Başbakan, gittiği her yerde, yaptığı her konuşmada hala devlet içindeki çetelerden söz ediyor. Cemaatin yapılaşmasından rahatsızlığını dile getiriyor. “İnlerine ineceğiz, inlerine” diye de tehditler savuruyor. Bir yandan savcılara, öte yandan muhalefete demediğini bırakmıyor. Öyle görünüyor ki, AKP iktidarı ile cemaat arasındaki bu çatışma daha da hızlanacaktır. Freni patlayan bu arabanın da nereye toslayacağını tahmin bile edemiyoruz.

                                               Başbakan konuşabilir, herkese çatabilir. Devlet içinde yapılaştığını söylediği cemaat ile de çatışabilir. Bunlar ayrı konular. Burada asıl önemli olan, “Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu” ile ortaya çıkarılanlardır. Her konuda konuşan, herkese çatan Başbakan, her nedense ortaya çıkarılanları bir kenara bırakıyor, bu yolsuzluk ve rüşvet olaylarını ortaya çıkaranlara karşı savaş ilan ediyor. 

                                                     ORTALIK TOZ-DUMAN

                                                         Operasyon sonrası 24 tutuklama, evde bulunan paralar, ayakkabı kutularında saklanan Dolarlar adeta unutturulmaya çalışılıyor. Sanki suç işleyen, bu yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu yapanlar olarak gösteriliyor. Halk Bankası Genel Müdürü’nün evindeki 4,5 milyon Dolar’la Bankanın ne ilgisi var? Başbakan “Halkbank’a operasyon yaptırmayız, bu işte yabancıların ve faiz lobisinin parmağı var” diyor. Halk Bankası’nın borsadaki hislerinin % 70’i zaten yabancıların elinde banka niye hedefte olsun ki?

                                                        Kaldı ki, konu ile ilgili yapılmak istenilen ikinci dalga operasyonunun önü kapatılıyor. Savcılara karşı savaş başlatıldı. Dün sırtını sıvazladıklarına, altlarına zırhlı araç tahsis ettiklerine bugün savaş açılıyor. Emniyet darmadağın ediliyor.  Hem şeffaflıktan, doğrudan. Bağımsız yargıdan söz edip, hem bunların tam tersini yapmak birbiri ile çelişmiyor mu? Ortaya çıkarılanlara karşı yapılan protesto gösterilerinde yine göstericilere karşı polisin şiddete başvurması, hoşgörülü davranmaması da bu çerçevede tartışılması gereken bir başka konu olarak önümüzde duruyor. Nitekim boş ayakkabı kutusu gösteren bir bayanın gözaltına alınması, bir korkutma ve sindirmeye yönelik bir tutum değil midir? Bu tür gözaltılar toplumu daha da gerebilir.

                                              Bugünkü durum toplumu da ayrıştırdı. Hiç kimse yarınına güvenle bakamıyor. Toplumsal barıştan da hızla uzaklaşıyoruz. Polise ve yargıya olan güven de sarsılıyor. Böylesine bir devlet yönetimi olabilir mi? Biz, yaşanan bu sarsıntıların, yapılacak olan seçimleri de kökten etkileyebileceği görüşündeyiz. 

                                              BUGÜNE KADAR NİYE BEKLENİLDİ?

                                              Daha da açık biçimde şunu söyleyebiliriz:

                                              Operasyon tartışmaları, komplo teorileri ile  “Yolsuzluk ve rüşvet Operasyonu”nun da ortaya çıkarılanları unutturmaya çalışılıyor. Tartışmayı yönlendirmek amacı ile de kaset komplolarının kurulmakta olduğu ifade ediliyor. Bütün bunlar sona ermediği sürece bu tartışmalar bitmeyecek, karanlık tablo dağılmayacak, siyasi istikrarsızlık ve ekonomideki hızlı çöküş sürecektir. İşte bütün bunlar nedeni ile “Bu çatışmalarda Türkiye kaybediyor” diyoruz.

                                                         AKP, 11 yıldan bu yana kesintisiz iktidardadır. 11 yıldır, cemaatin devlet içinde yapılaşması yolsuzluklar, rüşvetler ortaya çıkarıldığında da mı anımsandı? Bugüne kadar bizi yönetenler uyudu mu? Bugün “paralel devlet”ten söz ediliyor. Buna bugüne kadar niye izin verildi? Kaldı ki, sorun iktidar için, Türkiye’nin geleceği için bu kadar önemliyse, çeteleri bulmak, onlarla mücadele etmek bugünkü iktidarın görevidir. İçeride ve dışarıda yıkıcı unsurlar, çeteler, vurguncular varsa devlet de bunların yakasına yapışmalı ve bunları dağıtmalıdır. 

                                               TABLO DAHA DA KÖTÜYE GİDEBİLİR

                                               Konu ile ilgili yazdığımız her yazıda vurguladık. İktidar ile cemaat arasındaki bu çatışmadan en büyük zararı Türkiye görüyor. Siyasi istikrarsızlığın yanı sıra ekonomideki karanlık tablo, ülkeyi daha da karanlığa sürüklüyor. Ekonomistler, bu süreçte Türkiye’nin para kaybını açıkladılar. 

                                                  Konunun kapanmamış olması siyasi ve ekonomik tabloyu daha da karartabilir. Çünkü Başbakan’ın meydanlarda cemaat için “İnlerine ineceğiz” açıklamasından sonra, cemaate geniş çaplı bir operasyonun gündemde olduğu söyleniyor. İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın da bu konuda düğmeye bastığı iddia ediliyor. Böyle bir durumda hiç kuşkusuz ortalık iyice toz-duman olacak, siyasi ve ekonomik tablo iyice kararacaktır. Hiç kimsenin şüphesi olmasın, iktidar-cemaat çatışmasında bundan önce olduğu gibi bundan sonra da kaybeden Türkiye, hali ile halkımız olacaktır.