Mainz'da yayımlanan Allgemeine Zeitung'da yayımlanan "Şiddet sarmalı" başlıklı yorumda Batının Suriye'deki savaşa seyirci kalması eleştiriliyor:

"Rusya'nın müdahalesiyle IŞİD'in yenileceğini ve aynı zamanda bölgenin barışa kavuşacağını umanlar, bunun hayal olarak kalacağını görmek durumunda. Bunda ABD'nin Ortadoğu'da düzeni sağlayan güç rolüne veda etmesi de rol oynuyor. Bu durum Rusya'nın savaş suçlusu Esad'ı kollamaya devam etmesine imkan sağladı. Ülkenin Suriye ve Rusya'nın kontrolündeki bölgelerinde Alevilerin pozisyonunu güçlendirdi. Alevi egemenliği Sünnilerin çoğunluğunu oluşturduğu halkın barışa kavuşmasına mani oluyor. Aynı zamanda da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Esad'ın kontrolü dışındaki Kürt bölgesine müdahale etmesine fırsat yaratıyor. Türkiye ile ABD arasındaki ittifakın sorgulanmasına yol açan bu tali savaş sürerken Esad'ın bombardıman uçakları İslamcı asilere zehirli gazla saldırıyor. Şiddetin merhametsiz mantığı karşısında Batı bir şey yapmadığı gibi, hiçbir şey de söylemiyor.”

Neue Osnabrücker Zeitung Suriye'deki çatışmaların yoğunlaşması karşısında Avrupa'daki mültecilerin ülkelerine dönme şansının azaldığını vurguluyor:

"Bu ortamda Suriyeli mültecilerin geri gönderilmesi düşünülemez bile. Suriye çok tehlikeli, barış ve güvenlikten söz edilemez. Gerçi IŞİD'li katiller geniş ölçüde Suriye'den sürüldü. Ancak savaşın sonuna yaklaşıldığını sanmak acelecilik olur. Realiteler bunun tam aksini gösteriyor. Esad rejiminin İdlib'de yeniden zehirli gaz kullandığına dair haberlerden durumun ne kadar karmaşık olduğu anlaşılıyor. Türkiye'nin kuzeydeki Kürtlere saldırması güvensizliği daha da artırıyor. Her askeri eylem, komşu ülkelere ve Avrupa'ya sığınanların artmasına yol açıyor.”

Frankfurter Allgemeine gazetesi Batı Balkan ülkelerinin Avrupa Birliği'ne üyelik süreciyle ilgili yorumunda şu görüşlere yer veriyor:

"Söz konusu ülkelerin Avrupa Birliği üyeliği hazırlıklarını tamamlayıp üye olgunluğuna erişmeleri için devlette, ekonomide ve sosyal yapıda muazzam bir transformasyonu tamamlamış olmaları gerekir. Bunu başarsalar da AB ile aralarındaki fark kapanmayacaktır. Aynı zamanda AB bünyesindeki entegrasyonu tamamlama hedefinden de uzaklaşılmış olacaktır. Avrupa federal devletinden yana olanları üzse de bu durum felaket sayılmaz. Genişlediği halde merkezi devlet olmak istemeyen AB daha esnek davranmaya kendini alıştırmalıdır. Zamanın gereği ‘esneklik' ve ‘değişken geometri' anlayışını benimsemektir.”

Volksstimme gazetesinin AB'nin Balkanlar yönünde genişlemesini konu alan yorumu ise özetle şöyle:

"Sırbistan ve Karadağ'ın 2025 yılına kadar tam üyelik olgunluğuna eriştirilmesi öngörülüyor. Bu noktada ‘gözümü kaparım, vazifemi yaparım' anlayışına geri dönme tehlikesi bulunuyor. Kopenhag kriterleri tam üyelik şartlarını şöyle tarif ediyor: İstikrarlı demokrasi, rekabet gücü olan piyasa ekonomisi ve AB hukukunun benimsenmesi. Sırbistan ve Karadağ bu kriterleri yerine getirmenin henüz çok uzağındalar. AB açısından önemli olan bir diğer husus da, Batı Balkan ülkelerine sürekli sunulan Avrupa perspektifinin serapa dönüşmemesidir. Aksi takdirde Sırbistan yönünü geleneksel müttefiki Rusya'ya çevirir. Kriterleri yumuşatmakta beis görmeyen Brüksel'dekiler işte en çok bundan çekiniyorlar.”

Kaynak: Deutsche Welle Türkçe