4 Temmuz 2019 sonuçları itibarıyla kurumsal anlamda dünyanın gelmiş geçmiş en büyük itibarsızlaştırma operasyonlarından biri olan Türk Askeri’nin başına çuval geçirilişinin 16’ıncı yılını anımsadık. Anımsarken üzüldük, hayıflandık, kızgınlık ve nefret duyduk. Her yurtsever Türkiye Cumhuriyetiyurttaşı için bu insani duygular normaldir. Ama madem tarihi geriye doğru işletemeyeceğiz, esas olan bu olaydan ders almaktır.

1 Mart 2003 Tezkeresinin reddi üzerinden yaklaşık 3 ay geçmişti ki; 4 Temmuz 2003’te, Kuzey Irak’ın Süleymaniyekentinde,Amerikan AskerleritarafındanTürk Özel Kuvvetleri Bürosu’na yapılan baskınla, 11 Türk Askeri’nin başlarına çuval geçirildi, elleri kelepçelendi ve esir alındı. Hâlbuki Türk Askeri’nden beklenen direnmek, öldürmek ve gerekirse ölmekti!

Generaller Hizadan Çıktı!

Dz. İk. Kur. Alb. Ali Göznek,o gün (4 Temmuz 2003) Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’e bir konuyu makamında arz etmektedir. Komutana bir arz yapıldığı esnada makama bir başkasının girmesi normal değilken, zamanın Genelkurmay Harekât Başkanı Korgeneral Köksal Karabaydurumun ivediliği nedeniyle içeri girer, Irak’ta gelişen acil durumu anlatır ve emir beklediklerini rapor eder. Hilmi Özkök ise“Mukavemet etmesinler” diye emir verir.

Özellikle Soğuk Savaş’tan(1949-1990) sonra Türk Silahlı Kuvvetleridoğru yerde durmuştu. 1995’de, ABD’nin muhalefetine rağmen Irak’ta yapılan Çelik Harekatı’ndan sonra, ABD Savunma Bakan Yardımcısı “Türk generalleri hizadan çıktı”demişti. Bunun anlamı çok netti; “Türk generalleri eskiden bizim dediğimizi yapardı ama Soğuk Savaş’ın bitiminden sonra bunlara bir haller oldu”. 1992’deMuavenet’in vurulması ve 1993’te Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis’in suikasta kurban gitmeside“Yanlış yoldasınız, rotanızı değiştirin ve hizaya gelin” uyarılarıydı.

Demokrasi Peşinde Değillerdi

1 Mart 2003 Tezkeresi’nin Meclis’ten geçmemesi bardağı taşıran son damlaydı. EsasındaTürk Silahlı Kuvvetleri(TSK) Meclis’in tercihine hiç karışmamış, baskı ve kulis yapmamıştı ama Amerikalılar TSK’nın baskı yapmasını ve tezkereyi Meclis’ten geçirtmesini istiyorlardı. Hatta; Amerikalılarınen yetkili ağızları “Türk Silahlı Kuvvetleri liderlik görevini yapmadı”dediler. Yani Amerikalılar,Türkiye’de demokrasi peşinde değillerdi.

4 Temmuz 2003 günü Süleymaniye’de yaşanan Çuval Olayınınamacı; Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bölgede ve Türk Halkıgözündeki itibarını azaltmak ve müteakip operasyonlar için direnme gücünü kırmaktı. Müttefikleri ise; AKPiktidarı, hizadan çıkmayan generalHilmi Özkökve bugün FETÖdenen, o gün ise yere göğe konamayan cemaatinunsurlarıydı.

Gerekirse Ölmek Zorundasınız!

Empati yapın ve kendinizi Ankara’da, Genelkurmay Başkanıolarak düşünün. Size böyle bir operasyon yapıyorlar. Askere, tetiğe basmak düşer. Eğer birisi sizin itibarınızı beş paralık etmeye kalkıyorsa, sizin kafanıza çuval geçirmeye kalkıyorsa, mukavemet etmek zorundasınız. Gerekirse, ölmek zorundasınız.

Hilmi Özköksadece çuval olayında değil, sonrasında da yine çuvalın devamı niteliğinde olan Ergenekon-Balyoztipi kumpas operasyonlarında silah arkadaşlarına sahip çıkmamıştır. Hatta; “Ben kasaptaki ete soğan doğramam”demiş, mahkemelere gitmemiş, gereken tavrı göstermemiş ve operasyonu kolaylaştırmıştır. Bu gelişmeler göstermiştir ki Hilmi Özkökbir komutandan, Mustafa Kemal’in bir askerinden beklenen tavrı hem başlangıçta hem gelişim sürecinde hem de sonrasında göstermemiştir.

ABD, TSK’yı AKP ile Kafesledi

AKPiktidarı; gerek çuval, gerekse müteakiben yapılan Ergenekon-Balyozoperasyonlarında net olarak karşı cephede yer almıştır. CIA’nin Türkiye uzmanı Henri Barkey“ABD, TSK’yı AKP hükümeti eliyle kafesledi” diyerek, tartışmaya yer olmayacak şekilde AKP’nin sorumluluğunu ifade etmiştir.

Bugün Türkiye’de ekonomiden iç barışımıza, ulusal çıkarlarımızdan güvenliğimize kadar iyi giden hiçbir şey yok. Türkiye, koşar adım felakete doğru gidiyor. Türkiye’nin bu hale getirilmesini emperyalizm çok istiyordu. Ne güzeldi; “Bir kişiyi ikna et ve ülkeyi çıkarların için istediğin gibi tepe tepe kullan!Gerekiyorsa şantaj yap!” CIA Türkiyeeski şefi Paul Bernard Henze, 2006’da Beyaz Saray’a sunduğu Türkiye raporunun bir bölümünde; “Türkiye'nin bu şekliyle, Amerikan politikalarının yanında olacağından emin olamayız. Ülkeyi kuranlar, denetim mekanizmasını çok sıkı tutmuşlar. Hükümeti ikna ettiğimizde Meclis, Meclis'i ikna ettiğimizde ordu, orduyu ikna ettiğimizde yargı karşımıza geçebiliyor. Eğer Amerika'nın çıkarı Türkiye'de bir federal devlet kurulması ise mutlaka ve öncelikle yargı, ordu, Meclis ve hükümeti tek elde toplayan başkanlık rejimine geçilmelidir. Bir kişiyi ikna etmek, birbirini denetleyen yapıyı ikna etmekten çok daha kolay olacaktır. Eğer o bir kişi Amerikan çıkarlarına yardım etmek konusunda tereddüt ederse, bir kişi üzerine kurulmuş yapıyı yıkmak, Amerika için sorun olmaz” diyordu.

Gül, Davutoğlu, Babacan

Ana hatlarıyla 16 yıl önceaskerimizin başına çuval geçirilmesi ile operasyon başladı, BOP’un Eşbaşkanıolarak görevlendirilme, Ergenekon veBalyoz gibi “Dördüncü Nesil Savaş”yöntemleri, 15 Temmuz Darbe Girişimi ve 16 Nisan 2017 Referandumuile devam etti, 24 Haziran 2018seçimleriyle sonuçlandı ve Türkiye’de rejim değişikliği gerçekleşti. Rejim değişikliği operasyonlarından muhalefet de nasibini aldı! Yoksa tek başına iktidarla bu iş başarılamazdı.

Türkiye,artık yönetilebilir değil ve devletin bağışıklık sistemi çökertilmiş durumda. Son seçimler iktidar lehine adil ve dürüst olmamasına rağmen gösterdi ki; iktidar gidici. Sadece alınabilecek demokratik olmayan tedbirlerle süre bir miktar uzatılabilir ama nihai son kaçınılmaz. Fakat üzücü olanı şu; Türkiye’nin bu duruma gelmesinde affedilmez hataları olanlar, iktidara alternatif olmaya çalışıyorlar ve yeni bir parti kurma yolunda ilerliyorlar. Başarırlarsa; gerçek kazanan çuval operasyonunu yapanlar olur!