yapmıştır.

II.Dünya Savaşı’ndan Sonra Ortaya Çıktı

Normal olarak bir devletin uluslararası hukuka göre vatanı; kara, deniz ve hava parçalarından oluşur. Vatanın kara parçası geniş kitleler tarafından en kolay anlaşılabilenidir. Deniz parçası ise iç sulardan ve kara sularından (ülkemizde Karadeniz ve Akdeniz’de 12 mil, Ege’de 6 mil) oluşur. Hava parçası da bunların üzerinde bulunan hava sahasıdır. Devletlerin bu alanlar üzerinde egemenlikleri söz konusudur.

Mavi Vatan adlandırması ile ortaya konan alanların yüzde 90’ı II. Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkmış, ABD Başkanı Truman’ın kıta sahanlığı kavramı ile işaret fişeği atılmış, 1958, 1960 ve 1982’de yapılan Deniz Hukuku Konferansları ile şekillenerek somutlaşmış hukuki kavramlardır. 

Yunanistan Ne Yapmaya Çalışıyor?

Kıta Sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge gibi deniz yetki alanları üzerinde kıyı devletlerinin egemenlikleri sınırlıdır ve esas olarak ekonomik yetkileri vardır. Örneğin Rusya, Fransa, İngiltere gibi yabancı ülkeler, Türkiye’nin Mavi Vatan olarak adlandırılan karasuları dışında bulunan deniz yetki alanlarının tamamında donanmalarını bulundurabilir, tatbikat ve fiili silah atışları yapabilir, hatta bu alanlardan Türkiye’ye yönelik istihbarat toplama faaliyetleri bile icra edebilir. Demek ki; Mavi Vatan olarak gösterilen alanlar bizim bildiğimiz anlamda vatan değilmiş.

Türkiye ve Yunanistan arasında deniz yetki alanlarının paylaşılması konusunda sorun büyük. Yunanistan sahip olduğu adalara ve deniz hukukunun adalara da deniz yetki alanları vermesine güvenerek, Türkiye’yi yok sayarak, tarihte olduğu gibi büyük ülkelerin güçlerine dayanarak ve Türkiye’nin yalnızlaşmasını ve ötekileşmesini istismar ederek deniz yetki alanlarını haksızca, Türkiye’nin aleyhine olacak şekilde maksimize etmeye çalışmaktadır.

Türkiye Neyi Savunuyor?

Türkiye, işin başından beri deniz hukukunun kapalı denizler, hakkaniyet, ters tarafta bulunan adalar, en uzun sahil gibi ilkelerine ve bu konuda verilen mahkeme içtihatlarına dayanarak adaların karasuları dışında deniz yetki alanlarının olamayacağını, paylaşımın ana karalar esas alınarak yapılmasını savunuyor.

Türkiye’yi yöneten iktidar ise 2002’den 2019’a kadar Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanlarımıza sahibiyet konusunda parmağını bile kıpırdatmadı! Hatta sahip çıkalım diyenlere cemaatle birlikte kumpas operasyonları yaptı. Bu süre içinde Doğu Akdeniz çanağında bulunan ülkeler deniz yetki alanlarını 2003’den başlayarak ilan ettiler, aralarında sınırlandırma anlaşmaları teati ettiler, gaz ve petrol aradılar, buldular ve uluslararası petrol şirketleri ile anlaşmalar yaptılar.

Tüm Dünyayı Karşımıza Alarak Yapamayız!

İktidar, 27 Kasım 2019’da iç savaşta bulunan Libya’nın İhvancı yönetimiyle deniz yetki alanları anlaşması yaparak topa girdi ve bir anda şiddetli bir “Mavi Vatan” savunucusu oldu ama devlet aklı olmadan, siyasi ve diplomatik gücü kullanmadan, sadece askeri güce ve ağırlıkla da donanma gücüne dayanarak bunu yapmaya çalıştı! 

Kriz başladığında iktidar; “Mavi Vatan haritamız budur, bunun sınırlarını kimseyle tartışmam” dedi, Yunanistan’la diyaloğa, masaya oturmaya ve uzlaşmaya kapıları kapadı. Donanmayı gönderdi, tatbikat yaptırdı, ardı arkası kesilmeyen NAVTEX savaşlarına girdi! Aynı şeyleri Yunanistan da yaptı ama Türkiye’ye tek başına meydan okuyamayacağını bildiğinden, Türkiye’nin de İhvancı politikaları nedeniyle hem bölgede hem de dünyada yalnızlaşmasını fırsat bilerek ABD’nin, AB’nin ve Doğu Akdeniz’de kıyısı bulunan ülkelerin desteğini aldı, onlarla birlikte ortak tatbikatlar yaptı. Arap Dünyası bile İhvancı iktidarı tehdit olarak gördüğünden Yunanistan’a destek verdi! Bu kapsamda çıkacak bir çatışmada Türkiye’ye karşı kullanılmak üzere Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) ait savaş uçakları Girit Adası’na intikal ettirildi. Daha önce de BAE’ye ait savaş uçakları Libya’da Vatiye Üssü’nde Türkiye’ye ait hava savunma bataryalarına taarruz etmişti. Tüm dünyayı karşımıza alarak Doğu Akdeniz’deki ulusal hedeflerimize ulaşamayız.

Kendi Bile İnanmadı!

İktidar, NAVTEX’leri bile iç kamuoyunu kandırmak için yapıyordu. Bunu Yunanistan dâhil tüm dış dünya da görüyordu. Örneğin; iktidar 27 Kasım 2019’da Libya’nın Trablus yönetimiyle yapılan deniz yetki alanları sınırlandırma mutabakatı ile kazandığımız alanda hiç NAVTEX ilan etmedi ve bu alana hiç sismik veya sondaj gemisi göndermedi! Yani kendi gösterdiği amaca kendi bile inanmadı!

Sonunda iflas etmiş ekonomi, yalnızlaşma, ötekileşme, ABD’den baskılar ve son olarak da AB’den gelecek ekonomik yaptırım tehdidi ile pes edildi, teslim olundu ve “Ön koşulsuz masaya otururuz” dendi. Madem ön koşulsuz masaya oturacaktınız, bunu niye baştan yapmadınız? Bu süre içinde Yunanistan ise kazanımlar elde etti, adalarda devlet uygulamaları yaptı ve Türkiye’yi tehdit olarak dünyaya takdim etti. 

İlk Devreyi Yunanistan Kazandı!

Daha geçen gün Almanya “Yunanistan adaları silahlandırmaktan vazgeçmeli” dedi ve arkasından ekledi “Türkiye de Ege Ordusunu kaldırmalı”. Çünkü Yunanistan; “Bize tehdit doğrudan Türkiye’den geliyor” diyor ve özellikle iktidarın “Yeni Osmanlı” hayalini ve “Lozan’ın güncellenmesi gerek” söylemlerini bu tehdidin arka planı olarak AB’ye sunuyor. Aynı söylemler Arap Dünyası’nda da tehdit olarak algılanıyor ve bu yüzden Araplar karşımızda Yunanistan’a destek vererek konumlanıyorlar. Gördüğünüz gibi; bugün itibarıyla iktidarın “Siyasal İslamcı” ideolojisi ve İhvancı politikaları ülkemizin güvenliği ve çıkarları için en büyük tehdittir. 

Yunanistan ilk devreyi bize karşı kazandı. Tabii ki kendi gücüyle değil! Ama şu var ki; başka güçleri kendi çıkarları için kullanıyor olmak ve karşı tarafın yanlışlarını istismar ederek kullanmak bile akıl işidir! Bu kafayla devam edersek masada da kaybederiz, bilesiniz! İslamcı kafadan kurtularak ülkemizin çıkarları ve güvenliği peşinde koşan, akılcı ve bilimsel düşünce kafasına geçmeliyiz ve Türkiye’yi nitelikli devlet aklı ile yönetilir hale getirmeliyiz! 

Kavram Mutfağı 

Görünürde aynı dili konuşuyoruz ama soyut kavramlara farklı anlamlar yüklediğimiz için anlaşamıyoruz, uzlaşamıyoruz hatta çatışıyoruz. Emperyalizm, demokrasi, laiklik bunlardan bazıları. Konuşmalarımızda çokça kullanıyoruz ama algılar farklı. Kimi zaman da zıt! Ne yazık ki iyi niyetli bir girişim olmasına rağmen “Mavi Vatan” da iyi tanımlanmamış, üzerinde uzlaşılmamış ve iktidar tarafından işine geldiği gibi istismar edilmiş olan bir kavram. 

Beyaz Nokta Gelişim Vakfı (https://www.beyaznokta.org.tr), geleceğe tohum atmaya ve sorun çözme kabiliyetimizi arttırmaya yönelik çalışmalar yapıyor. Vakfın ülküsü (vizyonu); “Sorun çözme kabiliyeti gelişmiş, sorunlarının çözümü için kurtarıcı beklemeyen bir toplum”. Görevi (misyonu) ise; “Sorun çözme kabiliyetini arttıracak projeler üretmek ve uygulamak”. Vakfın bu kapsamda yaptığı çalışmalardan biri de “Kavram Mutfağı” (https://www.kavrammutfagi.com) olup, incelemenizi tavsiye ederim. Üzerinde çok tartışılan Mavi Vatan kavramı da Kavram Mutfağı internet sitesinde yerini almış olup, incelemenize ve eleştirilerinize açıktır.