İstanbul ard arda gelen depremlerle sallandı. Zaten, daha önce uzmanlar “İstanbul’da 7 üzeri bir deprem bekleniyor. Buna hazırlıklı olunmalı” uyarısında bulunmuşlardı. Biz de konu ile ilgili olarak daha önce yazdığımız yazılarda bizi yönetenleri uyarmış, alınan tüm önlemlerin yetersizliği söylemiştik. 

Marmara Denizi’nin 4,2 ile sarsılması beklenen tehlikenin kapıya dayandığını gösteriyor. Merkez Üssü Marmara Denizi olan iki depremin daha meydan gelmesi hiç kuşkusuz heyecan ve panik yarattı ve bu konunun ciddi olduğunu bir kez daha ortaya koydu.

 Uzmanların açıklamasında depremin büyüklüğü 4,2, depremin odak derinliği 7,2 kilometre, granit katmanı içinde tıpkı gelecek depremde beklenen derinlik olarak yorumlanıyor. 

İstanbul’da depremle ilgili çalışmalar yüzeysel biçimde yapıldı ve öylece de kaldı. Sanki geçmişte yaşananlar bir daha yaşanamayacak algısı oluştu. Kentsel dönüşüm için tespit edilen binaların da halen ayakta olduğu tespit edildi. Bu konuda yapılan uyarıların da göz önünde bulundurulmadığını gözlemliyoruz. 

Öncelikle şunu yinelemek istiyoruz:

Deprem ciddiye alınmıyor. Geçmişte yaşananlardan da ders çıkaramadığımızı görüyoruz. Yapılan tüm uyarılara rağmen bu konuda ciddi bir çalışma yapılmadığını ve önlem alınmadığını da söyleyebiliriz. Her ne kadar ilgililer gereken önlemlerin alındığını söylüyorlarsa da bunun yeterli olmadığı bir gerçek olarak karşımızda duruyor. 

İTÜ Öğretim Üyesi Övgün Ahmet Ercan, “İstanbul kolunda beklenen ana deprem Küçükçekmece- Sivriada arasında 7 ile 10 kilometre derinde granit katmanı içinde, 6,3 ile 6,7 büyüklüğünde olacaktır” şeklinde konuşuyor. Daha sonra da tehlikenin büyüklüğüne parmak basarak şunları söylüyor:

“Bu depremin öncü deprem olması beni şaşırtır. O nedenle arkasından büyük bir deprem beklemiyorum. Marmara kolunun kırılabilmesi için 6 milyar giga tonluk bir güç toplanmış olması gerekir. Oysa Marmara, 1999 depreminden sonra aşırı boşaldığından yakın sürede büyük bir deprem beklemiyorum. Ne var ki, ana deprem oluncaya dek Marmara’da bu ile bundan büyük gerginlik depremleri olacaktır. İkircikli olduğum konu; önce Tekirdağ kolu mu yoksa İstanbul kolunun mu kırılacağı. Geciken kentsel dönüşüm ivedilikle bitirilmelidir. Yoksa çok üzüleceğiz”

Japonlar deprem konusunda çok ciddi çalışmalar yapıyor. Ülkede büyük depremler olmasına rağmen binalarda hasar beklendiği gibi olmuyor, can ve mal kaybı pek fazla yaşanmıyor. Bu konuda bazı Japon uzmanlar Türkiye’de de çalışmalar yapıyor, deprem konusunda raporlar hazırlıyor, ilgilileri de uyarıyor.

Konumuz deprem olduğu için, bu konuda yapılan bir konferanstan da söz etmek istedik. Bu konferansta bir Japon uzmanın açıklamalarının depremler açısından bize ışık tutacağını umuyoruz. Konunun ciddiye alınması açısından bu konferansta yapılan açıklamalar ve uyarılara dikkat edilmesi gerektiğinin altını çizelim.

Karabük İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü tarafından Nafiz Kayalı Gençlik Merkezi'nde düzenlenen "Deprem Afetine Hazır mıyız" konferansına konuşmacı olarak katılan Japonya Yurt Dışı İnşaat Şirketleri Derneği Genel Sekreteri Yoshinori Moriwaki, dünyadaki en şiddetli depremin 9,7 olarak ölçüldüğünü söyledi. İzmit'te meydana gelen depremin İstanbul Avcılar'da büyük hasara neden olduğunu hatırlatan Moriwaki, “Uzak olan bir yerin depremden az etkilenmesi gerekir. Bölge, deprem merkezine uzak olmasına rağmen burada yıkım oldu. İstanbul'da yapılan inşaatlardan çıkan topraklar bir yere dökülüyor, dolgu yapılıyor, sonra da dolgu üzerine evler yapılıyor. Zeminin durumuna göre inşaat yapmak lazım. Türkiye'de şimdiye kadar en büyük deprem 7,9 şiddetinde meydana geldi. Genel olarak 7,4 Japonya ile karşılaştırdığımızda çok fazla değil. Depremde bakıyorsunuz bir bina yıkılmış, yanındaki ise ayakta. Bunlar aynı zeminde olmasına rağmen inşaat sırasında yetersiz malzeme kullanılması böyle bir sonucu meydana getiriyor” dedi.

Japon uzman Moriwaki’nin uyarıları bu kadarla sınırlı değil. Kendisini dinleyelim:

“2001'de 19 il pilot bölge seçildi. Türkiye'de 81 ilin 55'i deprem konusunda tehlikeli sınıfında yer alıyor. Japonya da aynı. Biz iki millet olarak aynı acıyı yaşıyoruz. Yaşanan acıları unutmamak lazım. 18 milyon yapı varsa yüzde 67'si kaçak. Kontrolsüz olduğu için inşaatlar standartlara uygun olmuyor. Van depreminde benim için çok acı bir şey oldu. Orada bir arkadaşımı kaybettim. O binada daha önce iyileştirme yapılmış ama bu sadece bir makyaj. Orası Bayram Otel. Japonya'da daha çok deprem oluyor ve sayısal olarak fazla. Japonya'nın arazisi Türkiye'nin yarısı kadar ama nüfusu daha fazla. Japonya'da en şiddetli deprem 9,7 şiddetinde olurken, Türkiye'de ise 7,9 şiddetinde. Türkiye'de depremin sayısı az ama ölümler fazla. Japonya'da ise depremler fazla ama ölümler az. Türkiye'de deprem haritasına bakıldığında İstanbul'da 30 sene içinde deprem olabilir. Buradaki deprem 7,4 büyüklüğünde olacağı tahmin ediliyor. Araştırmalar bunu gösteriyor. Özellikle Marmara Denizi'nde bulunan adalarda uzun zamandır deprem olmadı. Burada deprem olabilir diye söylüyorum. Kısa bir süre önce yapılan araştırmalar da bunu gösteriyor. Depremi durdurmak mümkün değil. Japon ve Türk insanı bunu kabul etmeli."

İşin bir başka ilginç tarafı da ne biliyor musunuz? Sanki tehlike kapımıza dayanmamış, sanki depremle karşı karşıya değilmişiz gibi ne yetkililerden ciddi bir açıklamanın yapılmamış olması, ne de medyada konunun geniş yer almaması düşündürücü değil mi?