Geçenlerde Paris’teki Gazze görüşmelerinde ABD Dışişleri Bakanı Kerry ile, bizim Dışişleri Bakanımız Davutoğlu görüşmesinden bir fotoğraf karesi dikkatlerden kaçmadı. Kerry, diplomatik nezaket kurallarını alt üst eden bir görüntü veriyor. Ayağını diplomatik kurallarını takmayan bir biçimde uzatıyor. Ayakkabısının tabanını göstererek, Davutoğlu’nun ağzına sokacakmış gibi bir görüntü veriyor. Davutoğlu ise karşısında sadece gülümsüyor. Davutoğlu’nun bu umursamaz tavrının çok büyük tepki aldığının da altını çizelim.

 

Bu fotoğraf karesi, geçmişte ABD Başkanı Obama’nın Erdoğan ile telefon görüşmesinde elinde beyzbol sopası ile çekilmiş fotoğrafını gözlerimizin önüne getirdi. Başkan Obama, sopa ile ders verir ve terbiye eder anlamı veren bu fotoğrafla çok önemli mesajlar vermişti.

Uzun zaman tartışma konusu da olan bu fotoğrafın, danışmanlarca özel olarak hazırlanmış ve mesaj niteliği taşıdığı da sonradan açıklanmıştı.

 

Beyaz Saray’daki danışmanlar, Başkan’ın ve Bakanların kiminle nasıl oturması ve neler konuşması gerektiği konusunda yönlendirici görevi de yapıyorlar. Çekilen fotoğraf karelerini de dizayn ederek servise sokuyorlar. Bunların her biri önemli mesajlar içeriyor. Bunlara sadece bir fotoğraf karesi diyerek geçmemek gerekiyor.

 

Şimdi gelelim Gazze görüşmelerindeki fotoğraf karesine:

 

Biz, bundan üzüntü duyduk. Kim olursa olsun, bizim Başbakanımızın, Dışişleri Bakanımızın ya da başka bir bakanımızın karşısında siyasi terbiye ve diplomatik nezaket kurallarını bozmamalıdır. Böyle bir durum skandaldır, karşısındakini hiçe saymaktır. Buna da izin verilmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü burada önemli olan Türkiye’nin itibarıdır. Ancak, görebildiğimiz kadarı ile de bu itibar giderek eriyor, Türkiye önemsenmiyor.

 

Amerika ile olan ilişkilerimizin gerginleşmesinde İsrail’in önemli rol oynadığını da görmekteyiz. ABD, Ortadoğu’da İsrail’i hep ön planda tutuyor. İsrail’in çıkarlarını da kendi çıkarları gibi görüyor. Başkan Obama, daha önce yaptığı açıklamada “Bölgede İsrail’in çıkarları, bütün müttefiklerimizin çıkarlarından daha önemlidir” diyerek bu konudaki çizgiyi belirlemişti.

 

Nitekim ABD Dışişleri Bakanı Kerry’nin bir hafta önce Mısır Devlet Başkanı Sisi ile yaptığı görüşmenin fotoğraf karesi de servis edildi.

Bu karede Kerry diplomatik nezaket kurallarını uygulamış, ayak ayaküstüne atmamış, karşısındakine değer veren bir görüntü çizmiş.

 

Şimdi beğenin veya beğenmeyin, burada Amerika’nın Mısır’daki darbenin arkasında olduğu, Sisi’yi desteklediği gerçeğini görüyoruz. ABD politikaları çıkarlar üzerine kurulmuş. Çıkarları ön planda tutuluyor.

Bu politikalara terslik yapıldığında karşı taraf ders vermeye, terbiye etmeye başlıyor. Uygulanan politikaları da bir anda değiştirebiliyor.

Bugün Türkiye’nin geldiği noktayı da burada görebilmekteyiz.

 

Amerika’nın çıkarlarını gözetip, hizmet ettiğiniz süre içinde iyi not alırsınız. Aksi durum, ipinizin çekilmesine kadar varabilir. Geçmişte bunların çok örneklerini gördük. Son yıllarda “Arap Baharı” ile başlayan süreçte Ortadoğu’daki ülkelerde lider değişikliklerinin nedeni de budur. Dikkat edilecek olursa, bu değişikliklerden sonra yönetimi devralanlar Amerikan’ın desteği ile gelmişlerdir.

 

Dikkat edilecek olursa, İsrail’in Gazze’ye saldırısı üzerine bizi yönetenler sadece saldırıyı ağır ifadelerle kınadılar. Herhangi bir yapılaşmaya gidilmedi. Buna rağmen, Amerika’nın ve İsrail’in bize olan tavrı bir anda değişti. Ya, çıkarlarına yönelik bir çalışma içine girilmiş olsaydı başımıza neler gelirdi hiç bunu düşündünüz mü?

 

Dış politikada başarılı olamadık. Komşularımızla sorunlar yaşıyoruz.

Bu başarısızlık, Amerika ile olan ilişkilerimize kadar uzanmış bulunuyor. Bizim düşman olarak gördüğümüz, eleştirdiğimiz Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile Kerry görüşürken, diplomatik nezaket kurallarını uyguluyor, bizim Dışişleri Bakanımız Davutoğlu ile görüşürken, bu kuralları alt üst ediyorsa buraya bir nokta koymak gerekmiyor mu? Biz, uyguladığımız bu dış politika ile hangi noktaya gidiyoruz?

 

Özetleyecek olursak, bugünkü AK Parti Hükümeti’nin Türkiye’nin dış politikasını itibarsızlaştırdığını söyleyebiliriz. Suriye politikalarında olduğu gibi birçok konuda sınıfta kaldık ve bunların bedellerini de bugün çok ağır biçimde ödemekteyiz. Gelecekte neler yaşayacağız, hangi faturaları ödemek durumunda kalacağız bunları bile göremiyoruz. Hiç değilse geçmiş hatalardan ders çıkarsak, bunu da yapamıyoruz.