Geçtiğimiz hafta, Demokrasi İttifakı Vakfı ile Latana’nın ortaklaşa gerçekleştirdiği “DPI, Demokrasi Algı Endeksi 2021” araştırmasının sonuçları açıklandı. Eski NATO Genel Sekreteri ve Danimarka Başkanı Fogh Rasmussen’in başında bulunduğu vakfın raporu ilginç veriler içeriyor.

BUGÜN : DEMOKRASİ BİZE ÇOK MU?

Küresel ölçekte yüzde yetmiş beşlik bir temsiliyet oranına sahip olan Demokrasi Algı Endeksi 2021 araştırması, elli üç ülkede elli binden fazla insanın katılımı ile gerçekleştirilmiş. Genel değerlendirmeye göre insanların %81’i demokrasinin önemine inandığını belirtiyor. Buna karşılık ülkesinde demokrasi olduğunu düşünenlerin oranı ise ortalama yüzde elli civarında.

Demokrasinin karşı karşıya olduğunu en büyük tehdit ekonomik eşitsizlik olarak görülüyor. Özellikle ABD ve Avrupa’da insanlar sosyal medyayı da demokrasi için bir tehdit olarak kabul ediyor. Süper güçleri ülkelerindeki demokrasi için tehdit olarak görenlerin oranı da az değil. Hükümetlerinin Covid nedeni ile demokrasiyi kısıtladığını düşünenlerin küresel oranı ise %50.

Araştırmada çok ilginç detaylar da yer alıyor… Örneğin, Suudi Arabistan (%33), Pakistan (%27), Filipinler (%24), Hindistan (%24) ve Tayvan (%23)... Bu ülkeler için verdiğim oranlar, ülkelerindeki demokrasi ile ilgili olarak “bu kadar demokrasi fazla” diyenlerin oranı.

Türkiye’yi merak edenler için bu oran %16. Türkiye’de demokrasinin yetersiz olduğunu düşünenlerin oranı ise %54. Bu oran 2020 yılındaki %42’nin ise on iki puan üzerinde. Yani Türkiye’de demokrasi talebinde artış var. Diğer bir yorum ise, Türkiye’de demokratik sistemin her geçen gün biraz daha eriyor olması.

Aynı konuda İngiltere’ye bakalım bir de. İngiltere’de fazlasıyla demokrasi olduğuna inananların oranı sadece %10 iken daha çok demokrasi isteyenlerin oranı ise %34. Yani İngiliz halkının demokratik tatmini Türkiye’nin oldukça altında.

DÜN : TEHDİTLERİN KISKACINDAKİ DEMOKRASİ…

Dünyadaki demokrasiler özellikle son yüz yıldır önemli tehditler ile karşı karşıya. Bugün de genel olarak demokrasi anlayışı son derece kırılgan bir dönem yaşıyor. Dünyanın hemen her yerinde politika fakiri popülist sağ iktidarların yükseldiğini görüyoruz. Daha önceki bir yazıda bahsettiğimiz gibi yaklaşık sekiz milyarlık dünya nüfusunun yüzde otuz dördü yani yaklaşık üç milyar insan diktatörlük rejimi altında yaşıyor. Bu nüfusun yaklaşık yarısının ise bu durumdan memnun olduğunu ve diktatörlerini desteklediklerini de söylememiz gerekiyor.

Peki demokrasinin önündeki tehditler neler? Birinci sırada ekonomik eşitsizlik geliyor. DPI verilerine göre küresel ölçekte bunu tehdit olarak görenlerin oranı %64. İkinci sırada %53’lük oran ile ifade özgürlüğü kısıtlamaları geliyor. Üçüncü tehdit %49’luk oran ile seçimlere hile karıştırılması. Dördüncü sırada ise %48’lik oran ile büyük teknoloji devlerinin demokrasinin gelişimini olumsuz yönde manupüle etmeleri.

Türkiye için demokrasiyi tehdit altına alan unsurların sıralaması ise şöyle; ekonomik eşitsizlik %81, ifade özgürlüğü kısıtlamaları %62 ve teknoloji devlerinin müdahaleleri %56. Her üç tehdit alanında da dünya ortalamasının olukça üzeride değerlere sahibiz.

Bu ana tehditlerin yanı sıra bir de süper güçlerin müdahaleleri var. Dünyayı oyun alanları olarak gören ABD, Çin ve Rusya’yı ülkelerindeki demokrasinin önündeki en büyük engel olarak görenlerin sayısı da hiç az değil. Yine DPI verilerine göre, küresel ölçekte insanların %44’ü ABD’nin, %38’i Çin’in ve %28’i Rusya’nın müdahaleleri ile demokratik yaşamlarını yok etmek çabası içinde olduğuna inanıyor.

Demorasi algısını etkileyen önemli unsurlardan birisi de sosyal medya. Küresel ölçekte sosyal medyanın demokratik gelişime olumlu katkısı olduğuna inanların oranı %62 iken, bunu tehdit olarak görenlerin oranı ise %24. Türkiye’de bu oranlar sırası ile olumlu %32 ve olumsuz %11.

YARIN : HERKES İÇİN DEMOKRASİ !

DPI verilerinin ilgi çekici bir analizi de, devletlerin demokratik kapsayıcılıklarının toplum genelini ne ölçüde içine aldığı. Küresel ölçekte demokrasinin sadece belirli bir kesim için geçerli olduğuna inananların oranı 2020’deki %43’lük orandan 2021’de %49’a çıkmış durumda. Türkiye’de demokrasinin küçük bir kesim için geçerli olduğuna inananların oranı 2020’de %28 iken bunun, on puanlık bir artış ile 2021’de %38’e çıktığını görüyoruz. İngiltere’de ise bu oran dört puanlık artış ile 2021’de %45 olarak tespit ediliyor.

Küresel ölçekte, bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar ülke haricinde, devletlerin demokratik kapsayıcıklarını her geçen gün daha da daralttıklarına şahit oluyoruz. Her ülke vatandaş tanımlamasını gittikçe daha faşizan bir şekilde yapmaya başladıkça, her geçen yıl bu tanımın dışında kalan insan sayısı da artmakta. Farklı düşünen, farklı yaşam taleplerinde bulunan insanlar kitleler halinde kötü vatandaş olarak etiketlenerek ötekileştirilmekte ve demokratik haklardan mahrum bırakılmaktadır.

Devletlerin bu uygulamalarını artık son derece fütursuz bir şekilde ve alenen yaptıklarını görüyoruz. İnsanlar gelişirken, demokrasinin korunmasından ve yaygınlaştırılmasından sorumlu devletler, zihnen gerilemekte, politik olarak radikalleşmekte ve kolluk kuvvetleri ile vahşileşmektedir.

Tüm zayıflıklarına rağmen demokrasi şimdilik yönetim anlayışlarımız arasında en insani olanı. Özellikle, ifade özgürlüğü yaklaşımı ile insanı düşünen bir tür olarak kabul eden demokrasi, korumamız gereken bir sistem. Demokrasiyi yalnızca korumayarak herkesin yararlanabileceği bir insani üretim olarak yaygınlaştırmak elbette ki bireysel sorumluluğumuz. Bunu devletlerin sağlayacağını ummak ise safhane bir beklenti olacak.

Not : Merak edenler raporun tamamına https://latana.com/democracy-perception-index/ linki üzerinden ulaşabilir.