Sizlere bu hafta Fransa'nın güney sahillerinde Cote d'Azur bölgesinde yer alan, Fransız Riviearası'nın en popüler ve meşhur şehri olan Cannes'i yazmak istedim. Oscar ödüllerinden sonra en prestijlisi olarak gösterilen Cannes Film Festivalinin 69. su  11-12 Mayıs tarihleri arasında düzenlenecek. Film severlerin hatırlayacağı gibi 2014 yılında ki festivalde Nuri Bilge Ceylan "Kış Uykusu" filmi ile Altın Palmiye Ödülü kazanmıştı.  

''Film Festivalinden sonra Cannes'in tarihi ve talihi değişti diyenler haksızda değiller''.

Cannes’ı dünya jet sosyetesinin vazgeçilmesi yapan hikaye ise  şöyle: İngiliz aristokratı olan Lord Brougham, 1800’lerin ortalarında verem olan kızının tedavisi için Nice’e yerleşmek için yola çıkıyor ancak karantina önlemlerinden dolayı Nice’e alınmıyor. O da o zamanlar küçük bir balıkçı kasabası olan Cannes’e sığınıyor. Kızının bu balıkçı kasabasının temiz havası, güzel iklimi sayesinde iyileşmesinden sonra kendisine burada bir malikane yaptırıyor ve yakın dostlarını burada ağırlamaya başlıyor. Buranın kulaktan kulağa yayılan ve dünyaca tanınan bir yer olmasını sağlayan hikayesi bu şekilde başlıyor. Coco Chanel’in bronz teni ile poz vermesiyle ise Cannes’ın denizi, altın sarısı kumu, turkuaz denizi ve plajları, gece hayatıyla birden dünya jet sosyetesinin vazgeçilmezi haline geliyor.

  Uluslararası film festivali ile ünlenmiş ve özdeşleşmiş olan şehir, şüphesiz pek çok güzelliği de barındırıyor. Daha önce gitmemişseniz yapacağınız ilk işin Palais des Festivales et des Congres de Cannes' e yani festival binasına gidiş olacağı kesin. Uyarayım da önceden hazırlıklı olun,  öyle kafanızda yarattığınız gibi muhteşem lüks bir mekan beklemeyin şehir merkezinde sahilde, yat limanın yanında sade bir bina sizi bekliyor. Her daim duran kırmızı halının üzerinde ve  ünlü yıldızların el izlerinin olduğu caddede fotoğraf çektirerek Cannes tatilinizi ölümsüzleştirebilirsiniz.  Bu arada eğer festival zamanı giderseniz  bilet arama zahmetine girmeyin çünkü sadece davetlilere özel.

Palmiyelerle kaplı La Croisette caddesinde, dünyaca ünlü markaları,Bentley'sinden Ferrari'sine her tür lüks arabaları, görkemli otel binalarını, Cannes lezzetlerini tadabileceğiniz cafe ve restoranları bulmanız mümkün. Şehrin eski yerleşim yerleri ile şehir manzarasını görmek içinse Le Suquet bölgesine gitmenizi öneririm. Şehrin kalesinin(Eglise Notre-Dame de l’Espérance) de bulunduğu bu bölgeye çıkan yokuşlu yollar üzerinde eski Cannes mahallelerini, şirin sokakları ve çok sayıda cafe ve restoranı görebilecek ve yukarı çıktığınızda manzarasına hayran kalacaksınız.  La Croisette caddesinden sonra arka paralelindeki Rue Antibes ve Rue Hoche alışveriş yapmak isteyenlerin uğraması gereken yerlerin başında geliyor.

 

Sadece zengin ve ünlüler için mi?

Cannes sadece zengin ve ünlüler için değil eğer bütçenize uygun tatil yapmak isterseniz Carlton'da kalmazsınız da, otellerin daha uygun olduğu Nice'den yarım saat otobüs yolculuğu ile günlük gidebilirsiniz.

 

Festival zamanı iyice fiyatları artan restorantlar da yemek yerine mis gibi kokan fırınlardan alınan kruvasanlar, bagetlere eşlik edecek, dünyaca meşhur peynirlerinden, rengarenk makaronlarından hemen hemen su ile aynı fiyat olan şaraplarından oluşan  piknik sepeti hazırlayabilirsiniz. Cannes’a gidip deniz ürünü tepsisi yemeden dönmeyin. Istakoz, yengeç, karides gibi kabuklu deniz böceklerinden hazırlanmış tepsiler genellikle 180 Euro civarında. 4 kişi iseniz çok da uygun.

Özel klüplerin plajları  pahalı olmakla birlikte yandaki şezlong'ta yatan kişinin meşhur olma ihtimali yüksek. Bütün gün şezlong kiralamak istemiyorsanız yarım gün alternatifi de  seçenekler arasında yada halk plajına girer denizin keyfini öyle çıkarırsınız.

 

Cannes' de sezon Mayıs- Ekim arası  olduğu için gece hayatı çok yoğun yaşanıyor. Topuklu ayakkabılarınızı bavulunuza atmayı unutmayın emin olun ki size parmak arası ve spor ayakkabısından daha fazlasını vaat ediyor.

 

İngilizce konuşmaya çalışıp kendinizi harap etmeyin hatta Türkçe konuşursanız daha çok ilgi çekebilirseniz. Fransanın her yerinde olduğu gibi İngilizce anlıyorlar ama cevap vermiyorlar.

 

Haftaya başka bir şehirde görüşmek üzere