IŞİD’in Irak’ta yaptığı insanlık dışı katliamların boyutu büyüyerek sürüyor. Dünya bunu sadece seyrediyor. Amerika ve Batı ülkeleri dikkat edilecek olursa bugünlerde insan haklarını, demokrasiyi ağızlarına bile almıyor. Çünkü bölgedeki gelişmeler adı geçen güçlerin istediği gibi gelişiyor. Asıl amaç, bir mezhep çatışması çıkararak Müslümanları birbirine kırdırmaktı, bunu başardılar. Bölgede olup bitenlere baktığımızda ortada kanlı bir hesaplaşma ve Müslüman kanının dökülmekte olduğunu görmekteyiz.

 

Türkiye, kendi vatandaşlarını bile koruyamayacak durumda. Suriye ve Irak’taki Türkmen katliamını bile seyrediyor. Dışişleri Bakanı Davutoğlu halen “Hiç kimse bizim sabrımızı test etmesin” diyor.

Terörist gruplar komşumuz oldu. Bizi bile tehdit eder hale geldiler.

İşin acı ve düşündürücü yanı, IŞİD’ın Suudi Arabistan, Katar ve bazı körfez ülkelerince desteklenmesidir. Buna Türkiye’nin de tutumunu eklediğimizde, bu ülkelerin dış güçlere nasıl hizmet ettiğini de görmüş oluyoruz.

 

Suudi Arabistan, Katar ve diğer bazı Körfez ülkeleri Şii baskısından kurtulmak için bölgede tampon bir Sünni Devletin kurulmasını destekliyor. Bunu da IŞİD kanalı ile yapıyorlar. Böylece Irak, İran ev Suriye kontrol altına alınmış olacak. Bunun hesapları yapılıyor.

Koltuklarını ancak böyle koruyabileceklerini düşünüyorlar. Türkiye’nin de bu konuda desteğini sağlamış durumdalar.

 

Bölge yangın yerine dönüyor. Mezhep çatışmalarının daha da yayılacağını düşünüyoruz. Çünkü IŞİD’ın önlenmez gidişi karşısında İran’dan “Irak’ı ve kutsal yerleri korumak için Maliki’ye yardım yapacağız” açıklamasında bulundu. İran, doğrudan asker göndermiyor.

Ancak, Hizbullah militanlarını Irak’a IŞİD karşısında çarpışmak için hazır beklettiği biliniyor. Özellikle Irak’taki Şii bölgelerinin korunması konusunda İran tereddütsüz olaylara müdahale edeceğini açıklamış bulunuyor. Özetleyecek olursak, mezhep çatışmaları daha da büyüyebilir.

 

İran’ın bu açıklamaları karşısında Suudi Arabistan’ın “Dış müdahaleye karşıyız “açıklaması, Suudi Arabistan’ın IŞİD’ın yanında olduğu gerçeğini de bir kez daha ortaya koymuş oluyor. Böylece Riyad resmen devreye girmiş gözüküyor. Bu saatten sonra tarafların kartlarını açık oynayacağını sanıyoruz. Daha önceden de Suudi Arabistan’ın Suriye’deki iç çatışmalarda IŞİD’e çok önemli yardımları Türkiye kanalı ile yaptığı iddia edilmişti. IŞİD saflarında Türkiye dahil dünyanın hemen her yerinden devşirme militanın bulunduğu da biliniyor.

 

Türkiye, bu ateş çemberi ve mezhep kavgasının dışında kendisini koruyabilir mi? Tehlike kapımıza dayandı. Gelecek günlerin ne getireceğini kestirmek zor. Ancak, geçen gün Cumhurbaşkanı Gül’ün de yaptığı açıklama gibi bu mezhep ateşi herkesi yakar. Türkiye için de dış güçlerin ve provokatörlerin her an devreye girip, ülkemizi de bu ateş çemberinin içine sokmaya çalışacaklarını unutmayalım.

 

IŞİD’ın genişleme haritası içinde Hatay’ın da bulunduğu haberleri geliyor. Eğer, Irak ve Suriye’de IŞİD taban oluşturabilirse, hedefini genişletebilir. Bu da kapımızda yeni bir tehlikenin işaretleri olarak değerlendirilmelidir. Zaten, Amerika, IŞİD’a karşı Türkiye’nin dikkatli olmasını istemişti.

 

Dış güçler, Irak ve Suriye’yi üçe bölecek, bu belli oldu. Çünkü”Böl, parçala, yönet” taktiği yıllardır uygulanıyor. Bu bölünmelerden en fazla istifade edecek olan ülkenin İsrail olacağını da gözlerden uzak tutmamak gerekiyor. İsrail, Ortadoğu’da “ vaat edilmiş kutsal topraklar” adına yayılma için istediği ortama da kavuşmuş olacak.

Bütün bu gelişmeleri alt alta koyup enine boyuna değerlendirecek olursak, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu Suudi Arabistan, Katar ve diğer bazı Arap ülkeleri İsrail’e hizmet etmiş olmaktadırlar.

 

Biz, bu noktada bu çatışmalardan ve harita değişikliklerinden en zararlı çıkacak ülkenin Türkiye olacağını görmekteyiz. Bugüne kadar uygulanan Ortadoğu politikaları başarılı olmamış, Türkiye Suriye’de batağa saplanmış, Irak’ta Türkmenleri koruyamamış, bölgede Bağımsız bir Kürt Devleti’nin temellerin atılmasına da adeta seyirci kalmıştır.

Temennimiz, kapımıza kadar dayanan mezhep çatışmasının ülkemize sıçramaması ve beklenmedik olayların yaşanmamasıdır.