Küba, kendisi Küçük ama devrimcileri ve ihtilalleri büyük  Karayip denizinde emperyalizme kafa tutan asi, egzotik, gizemli bir ada, renkli bir ulke. Puro, dans ve müziğin mekkesi Küba’ya ayak bastığınızda, yıllar önce sönüp gitmiş ihtişamıyla koloni döneminden kalma yapıların cazibesine karşı konulamaz renklerle yeniden düzenlendiğine taniklik ederek, eski arabaların arasında kendinizi 1950’lerde hissedeceksiniz. Sanki canlılar dışında her şey dondurulmuş. Evler aynen muhafaza edilmiş, müze gibi kalakalmış. Kadinlari geleneksel kiyafetleri, agizlarinda purolariyla ya kiyafetlerinizi satin almak yada sizle para karsiliginda fotograf cektirmek isteyecektir.

 

 

ÜLKENİN lkenin hemen her yerinde Che’nin, Jose Marti’nin resimleri, heykelleri. Kübalılar her sokakta, her köşede, işyerlerinde evlerinin en güzel köşelerinde devrimin kahramanlarının anısını yaşatıyorlar. Che kubali olmadigi halde kendisine inanılmaz bir sevgi ve saygı duyuluyor, “O bir yabancı ama bizim için kahramanca savaştı” diyorlar. 

 

 

Havana icin onerilerim

İlk görmeniz gereken sanirim UNESCO tarafından insanların kültürel mirası olarak koruma altına alınmış olan Eski Havana bölgesi olmali. En belirgin özelliği de hiçbir değişime uğramamasidir

 Puro ve şeker fabrikalarıda kesinlikle gezilmeli. Fabrikalarda puronun baştan sona yapımıni izleyebilirsiniz benim gibi sigara icmeyenler icin bile ilginc bir deneyim.

Bir aksam yemeginizi  Hemingway’in uzunca bir süre konaklayarak ‘Silahlara Veda’ ve ‘Çanlar Kimin İçin Çalıyor’ adlı eserlerini yazdığı Hotel Ambos Mundos’un çatısındaki restorantta yiyebilirsiniz.

 Havana Club’ın tanıtıldığı Rom Müzesi’nin çok hoş bir avlusu var. Burada canlı müzik yapan grubu dinleyip barda sizin için hazırlanan şeker kamışı suyu, portakal suyu ve Havana Club karışımı kokteylinizi içebilirsiniz. Müze rehberi size romun üretim sürecini ve rom çeşitlerini anlatacak.  Çıkışta ikram edilen yedi yıllık Havana Club’ü denedikten sonra müzenin satış bölümünden birkaç şişe rom alabilirsiniz

 

 

 Havana denilince akıllara gelen ilk yerlerden biri “Devrim Meydanı. Che ve Camilo’nun silüeti ile Jose Marti anıtının heybeti  size gercekten Kuba da oldugunuzu hatirlatacak.

Küba’nın her şehrinde 1950’lerden kalma rengarenk klasik arabalarla sık sık karşılaşacaksınız. Küba devriminin ardından ülkeye yeni bir araç hiç girmemiş. Ülke, klasik arabalarıyla nostaljik bir havaya bürünmüş durumda. Arabalar çok eski model olsa da görünürde yepyeni duruyor kiralayip sehir turu atabilirsiniz ozellikle pembe olani favorimdi.

Havana sahil kesiminin en güzel bölgelerinden biri. Gündüz saatlerinde bölge sakin olsa da havanın kararmasıyla birlikte Küba gençleri Malecon’un yolunu tutup, sahil kıyısında oturarak muhabbet ediyor. Malecon’un en güzel detaylarından biri de Mustafa Kemal Atatürk’ün büstü.  

Küba mutfağı, genel olarak İspanyol-Karayip karışımıdır. Domuz eti, deniz mahsulleri, mısır ve siyah fasulye çok tüketiliyor. Her yemekle birlikte sofraya siyah fasulye ile birlikte pişirilmiş pilav, haşlanmış patates veye kızarmış muz, yanında da salata niyetine doğranmış lahana servis edilir. 

 

 

Küba da internet yasak turistler 5 yildizli otellerde gidip kullanabiliyor. Cok onemli bir bilgide ulkeyi terkederken harc odemek zorundasiniz mutlaka yaninizda para bulunsun.

 

Haftaya gorusmek uzere