İktidar, Libya’da en başından itibaren yanlış işler yaptı ve ülkemizin güvenliği, güvenirliliği, itibarı ve çıkarları aleyhine faaliyetlerin içinde oldu. Aynen Irak’ta Suriye’de, Sudan’da, Kıbrıs’ta, İsrail’de ve Doğu Akdeniz’de olduğu gibi! 

Yanlışlar serisi daha 2011’de, Büyük Ortadoğu Projesi’nin Libya bacağını gerçekleştirmek için sahneye konan Kaddafi’yi devirme operasyonuna yardım ve yataklık yaparak başladı. Bugün Libya’da kaos, iç savaş, istikrarsızlık ve akan kan var! Taraflar arasında ateşkes ilan edilmiş olsa da uzun soluklu olacağı konusunda çok ciddi şüpheler var!

İktidarın Libya ve diğer yerlerde bu yanlışları yapmasının nedenleri ise; 

Türkiye’nin kurucu ideolojisi ile sorunu olması,

“Siyasal İslamcı” ideolojiye, mezhepsel bakış açısına ve “Yeni Osmanlıcı” hayale sahip olması,

Çağdışı ideolojisi, hayali ve bakış açısı nedeniyle her yerde İhvan’ı desteklemesi ve Sünni İslam dünyasının liderliğine oynama isteği,

Dış politikanın tamamen iç politikanın esiri durumuna düşürülmesi,

Devlet aklının verilen kararlarda tamamen yok sayılmasıdır.

Taraf Değil, Arabulucu Olunmalıydı!

Türkiye’de devlet aklının iki önemli ayağı Dışişleri Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı’dır. İktidar, yaptığı operasyonlarla Osmanlı’dan beri süzülüp gelen, Cumhuriyet’le zirveye çıkan Dışişleri Bakanlığı’nı, “monşer” diyerek ve esasında yüksek nitelikli ve çağdaş diplomatlara düşmanlık yaparak bu duruma getirdi. Bugün, bazı vahalar hariç Dışişleri Bakanlığı çok kötü durumda. Şu an ülkemizi yöneten iradenin iktidar süresi uzadıkça o vahalar da çölleşecektir, şüpheniz olmasın! Genelkurmay Başkanlığı’nın durumu da gördüğünüz gibi!

İktidarın sahip olduğu çağdışı ideolojisi ve kararlarının arkasında devlet aklı olmadığı için Türkiye, Libya’da çok yanlış işler yaptı ve daha da kötüsü emperyalist destekli iç savaşta taraf oldu. Olduğu taraf da tabii ki İhvan! Hâlbuki Türkiye taraf değil, arabulucu olmalıydı. Bugün dünyada bu rolü Libya’da oynayabilecek en doğru ülke Türkiye. Nedeni ise tarihi! Türkiye, geniş Arap coğrafyasında Osmanlı geçmişi nedeniyle pek sevilmez. Libya ise Türkiye’nin göreceli olarak sevildiği nadir bir Arap coğrafyasıdır. İktidar, tarihinden gelen bu olumlu mirası iç savaşta taraf olarak imha ediyor. Taraf olmasaydık; Berlin’deki Libya Zirvesi, Ankara veya İstanbul’da olabilirdi! 

İktidarın İlkeleri, Milli ve Evrensel Değerleri Yok!

Ayrıca; iktidarın ilkeleri, milli ve evrensel değerleri de yok. Durumu kurtarmak için geliştirilen ama birbiriyle çelişen söylemleri, fırsatçı ve güven vermeyen davranışları adeta bir politika olarak belirlemiş. Bakınız; iktidar Libya’da, İhvan yönetimine verdiği desteği meşrulaştırabilmek ve halkın gözünde aklayabilmek için “Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınan yönetimi destekliyoruz” diyor. Ama Suriye’de, BM tarafından tanınan yönetime düşmanlık yapıyor ve yine orada da Suriye’nin PKK’sı durumundaki İhvan’a ve radikal İslami örgütlere destek veriyor. Yani; ilkesel bir yaklaşım söz konusu değil!

Berlin Zirvesi’nin toplanmasını, Türkiye’yi yöneten iktidarın Libya’da yaptığı ve asker göndererek pekiştireceği yanlış işler tetikledi. Zirve sonunda alınan kararlar, Türkiye’nin asker göndermesinin önünü kesmek içindi. BM denetimindeki silah ambargosu bile esasında fiili olarak Türkiye’yi hedef alıyor. Çünkü Libya’nın yüzde 94’ünü kontrol eden ve Trablus varoşlarına kadar ulaşan Hafter’i enerjik olarak destekleyen Mısır, Libya’nın sınır komşusu. Ambargoya rağmen Hafter’i gizlice destekleyebilir. Ama Türkiye bu işi gizlice yapamaz, coğrafya müsait değil. Daha açık bir ifade ile Libya, Suriye gibi bir taş atımı mesafede değil. 

İhvan Libya’da da Kaybedecek

Libya’nın batı yönündeki komşuları olan Tunus ve Cezayir de Türkiye’yi desteklemiyor ve Libya’da savaşan güçler arasında taraf olmak istemiyor. Kaddafi’nin kızı Ayşe Kaddafi de Hafter’i destekliyor. Hafter, radikal İslami terör örgütleriyle mücadele ettiğini söylüyor. Bu söylemin dünyada bir karşılığı var. İhvan Suriye’de, Mısır’da ve Sudan’da kaybetti. Bu ülkelerde İhvan’a destek veren Türkiye de kaybetti. İhvan, Libya’da da kaybedecek!

Türkiye’nin bu tip yanlışlar yapmak gibi bir lüksü yok. Böyle devlet yönetilmez! Türkiye bir an önce parlamenter rejime geçmeli, ortak aklı egemen kılmalı ve tahrip olan devlet aklını ve kurumlarını onarmalı, iyileştirmelidir. Bu gidiş, iyi gidiş değildir!