Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarına saldırısıyla başlayan Azerbaycan-Ermenistan çatışması, Rusya Devlet Başkanı Putin’in çağrısı ve Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un ev sahipliğinde yapılan 11,5 saatlikgörüşme sonunda 10 Ekim 2020’de geçici ateşkesle sonuçlanmıştı. Ateşkes sürüyor olsa da Ermenistan’ın özellikle sivil halka yönelik kışkırtıcı saldırıları hala devam ediyor. 

Azerbaycan-Ermenistan arasında cereyan eden çatışmaları ve yapılan ateşkesi sonuçları itibarıyla değerlendirdiğimizde;

1. Esas kazananın Putin ve Rusya olduğunu, 

2. Kafkasya’da Rusya’nın en etkili aktör olduğunu ve Rusya’ya rağmen operasyon yapılamayacağını,

3. Soros Vakıfları ve Ermeni Diasporasının “Kadife Devrimi” ile 2018’de iktidara getirilen ve Putin ve Rusya karşıtı olduğu bilinen Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ın terbiye ve itibarsızlaştırma operasyonunun ilk bölümünün başarı ile tamamlandığını,

4. Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarından bir bölümünü kurtarmış olsa da esas hedefi olan ve 28 yıldır işgal altında olan Dağlık Karabağ’ı kurtaramadığını,

5. Türkiye’ye hem ateşkes görüşmeleri sürecinde hem de sonrasında kurulacak barış masasında belirleyici olan Rusya tarafından bilinçli olarak yer verilmediğini,

6. Türkiye’yi yöneten iktidarın tükenmişliğini kamufle etmek, çözülen halk iradesini milliyetçi oylar bakımından durdurabilmek ve konsolide edebilmek için balıklama daldığı bu konuda istediği sonuca ulaşamadığını söylemek mümkündür.

Tarihi Fırsat Kullanılamadı

Azerbaycan-Ermenistan arasında başlayan çatışmalar üzerine yine bu köşede yaptığımız değerlendirmede;Putin açısından göreceli sessizliğin nedeninin çatışmaların Paşinyan’ın terbiye ve itibarsızlaştırılma operasyonu olarak görülmesi, kısa sürede terbiye olmazsa işin Paşinyan’ın devrilmesine kadar götürüleceğini yazmıştık. Şimdi geçici ateşkes sürecindeyiz. Putin tarafından bu değerlendirme yapılacak ve Paşinyan ile devam edilip edilemeyeceğine karar verilecek. 

Yine bu köşede; “Azerbaycan bu tarihi ama kısa sürecek fırsatı iyi değerlendirmeli, işgal altındaki topraklarını kurtarmak için askeri harekâtını çok süratli geliştirmeli ve askeri hedeflerini bir an önce ele geçirmelidir” demiştik. Bu küresel ve bölgesel konjonktürel fırsat geçici idi! Moskova belki de 18’inci yüzyılın başından itibaren Ermeniler lehine sürdürdüğü desteği ilk defa Kadife Devrimi tersine çevirmek ve Ermenistan’ın Batı’ya savrulmasını durdurmak maksadıyla kısa süreliğine çekmişti.

Ermenistan ve Rusya Resmi Müttefik

Paşinyan halk nezdinde büyük yara alan itibarını onarmak, Batı’yı krizin içine çekebilmek ve Rusya’nın askeri olarak desteğini alabilmek için ateşkese rağmen Azerbaycan’a ve sivil halka yönelik kışkırtma eylemleri yapıyor. Bu kapsamda Azerbaycan’ın Gence kentine füze saldırısı yaptı ve 11 sivil yaşamını kaybetti.

Ermenistan ve Rusya resmi müttefiktir. Her iki ülke de 7 Ekim 2002’de Taşkent’te kurulan Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nün (KGAÖ) üyesidir. Bugün itibarıyla KGAÖ’ye dahil diğer ülkeler ise; Beyaz Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’dır. Ayrıca Rusya ve Ermenistan’ın 1995’de yaptıkları ve 2044’e kadar uzatılan anlaşma ile Ermenistan’ın hava savunmasıyla Türkiye ve İran sınırlarının güvenliği Rusya tarafından sağlanmaktadır.

Sorunun Nedeni Geçmişte

Bu yüzden Ermenistan başından beri çatışmaların Ermenistan topraklarına sirayet etmesine çalıştı ve hala bunu tetikleyecek kışkırtmaların içinde bulunuyor. Bunu Rusya’yı müdahaleye zorlamak için yapıyor.Çünkü KGAÖ’nün 4. Maddesine göre aynen NATO’da olduğu gibi “Bir üye devlete yapılan saldırı, tüm üye devletlere yapılmış bir saldırı olarak kabul edilecektir.” ilkesi mevcut. Azerbaycan bugüne kadar bu oyuna gelmedi ve bundan sonra da geleceğini sanmam. Karabağ ve yaklaşma koridorlarındaki çatışmalar bu konunun dışında! Çünkü Karabağ’ın Azerbaycan toprakları içinde olduğu ve Ermenistantarafından işgal edildiği başta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları olmak üzere uluslararası hukuk açısından da teyit edilmiş durumda.

İlk bakışta Karabağ sorunu Azerbaycan-Ermenistanarasında olan bir sorun gibi gözükse de gerçekte Türk-Ermeni sorununun bir parçasıdır. Bugün bir sorun varsa adı her ne olursa olsun, bu sorunun ya kendisi ya dakök nedeni geçmiştedir.

Türk-Ermeni Sorunu Yoktu!

18. yüzyılın başına kadar Türk-Ermeni sorunu diye bir sorun yoktu! Ermeniler yaşadığımız toprakların kadim halklarındandır. MS 300’de Aziz Gregor’un önderliğinde Hristiyanlık dinini kabul etmişler ve yaygın bir görüşegöre dünyada Hristiyanlığı resmi olarak kabul eden ilk devlet Ermeni Krallığı olmuştur. Ama bu devlet 428’de yıkılmış ve 5.yüzyılın ortalarında siyasi çekişmeler nedeniyle Ermeni Kilisesi hem Katolik hem de Ortodoks dünyası ile yollarını ayırmıştır.

Ermenistan adında bir devlet bir daha yaklaşık 1500 yıl sonra 1918’de, Güney Kafkasya’da kurulmuş ve kısa bir süre sonra Kızıl Ordu tarafından Azerbaycan ve Gürcistan ile birlikte Sovyetler Birliği’ne dâhil edilmiştir. Bugün sorunlar yaşadığımız Ermenistan Cumhuriyeti, Soğuk Savaş (1949-1991) sonrası 1991’de bağımsızlığına kavuşmuştur.

1915 Tehciri İlk Değil

Ermeniler tarih boyunca Roma, Bizans ve İran Sasaniİmparatorlukları tarafından tehcire tabi tutulmuş ve büyük acılar çekmiştir. Ermeniler, Selçuklu ve Osmanlı döneminde yaklaşık 800 yıl boyunca Türklerleberaber huzur içinde yaşamıştır. Ama ne yazık ki Osmanlı’nın çözülme döneminde emperyalist amaçlar için kullanılmış ve 1915’de yine bir tehcir hadisesi ile acı çekmişlerdir.

Ermenileri Osmanlı’yı parçalayabilmek için Ruslar, İngilizler, Fransızlar ve son dönemde de Amerikalılar kullanmıştır. Bugün Katolik ve Protestan Ermenilervarsa bu Fransızların ve Amerikalıların marifetidir, geçmişte yoktu!

İki Koldan Sıcak Denizlere İnme Planı

Ermenilerin Ruslar tarafından emperyalist hedeflerin ele geçirilmesinde kullanılması hakkındaki ilk stratejik emri Çar I. Petro (1672-1725) vermiştir. Sıcak denizlere Balkanlar ve Kafkasya üzerinden inilecek, Balkanlarda Ortodoks dayanışması içinde olunan Yunanlılar ve etnik yakınlık içinde bulundukları Güney Slavlar kullanılacak, Kafkasya’da ve Doğu Anadolu’da ise Ermeniler kullanılacaktı ve öyle de yapıldı. 

Esasında; 1915’deki tehcirin kararı bir askeri gereklilik olarak Berlin’de alındı. Zaten I. Dünya Savaşı’nda (1914-1918) Osmanlı’nın Genelkurmay Başkanı dadâhil üst düzey komutanlarının çoğu Almandı!

Kaçaznuni’nin Raporu

Ermenistan’ın ilk Başbakanı ve TaşnaksutyunPartisi’nin kurucularından Ovannes Kaçaznuni’nin1923’de Bükreş’te Ermeni meselesi ile ilgili olarak yapılan toplantıda sunduğu rapor her şeyi açıklıyor. 

Kaçaznuni raporunda özetle; “Askerî operasyonlara katıldık. Kandırıldık ve Rusya’ya bağlandık. Tehcir doğruydu ve gerekliydi. Gerçekleri göremedik, olayların sebebi biziz. Türklere karşı ayaklandık ve savaştık. İsyanımızın temelinde Büyük Ermenistan vardı. Rusya başta, büyük devletler bizi kandırdı ve kullandı.” diyor. Bu yüzden hem Türkler hem de Ermeniler çok acı çekti ama kazananlar Türklerle–Ermeniler arasındaki 800 yıllık barışı dinamitleyenler oldu. Hala da bunu kullanıyorlar!

Ermeni Soykırımı Olmadı

Türkler, Ermenilere karşı soykırım yapmadı! Soykırım için nefret iklimi lazım. Osmanlı topraklarında Ermenilere karşı nefret iklimi yoktu, Avrupa’dakiYahudiler gibi gettolarda yaşamıyorlardı, kendilerine yönelik Antisemitizm gibi bir nefret duygusu yoktu ve yönetici olmaları da yasak değildi! Elimizi vicdanımıza koyalım; soykırım yapmayı planlayan, savaşın hemen öncesinde bir Ermeni’yi bakan yapar mı?

“Ölüm ve Sürgün” kitabının yazarı ABD'li tarihçi Prof. Dr. McCarthy; “Ermeniler arşivlerine kimsenin bakmasına izin vermiyor ve saklıyor. Ermeniler Van’ı ele geçirip tüm Müslümanları öldürdü. Ermeni katliamı bir İngiliz propagandasıdır” diyor. McCarthykitabında daha neler demiyor ki! 

Gerçek soykırım Türklere yapılmıştır. Balkanlar’da ve Kafkasya’da 5.5 milyon Türk ve Müslüman katledildi. Ermenistan’ın başkenti Erivan’ın 18. yüzyılın başında ezici çoğunluğunun Türk olduğunu biliyor musunuz? 1923’e gelindiğinde ise, Türklerin elinde kalan, yalnızca Anadolu ve Trakya’nın bir parçası idi, bunu da mı çok görüyorsunuz!  “Ölüm ve Sürgün” kitabını mutlaka okuyun!

Türk-Ermeni Sorunu Mutlaka Çözülmelidir!

Yaşanmış tarihi değiştiremeyiz ama yaşanan kötü deneyimlerimizi gelecek nesillerimize nefret olarak intikal ettirmeyip, barış ve huzur içinde yaşamayı kurgulayabiliriz. Türkler ve Ermeniler barış içinde beraber yaşamalılar. Türkiye içinde yurttaş olarak beraber yaşadığımız Ermenilere kem gözle bakmamalı ve kardeşçe kucaklamalıyız. Azerbaycan veErmenistan özgür ve bağımsız olarak iyi komşuluk ilişkileri içinde yaşamalı, Karabağ sorununu bir an önce çözmeli ve büyük devletlerin bu sorun üzerinden kendilerini istismar etmesine imkân vermemelidir. 

Türk-Ermeni sorunu ve bu kapsamda Türkiye-Ermenistan sorunu da bir an önce çözülmelidir. Bu mümkün! Ama emperyalizm açısından bu sorunun çözümünün Türklere ve Ermenilere bırakılmayacak kadar ciddi olduğu bilinmeli, hayal aleminde olunmamalı, sorunu çözmek için gayret sarf etmeli ve çözüm için uygun uluslararası konjonktür kollanmalıdır.Çünkü ülkeler ve toplumlar çözmediği, çözemediği sorunlar üzerinden istismar edilir ve sömürülürler!