Azerbaycan’ın güvenliği ve bekası, Azerbaycan’daki gelişmeler, Dağlık Karabağ’ın durumu ve Ermenistan işgali nedeniyle oluşan kaçkınlar konusu Türkiye’yi çok yakından ilgilendiriyor. Çünkü Türkiye ve Azerbaycan’ın ilişkisi, karşılıklı çıkara ve güvene dayanması gereken iki devlet ilişkisinin çok ama çok ötesinde. Bu ilişkinin etnik, kültürel, tarihi ve duygusal boyutları da var. “Bir millet, iki devletiz” özlü sözü, sanırım bu ilişkinin derinliğini anlatmak için yeter de artar bile! 

Bu nedenle 27 Eylül 2020’de Ermenistan’ın Azerbaycan’a ait sivil yerleşim bölgelerine başlattığı saldırı ve sonrasında Azerbaycan’ın karşı saldırısı ile işgal altındaki bölgeleri işgalden kurtarmaya yönelik askeri harekâtı Türkiye’de büyük bir heyecan yarattı ve destek aldı.

Azerbaycan, İşgal Altındaki Topraklarını Kurtarıyor

Ermenistan, 26 Şubat 1992’de Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesinde bulunan Hocalı’da büyük bir katliam yapmıştı. Daha sonra, Rusların desteği ile Dağlık Karabağ’ı işgal etmiş ve bu işgal sırasında yaklaşık olarak 20 bin Azerbaycan Türkü yaşamını kaybetmişti. Ayrıca işgal nedeniyle bir milyonu aşkın Azerbaycan Türkü evini barkını terk etmek zorunda kalmıştı. Ermenistan, 1 Ekim 2020 tarihi itibarıyla, yani yaklaşık olarak 28 yıldır Birleşmiş Milletler (BM) kararlarına rağmen Azerbaycan topraklarının yüzde 20’sini işgal altında tutmaktaydı.

Bugün itibarıyla (6 Ekim 2020), Azerbaycan karşı taarruzunu başarıyla devam ettiriyor ve işgal altındaki topraklarını parça parça kurtarıyor. Kafkasya’da Azerbaycan ile Ermenistan arasında başlayan ve daha geniş bir bölgeye yayılma tehlikesi de bulunan bu sıcak çatışmaya herkes kendi geçmişi, çıkarları ve planları açısından bakıyor ve pozisyon alıyor. Ama bu pozisyonlar gelişmelere göre değişebilir, değişiyor ve değişecektir. Bu nedenle; gerek Azerbaycan gerekse Türkiye bunun ayırdında olarak ve büyük resmi görerek adımlar atmalı ve nerede duracağını da iyi değerlendirmelidir.

Ruslar İçin Sorun Paşinyan’dır!

Rusya, ufak tefek çıkışlarını saymazsak tarihin derinliklerinden beri, hatta I.Petro’dan (1672-1725) itibaren süregelen emperyalist hedefleri için Ermeniler lehine Türkler ve Müslümanlar aleyhine sürdürdüğü istikrarlı tutumunda geçici bir değişiklik yapmıştır. Tabii ki Azerbaycan Türkünün ve bizim kara kaşımız kara gözümüz için değil!

Rusya için sorun; 7 yıldır aktif siyaset yapan ve 2013’den önce gazeteci olan, hiçbir liderlik vasfına sahip olmayan Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’dır. Paşinyan, Soros Vakıfları’nın desteği ile manipüle edilen pahalılık ve zam karşıtı gösterilerle ortaya çıkarıldı, parlatıldı, muhalefet lideri ve halk kahramanı yapıldı, kitlesel protestolarla önceki Başbakan Sarkisyan istifa ettirildi ve sivil bir darbe ile 2018’de iktidara getirildi.

Amaç Paşinyan’ı Terbiye veya Alaşağı Etmektir 

Paşinyan, Rusya ve Putin karşıtı, ABD ve Batı yanlısıdır. Ermenistan, Paşinyan öncesinde kelimenin tam anlamıyla Rusya’nın uydusu idi. Paşinyan iktidara geldikten sonra Ermenistan’ı ABD’nin uydusu yapmaya çalıştı, icraatlarıyla ve söylemleriyle bu konuda epeyce bir mesafe kat etti ve sonrasında haksız olarak işgal altında tuttuğu Dağlık Karabağ’da kriz ve sıcak çatışma patlak verdi. Demem o ki; Rusya’nın görece geçici sessizliği bu yüzdendir. Amaç Paşinyan’ı terbiye etmek veya iktidardan alaşağı ederek Rus yanlısı bir iktidarın önünü açmaktır. 

Putin liderliğindeki Rusya; Azerbaycan’ın Türkiye’de ne anlama geldiğini, kitleler üzerinde büyük karşılığının olduğunu ve Türkiye’yi yöneten iktidarın halk desteğini her geçen gün kaybetmesi nedeni ile bu konuya balıklama daldığını da bildiğinden şimdilik suskunluğunu koruyor. Çünkü Türkiye’yi tekrar dokuz oturak ABD’nin kucağına itmek istemiyor!

ABD Niye Sessiz?

ABD de şimdilik sessiz kalmaya devam ediyor, çünkü hesabı Türkiye’yi Rusya ile karşı karşıya getirmek ve koparmak! Zaten Türkiye ve Rusya işbirliği yapıyor olsalar da Suriye ve Libya’da karşı cephelerdeler! Türkiye ve Rusya bugüne kadar karşı karşıya oldukları halde aralarında sıcak çatışma ve kopuş yaşanmadıysa; bunu Putin’in bugüne kadar sürdürdüğü usta siyasette aramak lazım!

ABD için Azerbaycan Türklerini küstürmemek de önemli! Çünkü bu gelişmeleri dikkatle izleyen İran Azerbaycan’ı var! İran’ın belki yarısı, belki yarısından biraz fazlası Türkçe konuşuyor ve Fars değil! ABD’nin İran’a yönelik rejim değişikliği operasyon planları içinde İran’ın bu fay hattı ve özellikle Tebriz başkentli Güney Azerbaycan çok önemli bir yere sahip! Ama ABD’nin sessizliği bir yere kadar sürer. Seçimler var ve Ermeni oyları önemli! ABD’nin kısmi rahatlığı da Rusya’nın belli bir kırmızı çizgiye kadar müsaade edeceği, onun ötesinde Azerbaycan’ın harekâtını engelleyeceği yönündeki değerlendirmesinden kaynaklanıyor. Aksi takdirde aynı Gürcistan gibi Ermenistan da Rusya’dan tamamen kopar. 

Azerbaycan Elini Çabuk Tutmak Zorunda!

O zaman Türkiye’nin desteğini alan Azerbaycan bu tarihi fırsatı ve konjonktürü iyi değerlendirmeli, elini çabuk tutmalı, belirlenen askeri hedefleri tamamen ele geçirmeli ve Dağlık Karabağ’ı işgalden tamamen kurtarmalı ama onun ötesine asla geçmemelidir. Yoksa haklıyken haksız duruma düşer! 

İran da Azerbaycan’ın sürdürdüğü askeri harekâta kuşku ile bakmaktadır. Azerbaycan’ın İran’da yaşayan Azerbaycan Türkleri için cazibe merkezi olmasını istemez! Ayrıca; Azerbaycan Türkleri üzerinden gelişecek bir ayaklanmadan da korkmaktadır. Bunu din ve Caferilik potasında engellemeye çalışmaktadır. 

Haklı Dava Kirletilmemeli!

Türkiye dikkatli olmak zorundadır! Çok sayıda cephede angaje pozisyondadır. Azerbaycan’a yardım etmelidir ama asla ve kat’a Suriye’den radikal unsurları Azerbaycan’a taşımak ve vekâleten savaştırmak gibi bir delilik yapmamalıdır. İhtimal vermem ama böyle bir seçenek Azerbaycan’ın haklı davasını kirletir, Rusya başta olmak üzere tüm dünyayı karşımıza alırız ve harekâta rıza gösteren göreceli sessizlik de biter. 

Ermenistan’ın haksız, hukuksuz işgaline karşı olmak, Ermenistan’ın bugüne kadarki politikalarını acımasızca eleştirmek, Azerbaycan’ın işgali sonlandırmak maksadıyla yürüttüğü askeri harekâta destek olmak başka şey, Ermenilere ve özellikle Ermeni kökenli vatandaşlarımıza düşmanlık yapmak başka şeydir ve asla kabul edilemez.

“Onlar Şii, Biz Sünni’yiz!”

Rusya ve Batı emperyalizmi, geçmişte bölgemizin kadim halklarından olan Ermenileri çıkarları için kullandı ve çok acı çekmelerine neden oldular. Bu yüzden Osmanlı da çok acı çekti, Azerbaycan Türkü de! Ermenistan, zor bir coğrafyada bulunuyor. Doğusunda Azerbaycan, batısında ise Türkiye! Rusya’ya veya ABD’ye yaslanan, Türk düşmanlığından beslenen ve bunu ekonomik bir istismar aracı haline getiren ama Ermenistan’daki Ermenilerin yaşadığı zorluklardan bihaber ve duyarsız olan Ermeni Diasporasına dayanarak bölgede barış ve refah içinde yaşaması gerçekten zor. Doğru olan; Ermenistan’ın Türkiye ve Azerbaycan ile barışması, karşılıklı saygıya, güvene ve çıkara dayanan bir ilişki geliştirmesidir. Bunun kısa dönemde kolay olmadığını biliyorum. Ama üzerinde çalışmaya, enerji sarf etmeye ve hedef belirlemeye değer diye düşünüyorum.

Türkiye ile Azerbaycan’ı kardeş yapan, birbirine yaklaştıran ve “Bir millet, iki devlet” yaklaşımı içine sokan din değil, Türklük ve farklı lehçelerde de olsa aynı dili konuşuyor olmaktır. Eğer dinsel paradigma ile dünyaya bakıyorsanız; en liberali bile olsanız -ki Turgut Özal iktidarın dinsel radikalliğine kıyasla çok liberaldi ama Azerbaycan için “Onlar Şii, biz Sünni’yiz. O nedenle İran’a daha yakınlar” demişti- bu dinsel bakış açısı sadece Türkleri bölüp parçalamaz, insanlığı da bölüp parçalar! Tarih, bunun yadsınamaz kanıtlarıyla doludur!

İşgal ve Savaş Bitsin, Kafkaslara Barış Gelsin!

Siyasi iktidarın her konuda olduğu gibi Azerbaycan konusunda da ciddi bir politikası yoktu ve hala yok. Azerbaycan’ı destekliyor olması olumludur ama bu konuda sicili de bozuktur. Batı istedi diye Ermeni açılımı yapılması, 2009’da sözde soykırım iddiasından vazgeçmeyeceklerini ve Dağlık Karabağ işgaline son vermeyeceklerini söyledikleri halde Ermenistan ile protokollerin imzalanması, Bursa’da oynanan Türkiye-Ermenistan futbol maçında, Azerbaycan bayraklarının stadyuma alınmaması konuları belleklerde tazeliğini hala korumaktadır.

Objektif bir değerlendirme yapmaya çalışmış olsam da sonunda ben de tarafım. Aynen Atatürk’ün ve laik, demokratik, hukuk devleti ilkeleri üzerine kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti’nin tarafında olduğum gibi Azerbaycan’ın da yanındayım. Zaten, bu duruşum nedeniyle 2016’da, Azerbaycan Dede Korkut Milli Vakfı tarafından Türk Dünyasının gelişimi ve tanıtılmasındaki faaliyetlerim nedeniyle General Gazi Aslanov Altın Şeref Madalyası ve 2017’de de Azerbaycan’ın bütünlüğü, Dağlık Karabağ’ın Ermenistan tarafından haksız şekilde işgal edilmesine karşı yeniden özgürlüğe kavuşması için Karabağ halkının haklı sesinin dış ülkelerde yakından duyurulmasına dair yaptığım katkılar nedeniyle Vatan Evladı Altın Şeref Madalyası ile ödüllendirildim. 

Ayrıca bugün Azerbaycan’da görev yapan ve savaşan, komutanlığını ve öğretmenliğini yaptığım çok sayıda Azerbaycan Türkü subay da var! Hepsinin ebedi başkomutanının Gazi Mustafa Kemal Atatürk olduğunu biliyorum ve onlara başarılar diliyorum. Karabağ, Azerbaycan’ındır! İşgal ve savaş bir an önce bitsin,  Kafkaslara barış gelsin!