Ortada bir “çözüm süreci” var. Hükümet ile terör örgütü PKK’nın başı Öcalan arasında yürütülen görüşmelerden de bir sonuç ortaya çıkacağı bekleniyor. Ancak, tarafların açıklamaları, Güneydoğu’daki olayların önüne geçilememesi, bu sürecin sağlıklı biçimde yürümediğini gösteriyor.

PKK’nın siyasi uzantısı HDP’liler, süreç konusunda istekleri ortaya koyuyor. Nelerin yapılması gerektiğini açıklıyorlar. Bu kez Hükümet kanadı sözcüleri (Bülent Arınç) yaptığı açıklamalarda bunların doğru olmadığını, atılacak adımların da kendilerince atılması gerektiğini söylüyor.

Ortada bir mutabakat var mı? Yol haritası nedir? Hangi konularda anlaşma sağlanıyor? Bunlar bilinmiyor.

Hükümet kanadı iki önemli konu üzerinde duruyor: Bunlardan biri PKK’nın silah bırakması, sınır ötesine çekilmesi ve artık Güneydoğu başta olmak üzere, hiçbir yerde eylemlerin olmaması. Hükümetin bir başka isteği de kamu güvenliği olarak ortaya çıkıyor. 5-7 Ekim olayları gibi olayların yinelenmemesi gerektiği isteniliyor.

Biz, Hükümet kanadından gelen bu istekleri destekliyoruz.

PKK silah bırakmalı, kamu güvenliği de kesin olarak sağlanmalıdır.

Ancak, PKK kanadı bunlara yanaşmıyor. Bugüne kadar sıraladıkları isteklere yenilerini ekliyorlar. Kendilerinin oyalandığını, Hükümetin zamana oynadığını vurguluyorlar.

 Kamu güvenliğinin sağlanması, PKK’nın silah bırakması ve sınır ötesine çekilmesi için sıralanan istekler var. Bunların yerine getirilmesi isteniliyor. Bunlara yeniden bakalım:

Anadilde Kürtçe eğitimin önü açılmalı. Tutuklu ve hükümlü hasta PKK’lılar serbest bırakılmalı. Anayasa’dan “Türk” kelimesi çıkarılsın.

Öcalan serbest bırakılsın. Yerel yönetimler eğitim, sağlık, kültür ve turizmde yetkili olsun. Silah bırakanlar kamuda çalışabilsin. Valiler seçimle gelsin. Bölgesel parlamento kurulsun. Korucu sistemi kaldırılsın, mağdurlara tazminat ödensin. Şehirlerde yerel polis ve öz savunma güçleri görev yapsın.

Hükümet olanların bu isteklere karşı herhangi bir açıklaması yok. Yol haritası nasıl şekillenecek, süreçten nasıl bir sonuç alınacak bunu da kimse bilmiyor. Sadece “Süreç devam ediyor ve sonuna kadar da devam edecek” deniliyor. Ama nasıl? PKK ve yandaşlarının istekleri masada ve bunlardan da “Asla taviz vermeyiz” deniliyor. Tehdit üzerine de tehdit yağdırılıyor.

Kandil’deki PKK elebaşısı Murat Karayılan “Kimse bizden silah bırakmayı beklemesin, bu mümkün değil” diyor. Karayılan “Öncelikle masadaki sorunlarımızın ele alınıp çözülmesi gerekiyor” diye de ekliyor.

KCK yöneticilerinden Sabri Ok da bir açıklama yaptı ve “Gündemimizde silah bırakma diye bir şey söz konusu değildir. Bu konuda verilmiş bir söz de yoktur” dedi. Ok, açıklamasında “"Gündemimizde böyle bir şey yok zaten. Bunlar hareketimizin yönetiminin bilgisi dahilinde ancak olabilecek şeylerdir. Kaldı ki biz daha önce de söyledik, Kürt sorununun çözümü konusunda ciddi adım atılmadan, önder Apo özgürleşip bizzat gerillayla görüşmeden bu tür şeyler tartışılamaz. Gerilla da hiçbir biçimde silah bırakmaz. Hareketimizin gündeminde silahsızlandırma ve silahlı güçlerimizin bir yerlere çekilmesi gibi bir şey kesinlikle yoktur."  Diyerek son noktayı koydu.

Ortada olan gerçekleri görmezden gelemeyiz.

Türk askerini ve polisini “işgalci güç” olarak gösteren, Güneydoğu için “Kürdistan” diyen, PKK’nın silah bırakmayacağını bas bas bağıran bir anlayışla hangi süreç başarıya ulaşabilir?

Bakınız, KCK yöneticilerinden Sabri Ok, bu konuda neler diyor, kendisini dinleyelim:

"Eğer Kürdistan'da çekilmesi gereken bir güç varsa o da işgalci güç konumunda olan ordu ve polistir. Türkiye demokratikleşip Kürt sorunu çözülmediği müddetçe de ordu ve polisin konumu böyle olacaktır. Bizim silahsızlanmamız olacaksa Türk devleti ve ordusu Kürdistan'da yaptığı operasyonları, saldırıları ve tutuklamaları durdurmalıdır. Karakol, baraj ve güvenlik bahaneli yol yapımları durdurulmalı. Nerdeyse Kürt nüfusunun yarısı kadar Kürdistan'da sayısı olan polis ve asker gücü geri çekilmeli. Tartışılacaksa bunlar tartışılmalı."

Bu gerçekler ortaya konulduğunda, sürecin bu koşullarda nasıl başarıya ulaşması gerektiği yönünde oluşan soruların ortaya atılmasında “Sürece zarar veriliyor” deniliyor.

Hâlbuki PKK’nın siyasi uzantıları meydanlara çıkıp “Hiçbir şey gizli kalmasın, her şey tartışılsın, ne yapılmak isteniliyorsa halkımız bunları bilsin. Bizim isteklerimiz ortada ama Hükümet ne diyor bunları kimse bilmiyor” demiyorlar mı?

Çözüm olsun, PKK silah bıraksın, kamu düzeni sağlansın, bunları hepimiz istiyoruz, kimse de bunlara karşı değil. Ama bu nasıl sağlanacak, PKK’nın talepleri nasıl karşılanacak bunlar bilinmiyor.