Geçtiğimiz Cuma (13 Kasım 2015); Fransa’nın başkenti Paris’te, tüm dünyayı şoka sokan terör saldırısında toplam olarak 129 kişi öldü, 99’u ağır 352 kişi yaralandı. Saldırı sonrasında tüm Avrupa’da güvenlik alarmı verildi, Fransa’da 2.Dünya Savaşı’ndan sonra ilk defa olağanüstü hal ilan edildi asker sokağa indi ve üç günlük yas kararı verildi.

 

Geçtiğimiz Ocak’ta yani 11 ay önce Paris; bu boyutta olmasa bile, dini motifli başka bir terör saldırısına daha kurban gitmişti. Daha onun külleri soğumadan, bu sefer İslami fanatizmin en yüksek mertebesini temsil eden örneklerden biri olan IŞİD terörü vurdu Paris’i. Hem de; 30 dakika içinde, üç ayrı ekiple ve altı ayrı noktadan. El Kaide’ye nazire yaparcasına, 11 Eylül 2001’de Amerika’da yapılan terör saldırılarını anımsatırcasına!

Dünyanın en büyük ve affedilemez insanlık suçu olan terörü lanetliyoruz ve kınıyoruz, ama yetmez. Eğer terör ve terörist dediğimizde aynı şeyler aklımıza gelmiyor, aynı kavramlar kafamızda canlanmıyor ve aynı dili konuşmuyorsak, lanetleme ve kınama boş laftan ibarettir. Eğer siz kimden ve nereden kaynaklanırsa kaynaklansın, amacı ne olursa olsun her türlü teröre karşı tavır almıyorsanız, samimi değilsiniz demektir. Ne yazık ki, özellikle emperyal devletler, kendi politik hedef ve amaçlarına ulaşmak için terörizmi desteklemekte ve silah olarak kullanmaktadırlar.

 

Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik

 

“Paris’teki terör saldırısı son olsun, bir daha terörden masum insanlar yaşamlarını kaybetmesin” diyoruz. Ama biliyoruz ki, bu safiyane isteğimizin ve dileğimizin görünebilir gelecekte gerçekleşmesi asla mümkün değil. Çünkü; terörün ne olup, ne olmadığı konusunda çifte standart var. 

Fransa Cumhurbaşkanı Hollande terör saldırısı sonunda yaptığı açıklamada; “Düşmanlarımıza karşı acımasız olacağız” diyor. Bu açıklama,11 Eylül 2001’de Amerika’da yapılan saldırılardan sonra, zamanın ABD Başkanı Bush’un açıklamalarına benziyor.

 

Paris’i kana bulayan teröre karşı dünyanın ayağa kalktığı ve Fransız Devriminin üç sloganı olan; ‘Özgürlük-Eşitlik-Kardeşlik’ etrafında birleştiği ve teröre karşı ortak tavır sergileneceğini yazıyor Batı medyası. Bu söylenenler güzel ama, içi boş! Bugün; vahşi kapitalizm yüzünden, ‘Özgürlük-Eşitlik-Kardeşlik’ adına olumlu yönde umut veren hiçbir gelişme yok! Bu konuda insanlığın geçmiş kazanımları da her geçen gün yok edilmektedir.

 

Problem Anlaşılmamıştır

 

“Bu saldırı tamamen Batı dünyasına, özgürlüğe ve demokrasiye karşı savaştır” diyen Batı ana akım medyasının değerlendirmesi tamamen yanlıştır ve gerçeği yansıtmamaktadır. Bu değerlendirme göstermektedir ki; problem anlaşılmamıştır veya anlaşılmak istenmemektedir. O zaman terör, yaygınlaşarak devam edecektir.

Irak ve Suriye coğrafyası, günümüzde terörist yetiştiren mümbit topraklar haline gelmiştir. Çünkü, her iki ülke topraklarında merkezi hükümetler yok edilmiştir. Batı; bu bölgeyi çıkarları için bölüp, parçalayabilmek maksadıyla bu hale getirmiştir. IŞİD; bu iklimde doğmuştur. Büyümesinde ve gelişmesinde ise ABD’nin ve onun güdümündeki Batı’nın güçlü parmağı vardır. IŞİD; Irak-Suriye sınırlarını silerek Sünni devlet kurmak, yani mezhepsel olarak bölgeyi bölmek, Esad’a karşı Özgür Suriye Ordusu gibi ılımlılarla becerilemeyen savaşı sürdürmek ve gerektiğinde bölgeye müdahale etmek için bahanenin enstrümanı olarak kullanılmıştır.

 

Fransa; Suriye’de halen devam eden ‘vekaleten savaş’a destek vermiş, IŞİD dahil Esad’a karşı savaşan terörist gruplara yardım etmiştir. Fransa; terörü ve terörist grupları, yüksek çıkarları için daima kullanmıştır. Libya bugün, terörist yetiştiren bir iklime sahiptir. Bu iklimin yaratılmasında Fransa’nın başat sorumluluğu vardır. Geçmişte Cezayir’de dahil olmak üzere, Afrika halklarına kan kusturmuştur. Fransa; Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne düşman olan terör örgütü PKK’ya en üst düzeyden destek vermiştir. Bu konuda Fransa’nın sicili çok kabarık!

 

Bu İklim Terörist Yetiştirir

 

Terörizm silahını ulusal hedef ve amaçlarına ulaşmak için enstrüman olarak kullanan devletler, kimi zaman, bu silahın bumerang gibi kendilerini vurmasıyla da karşılaşırlar. Arkasında Fransa’nın da olduğu savaş nedeniyle, Suriye’den mülteci olarak komşu ülkelere göç edenlerin sayısı 4,5 milyon. Bunun 2,5 milyonu Türkiye’ye geldi. Bu insanlık dramının sorumlusu kim? Bu sefaletin ve travmanın yarattığı iklim terörist yetiştirmez mi?

 

Avrupa’ya giden mültecilerin yüzde 20’sinin El Kaide ve IŞİD bağlantılı olduğu biliniyor. Avrupa ülkelerinden IŞİD kamplarına giden 3 bin militanın 1400’ünün Fransız pasaportu taşıdığını biliyor musunuz? Fransız halkı bunun hesabını Sarkozy’den, Hollande’dan ve ülkelerinin siyasetçilerinden sormalıdır. Yoksa; gerisi laf-ı güzaftır!

 

Batı’nın “demokrasi, insan hakları ve özgürlük getiriyoruz” söylemi tamamen kandırmaca. Bu söylemlerin arkasına gizlenerek; enerji dahil doğal kaynakları sömürmek, götürmek vb. maksatlarla bizim de bulunduğumuz bölgeyi yeniden dizayn ediyorlar. Yaşanan terör, bunun istenmeyen sonuçlarındandır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Suriye ateşine odun taşıyanlar, çok yakında kendini aynı ateşte bulmaktan kurtulamayacaklardır” demiş. Gerçekten çok haklı! AKP yönetiminde Türkiye ve Fransa, Suriye ateşine odun taşıma şampiyonluğunda başa güreşmişler ve her ikisi birden, arka arkaya, kendilerini ateşin içinde bulmuşlardır. Fransa’nın ateşe odun taşıma politikasından kazanacakları vardır ama ülkemizin bu ateşte yanmasının dışında kayıpları da çok olacaktır.

Saygılar sunarım.