Yurdumuzda ve dünyada en önemli önem verdiğimiz sağlığımız ve geleceğimize yön verecek olan eğitim ve öğretimdir. Bunun içinde öğretmen yetiştirmede dikkat edeceğimiz işlerin başında gelmektedir.

Devletimizin kurucusu Gazi Mustafa kemal ATATÜRK en büyük eserim dediği Cumhuriyeti, Türk gençliğine emanet etmiştir. Türk gençliğinin eğitimini de dünyanın her tarafından insan topluluğunun en fedakar muhterem unsurları diye nitelediği Türk öğretmenlerine emanet etmiştir.

Geleceğimize güvenle bakmak ve beka sorunu yaşamamak istiyorsak yeni nesilleri yetiştirmeye çalışan öğretmenlerimize layık oldukları değeri vermeli, gerekli saygıyı , özeni göstermeliyiz.

Milli eğitim kurumlarına bağlı olan eğitim kurumlarından bazıları 12 Eylül 1980 darbesinden sonra çeşitli nedenlerle kapatılmıştır. Öğretmenlerimiz kırk yıldır YÖK'e bağlı üniversitelerimizin Eğitim, Fen, Edebiyat, İlahiyat, Güzel sanatlar ile spor akademileri konservatuvarlarından yetişmektedirler.

Bu kurumlardan yetişen öğretmenlerimiz alan bilgisi yönünden yeterli eğitimi almış olsalarda öğretmenlik ruhunu kazandıran mesleki staj, pedagojik formasyon yönlerinden yeterli eğitimi alamamaktadırlar.

Öğretmenler günü deyince ben Köy Enstitülerini anımsarım. Köylerin boşaldığı, köy okullarının kapatıldığı, eğitim sisteminin baştan bozulduğu yok edildiği öğretmene verilen değerin iyice azaldığı bu günlerde köy enstitüleri deneyinden alınacak çok dersler vardır.

Örneğin, ben ilk köy enstitüsü sınavını kazanıp okula vardığımda hemen bizleri kaydederlerdi. Sonra elbiselerimiz verilirdi. Hamama gönderilirdi. Hamamı ilk gördüğümde yaşadığım dramı anlatamam. En güzelide hayatımda kendime ait bir yatağım oldu. Kendi tabağımdan çatalımla, kaşığımla yemeğimi yedim. Sabah kalkınca arkadaşımla tuvalete gittik. Ama öylece bakakaldık. Çünkü nereye nasıl tuvalet yapacağımızı bilmiyorduk. Bir arkadaşım geldi elinde sonradan diş fırçası ve macunu olduğunu öğrendiğim şeyleri koydu. Fırçaya macunu sürüp dişlerini fırçalamaya başlayınca Biz aaa çocuğun ağzı köpürdü diyerek dakikalarca güldük. Köy enstitüleri düşünmenin yaparak yaşayarak öğrenmenin , sorgulamanın, tartışmanın öğretildiği okullardı.

Bu okullarda kültür ve sanata çok önem verilirdi.Yani anlatsam geçmişte yaşadıklarımı, deneyimlerimi birkaç kitap dolusu anı olur. Bu vesile ile Öğretmenler gününü baş öğretmen ATATÜRK'ü İsmet İnönü'yü İsmail Hakkı Tonguç öğretmenimizi , Hasan Ali Yücel Öğretmenlerimizi saygı ve sevgiyle yad ediyor, mekanları cennet olsun diyorum.

Bu arada beni bugünlere gelmemi sağlayan sevgili öğretmenim Karaköylü Ömer Tuncel'in ellerinden öpüyorum. Ona uzun ömürler diliyorum.Hepinize sağlıklar başarılar, mutluluklar dilerim..