Viyana’da bir araya gelen ülkeler Suriye’de barışın sağlanması ve siyasi geçiş konusunda görüşlerini açıkladılar. Bilindiği gibi daha önce de bir toplantı yapılmış ve hiçbir karar alınmadan dağılmışlardı. Bundan sonra bu tür toplantılardan ne sonuç çıkar bekleyip göreceğiz.

Birbiri ile kavgalı ve birbirine ters düşen ülkelerin bir araya geldiği Viyana toplantılarında Amerika ve Rusya iki patron olarak en ağırlıklı iki ülke olarak dikkat çekiyor. İran’ın bu toplantılarda yer alması bazı ülkeleri rahatsız ediyor. Ancak, Suriye’deki barışın da İran’sız olmayacağına dikkat çekiliyor.

Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri de İran’a karşı duruş sergiliyor. Mısır’ın masaya çağrılmasına Türkiye sıcak bakmıyor. İsrail masada yok ama İran’ın Suriye üzerindeki etkisinden en fazla rahatsızlık duyan ülke olarak öne çıkıyor.

İsrail Savunma Bakanı Moşe Yalon, IŞİD’ın İsrail’e karşı doğrudan bir tehdit oluşturmadığını, asıl tehdidin İran’ın olduğunu söylüyor. Rahatsızlıklarını da şu açıklama ile dile getiriyor:

“Suriye'den son iki yılda maruz kaldığımız az sayıdaki terör saldırısını İran destekli örgütlerin düzenlediğini görmekteyiz.  Suriye'deki durumla ilgili asıl endişemiz Golan Tepeleri'nden bize karşı terör cephesi açmaya çalışan İran Devrim Muhafızları destekli gruplar, vekiller. Şu ana kadar asıl endişemiz bu. Şu anda Lazkiye, İdlip, Halep, Homs gibi Suriye'nin kuzeyi ve batısına yoğunlaşmış durumdayız. Gelişmeleri de çok dikkatlice izliyoruz. Halep'te rejimin düzenlediği operasyonlara bin 500 ile 2 bin arasında İran Devrim Muhafızının katıldığını, ayrıca 800 Hizbullah mensubunun da bu operasyonlarda yer aldığını, Rusya'nın da bunlara hava saldırılarıyla destek verdiğini biliyoruz. Bütün bu gelişmeler ışığı altında bizim için asıl tehdit ve tehlikenin İran olduğunu görmekteyiz.”

Dikkat edilecek olursa Suriye krizi giderek derinleşiyor. Buna karşın bu ülkede çözüm için bir araya gelenlerin de birbiri ile kavgalı oluşu ve görüş ayrılığında bulunuşlarıdır. Böylesine bir ortamda Suriye krizi nasıl çözülür, nasıl bir yol bulunur bunu gerçek anlamda biz de çok merak ediyoruz.

Örneğin, bizi yönetenler “Esad’sız bir çözüm” isteğinde ısrar ediyor. Amerika ve Rusya ise şu an için Esad’sız bir geçiş düşünmüyor. Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri hem Esad’sız geçişte, ısrar ediyor, hem de İran’ın Suriye’deki konumundan rahatsızlıklarını dile getiriyor. Tam bir kargaşa ve görüş ayrılığı ortadayken bu sorun nasıl çözüme kavuşur, nasıl bir formül üzerinde uzlaşı sağlanır bunu şu an için hiç kimse bilemiyor. 

Bizim görebildiğimiz Suriye’deki çözümde Amerika ve Rusya söz sahibi olacaklar. Masadaki diğer ülkeleri ikna etmek de yine iki süper güce düşecek. Amerika kendisi ile birlikte hareket eden müttefiklerini, Rusya ise kendisine yakın olan ülkeleri ikna yolu ile soruna çözüm arayacaklar. Viyan görüşmelerinden de kısa zamanda sonuç alınması beklenmemelidir.

Ortada şu gerçek var:

Viyana’da aynı masaya oturan tüm ülkeler, artık Suriye’de silahlı çözümün olamayacağını görmüşlerdir. 5 yıl süren çatışmalarda taraflar üstünlük sağlayamadı. Rusya’nın Suriye’de savaşa katılması ile Esad güç kazanmaya başladı. Bunu da görüyorlar. Özetle, Esad karşıtlarına destek verenler, buradan ağır yenilgi ile ayrılabilirler. Böylesine bir gelişme, görüş ayrılığında olanları da bir noktada birleştirebilir. Bunu da göz ardı etmemek gerekir diye düşünüyoruz.

Burada bizim için de önemli olan gelişmeler olabilir.

Bilindiği gibi gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerekse Başbakan Davutoğlu, bugüne kadar izledikleri Suriye politikaları ile çok eleştiri aldılar. Eğer, Viyana’daki masadan Esad’lı bir geçiş üzerinde anlaşma sağlanırsa bu bizim için bir yenilgi anlamı da taşıyabilir. Kaldı ki, böyle bir çözüm ağırlıklı görünüyor. Amerika ve Rusya’nın Viyana toplantılarından önce bu konuda aralarında bir mutabakata vardıklarını da zaten herkes biliyor. 

Amerika ve Rusya’nın doğrudan desteklediği PKK’nın Suriye uzantısı PYD’nin durumu ve bölgedeki Kürt oluşumunun bize nasıl yansıyacağı konusu da Türkiye açısından son derece önemli bir konudur. Kuzey Suriye’deki Kürt koridoru Türkiye için son derece önemli sayılıyor. Böyle bir oluşumun ne getirip ne götüreceği de büyük sorun olarak karşımızda duruyor.

Bir başka gelişme de, Suriyeli sığınmacıların durumunun ne olacağıdır. Sayıları neredeyse 3 milyona yaklaşan sığınmacılar Suriye’de savaşın durmasında ve barışın sağlanmasından sonra ülkelerine dönüp dönmeyecekleri konusudur. Yapılan araştırmalar, sığınmacıların geldikleri yere geri dönmeyeceklerini gösteriyor. Bu sorunu nasıl aşarız, bunu da hala bilemiyoruz. 

Söylemek istediğimiz şu

Suriye’de çözüm bulunsa, iç çatışmalar sona erse bile bizim için tehlike bitmiş sayılmayacak. Asıl önemli sorunların ondan sonra yaşanacağını şimdiden görür gibi oluyoruz. Asıl sorun yanı başımızda bir Kürt oluşumun hızla devreye girmekte olmasıdır. Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’deki bu oluşumla etrafımız da çevrilmiş olmuyor mu?

Bu gelişmeler de baştan bu yana sürdüğümüz Suriye politikalarının tamamen iflas ettiğini ortaya koymuş olacaktır.