Rusya'nın St. Petersburg kentinde metrodaki patlamayı Başsavcılık "terör eylemi" olarak nitelendirdi. En az 10 kişinin hayatını kaybettiği saldırıyla ilgili soruşturma başlatıldı. Frankfurter Allgemeine Zeitung'un konuyla ilgili yorumu şöyle:

"Kurbanlar uzmanların 'kolay hedef' olarak nitelendirdikleri bir yerde, güvenlik güçlerinin tam olarak koruma sağlayamadığı bir noktada bulunuyordu. Aynı gün Rusya Devlet Başkanı'nın ziyaret ettiği bir kentteki saldırının ardında ne sebep olabilir? Devlet Başkanı'nın St. Petersburg'a geldiği gün saldırıyoruz. Saldırganların vermek istediği mesaj tam da bu mu? Böyle bir şiddete gerek var mıydı? Yıllar önce Moskova metrosundaki saldırılarla Çeçen İslamcı örgütler ilişkilendirilmişti... St. Petersburg'daki saldırının ardında da yine İslamcı Çeçenler olabilir. Bu çevreden kendini IŞİD'in cihat hareketine adamış kişiler de çıkabilir."

Halle'de yayımlanan Mitteldeutsche Zeitung'un aynı konudaki yorumu ise şöyle:

"Batı Avrupa, İslamcı teröristlerin ulaşım araçlarını ölümcül şahmerdanlara dönüştüren fanatik yalnız kurtlar olabildiği gerçeğiyle yüzleşiyor. Rusya'da ise Birinci Çeçen Savaşı'ndan yani 1994'den bu yana her daim savaşan, aşırı bir altyapı mevcut. Rusya'da son bomba 2013'te Volgograd'da patlamıştı. Uzun yıllar boyunca Rusya'nın güvenlikten sorumlu politikacıları büyük kentlerde sağlanan güvenlikle gurur duydu. İnsan hakları savunucuları ise buna karşılık istihbarat servislerinin ateşli bir şekilde telefonları dinlemesinden, vatandaşlık haklarını çiğnemesinden şikâyetçiydi. Rusya bir polis devleti olarak nitelendirilebilir ancak konu terör olunca Batı Avrupa ile birlikte sınırın aynı tarafında bulunuyor."

10 Aralık 2012’de Almanya’nın Bonn kentindeki ana tren garına bomba dolu valiz bırakılması ile ilgili davanın son duruşması tamamlandı. Düsseldorf Eyalet Yüksek Mahkemesi'nde yargılanan 4 sanıktan Marco G. ömürboyu hapse mahkûm edildi. Sanıklardan ikisi 12'şer, biri ise 9,5 yıl hapis cezası aldı. Kölner Stadt-Anzeiger kararın seçim yılı için olumlu bir sonuç olduğu yorumuna yer veriyor:

"Bonn terör davası kararı sürpriz olmadı. Bir hakim, her şeyi yaptık, herkesi sorguladık, her şeyi araştırdık ama yapılacak hiçbir şey yoktu diyebilmek için 150 duruşma günü boyunca her şeyi en ince ayrıntısına kadar hassas bir biçimde irdeledi. Buraya bir ünlem konmalı. Bu sayede her dört sanık da yüksek cezalar aldı. Mahkeme, devletin bu konuda dikkatli ve net olduğunu, Almanya'da Selefi terörünü engellemek için çaba harcadığını göstermek istiyor. Bu, bir seçim yılı için hiç de kötü bir mesaj değil.

Lüksemburg'da pazartesi bir araya gelen Avrupa Birliği (AB) Dışişleri Bakanları, Suriye'deki iç savaşın sona erdirilebilmesi için Beşar Esad'ın iktidardan çekilmesi gerektiği görüşünü yineledi. ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson geçen hafta Beşar Esad'ın geleceği hakkında Suriyelilerin karar vermeleri gerektiğini söylemişti. Straubinger Tagblatt/Landshuter Zeitung AB'nin tutumunu değiştirmesinin ne gibi sonuçları olabileceğini değerlendiriyor: 

"AB şimdi fikrini değiştirse, Suriye'de büyük rol oynayan ama Rusya gibi Esad'ı destekledikleri için şimdiye dek muhatap alınmayan diğer güçlere de kapıların açılması olası. Bu bağlamda, barış görüşmeleri için Esad'ın iktidarı bırakması ön koşulundan vazgeçilmesi seçeneği, en azından diplomasiye yeni bir şans verme çabası. Çatışmalara ivedilikle son verilmesi garantisi olmadan yeni bir Suriye için başlangıç."

Kaynak: Deutsche Welle Türkçe