ABD’nin 45. Başkanı olan ve görevdeki 18’nci ayını dolduran Donald Trump;
“Çin’le bir ticaret savaşında değiliz. Bu savaş yılar önce, ABD’yi temsil
eden aptal ve beceriksiz insanlar tarafından kaybedildi. Şimdi yılda 300
milyar dolarlık ticaret açığımız ve 300 milyar dolarlık fikri mülkiyet
hırsızlığı var. Bunun devam etmesine izin veremeyiz” diyor.
Trump, muhaliflerine yanıt vermek adına, istemeden çok önemli bir gerçeğin
altını çizmiş! Halen medyada çokça duyduğunuz ABD’nin Çin’e, hatta
müttefiklerine karşı sürdürdüğü söylenen ticaret savaşını kazanmasına imkân
ve ihtimal yok. O zaman akla hemen şu iki soru geliyor;
1. ABD gibi bir ülke, kazanamayacağı bir ticaret savaşına göz göre göre
girer mi?
2. Yoksa bu savaş, Başkan Trump’ın hesapsız, kitapsız kişisel bir girişimi
midir?
Çin Birinci Sıraya Oturacak
Başkan Trump, ülkesindeki elitler tarafından sevilmiyor ve çok ağır şekilde
eleştiriliyor. Geçen gün, Rusya Devlet Başkanı Putin’le Helsinki’de yaptığı
ikili zirveden sonra, kendisine yönelik olan eleştirinin dozu “hainlik” ve
“derhal görevden alınması sürecinin başlatılması” gerektiğine kadar
yükseldi. Üslup yönünden de problemleri var. Bu konuda hem ülkesinde hem
de dünyada çok sayıda eleştiri okuna muhatap oluyor. Ama özellikle Çin’e
karşı başlatılan ticaret savaşının arkasında devlet aklı var, bu kesin!
“ABD-Çin Ticaret Savaşı” olarak takdim edilen bu savaş, ticaretin çok ama
çok ötesinde bir şey! Bu; büyük ve uzun soluklu küresel bir savaşın sadece bir
cephesi. ABD, 18 trilyon dolar ile dünyanın en büyük ekonomisi. Çin ise 11
trilyon dolar ile ikinci sırada. Ama uzak olmayan bir gelecekte Çin, ABD’yi
ekonomik büyüklük olarak geçerek, birinci sıraya oturacak.
ABD Büyüdüğü Halde, Küresel Payı Küçülüyordu
II.Dünya Savaşı (1939-1945) sonrasında ABD, dünya ekonomik
büyüklüğünün yüzde 52’sine sahipti, nükleer silahları vardı, Japonya’ya karşı
kullanmıştı ve tüm dünyaya gözdağı vermiş bir süper güçtü. 1960’a
gelindiğinde ABD, dünya ekonomik büyüklüğünün yüzde 40’ına sahipti.
1967’de bu oran yüzde 36’ya, 2007’de ise yüzde 25’e düştü.
Esasında; ABD ekonomisi küçülmüyor, aksine büyüyordu ama artık meydan
boş değildi ve mücadelede Çin ve Hindistan gibi yeni oyuncular ile II. Dünya
Savaşı’nın büyük darbe yemiş oyuncularından Almanya ve Japonya da
sahne almaya başlamıştı. Artık ABD, her geçen zaman dilimi içinde rakipsiz
olmadığını görmeye başladı.
ABD Açısından Sorun Sadece Çin Değil
Bugün için ABD; 326 milyon nüfusu ile dünya ekonomik büyüklüğünün yüzde
24’üne sahip ve dünyanın bir numaralı ekonomisi. Çin ise 1 milyar 400 milyon
nüfusu ile dünya ekonomik büyüklüğünün yüzde 15’ine sahip. Ama ABD
ekonomisi kan kaybediyor; özellikle de Çin’e karşı! ABD, 800 milyar dolarla
dünyanın en fazla dış ticaret açığı veren ülkesi. Çin ise 500 milyar dolarla dış
ticaret fazlası veren bir numaralı ülkesi. Ayrıca ABD’nin büyüme hızı 1,6 iken;
Çin’in büyüme hızı 6,7. Daha 1980’de ABD ekonomisi Çin ekonomisinin10
katı büyüklüğündeyken; bugün fark kapanmış, artık bir katı bile değil.
ABD açısından sorun sadece Çin de değil, Avrupa da artık sorun! Daha
geçen hafta, Brüksel’de yapılan NATO zirvesi sırasında ABD Başkanı
Trump, Avrupa Birliği’ni (AB) “düşman” olarak tanımlamıştı. Bu sürpriz
değildi, gelişmeler bunu gösteriyordu. ABD Dışişleri eski Bakanı Henry
Kissinger, birleşik Avrupa’nın ABD için rakip, hatta ekonomik çıkarlar
açısından tehdit olabileceğini çok uzun zaman önce görmüştü.
ABD’nin Başat Dayanağı Askeri Gücüdür
Sizi daha fazla ayrıntıya boğmadan büyük resme gelirsek; dünyanın ekonomik
ve bunun tabii sonucu olarak siyasi ağırlık merkezi doğuya doğru kaymaktadır.
Yani; Atlantik üzerinden Asya-Pasifik Bölgesi’ne doğru, Avrasya’ya doğru
kaymaktadır. Ekonomik veriler bunu çok açık olarak ortaya koymaktadır.
ABD ise özellikle soğuk savaş sonrasında ele geçirdiği tek kutuplu dünya
düzenini sonsuza kadar sürdürmek, küresel liderliğini devam ettirebilmek
maksadıyla; ağırlık merkezinin doğuya doğru kayışını durdurmak istemektedir.
ABD, bu hedefine ulaşabilmek için küresel ve hegemonyal bir savaş
vermektedir. Bu mücadelede ABD’nin başat dayanağı; askeri gücüdür.
Küresel Liderliğini Sürdürmek İçin Savaşıyor
ABD, Soğuk Savaş (1947-1991) sonrasında küresel liderliğini sürdürebilmek
için; Balkanlar’dan Kafkasya’ya, Ortadoğu’dan Kuzey Afrika’ya, Asya-
Pasifik Bölgesi’nden Ukrayna’ya kadar, bir savaştan diğerine girdi ve hala
devam ediyor.
İşte bu; ABD’nin açmazı. Liderliğini ve küresel hegemonyasını sürdürmek için
savaşmak zorunda. Ama bu onun yıpranmasına, ekonomik olarak
zayıflamasına, Amerikan karşıtlığının güçlenmesine de neden olmakta ve bu
durum, her geçen gün tek kutuplu dünya düzeninin sürdürülebilirliğini ortadan
kaldırmaktadır.
Çin, Deniz Kuvvetlerini Güçlendirmeye Çalışıyor
Yakın gelecekte, ekonomik büyüklük olarak ABD’yi geçmesi beklenen Çin’in
de önünde büyük zorluklar var. Çin’de devlet kapitalizmi uygulanıyor ve ülkede
bayağı sıkı bir rejim var. Ayrıca; ülke nüfusunun neredeyse üçte ikisi günde 1
dolarla yaşıyor. Diğer taraftan; Çin’in üretebilmesi için Afrika’daki hammadde
kaynaklarına, Afrika ve Ortadoğu’daki petrole ihtiyacı var. Bunlar da halen
ABD Deniz Kuvvetleri’nin kontrolündeki sulardan geçmek zorunda.
ABD’nin en önemli küresel askeri gücü; Deniz Kuvvetleri’dir (United States
Navy). ABD Deniz Kuvvetleri, kendisinden sonra gelen 13 ülkenin deniz
kuvvetlerinin toplamından daha güçlü. Dünya yüzeyinin yüzde 70’inin denizler,
yüzde 30’unun karalar olduğunu düşünürseniz; ABD Deniz Kuvvetleri
gücünün ne anlama geldiğini anlamak kolaylaşır. Bu nedenle, Çin tüm
kapasitesi ile kendi deniz kuvvetlerini güçlendirmeye çalışmaktadır.
Çin’in Yaptığını 100 Yıl Önce Almanya Denedi
Çin’in “Bir Kuşak, Bir Yol Projesi”; ekonomik olarak kendi liderliğinde
Avrasya’yı birbirine bağlama projesidir. Bu proje, bir anlamda II. Dünya
Savaşı’ndan sonra ABD’nin geliştirdiği Marshall Planı’na benziyor; içeriği
farklı olsa da! ABD, bu ekonomik proje sayesinde Atlantik bölgesinin
liderliğine ulaştı ve Türkiye’yi de kendisine bağladı.
“Bir Kuşak, Bir Yol Projesi”; biraz da Çin’in ihtiyacından ortaya çıkmıştır. Bu
projenin deniz bağlantıları olsa da ana arter karadan, yani iç hatlardan
Avrasya’yı birbirine bağlamaktadır. Çünkü; okyanusların şimdilik tek hâkimi
ABD’dir. Aynı şeyi 100 yıl önce Almanlar da denemiş, Bağdat Demiryolu ile
Avrupa’yı Asya’ya bağlamaya çalışmışlardı. Çünkü o zaman da denizlerin
hâkimi; Almanya’nın rakibi ve düşmanı olan İngiltere idi! İşte bu yüzden
Almanya da iç hatları kullanmak zorunda kaldı!
Dengeye En Az 10-15 Yıl Var!
Sanırım en çok merak edilen soru; ABD’nin bu küresel savaşı daha ne kadar
devam ettirebileceği ve savaşı kazanıp, kazanamayacağıdır. Soğuk Savaş
(1947-1991); yani iki kutuplu denge 44 yıl sürmüştü. Sonrasında meydana
gelen tek kutupluluk son 7 yılı tartışmalı da olsa, 27 yıldır sürmektedir. Şimdilik
görünen o ki; bu küresel savaş farklı cephelerde de olsa, en az 10-15 yıl daha
sürecektir.
En önemli tehlike; bu savaşın bir yol kazası olarak nükleer çatışmaya
evirilmesidir. Böyle bir kaza olmadığı taktirde; sonunda dünya çok kutuplu
denge sürecine ulaşacaktır. Türkiye açısından önemli olan ise; önümüzde sert
geçecek olan 10-15 yıllık küresel savaşı asgari zayiatla atlatmaktır. Halen bizi
yöneten iktidarla bu başarılabilir mi, çok ama çok ciddi şüphelerim var!