Mali'de Alman birliğine bağlı bir savaş helikopterinin düşmesi ve iki askerin hayatını kaybetmesi Alman basınında geniş yer buluyor. Frankfurter Rundschau Alman ordusunun ve Birleşmiş Milletler'in konuyla ilgili açıklamalarının birbiriyle bağdaşmadığına dikkat çekiyor:

"Helikopterin yanlış tasarlandığı ya da olağanüstü şartlardaki operasyonlara hazır olmadığı ortaya çıkacak olursa, üreticinin ve Savunma Bakanlığı'nın sorumluluğu üstlenmesi gerekecek. Askerlerin aşırı yük altında olduğu ortaya çıkacak olursa Savunma Bakanı da yükümlülük altında kalacak. Bunun da incelenmesi gerek. Alman ordusunun daha herhangi bir inceleme yapılmadan helikopterin vurulmasının imkânsız olduğunu açıklaması rahatsız edici. Eşzamanlı olarak Birleşmiş Milletler çatışma bölgesinde bir düşüş olduğundan söz ediyor. Daha şimdiden Savunma Bakanlığı'nın Mali'deki operasyonla ilgili bir esas tartışmasını engellemek istediği izlenimi ediniliyor. Şimdiye kadar bu harekâtı Birleşmiş Milletler görevi altında Mali'nin istikrara kavuşması gerekçesiyle savunanların şimdi fikir değiştirmesi tuhaf olur. Kulağa ne kadar acı gelse de bir dış görevde askerler ölebilir. Ancak yine de bu ölümlerin her biri trajik ve üzüntü verici."

Mali'de düşen helikopter Almanya'da bir kez daha Alman ordusunun dış görevlerini tartışmaya açtı. Frankfurter Allgemeine bu tür harekâtlarda kayıpların kaçınılmaz olduğunu, ancak misyonların sürmesi gerektiğini vurguluyor:

"Mali'de konuşlu yaklaşık bin Alman askeri önemli görevler yerine getiriyor. Orada başka ülkelerden birliklerle, bulabildiği her devlet harabesine yuvalanmaya çalışan İslamcı terörizmin yayılmasına karşı geliyorlar. Bu, birçok nedenden ötürü ancak büyük bir harekâtla engellenebilir ve Mali örneğinde olduğu gibi kayıp verilmemesi de mümkün değil. Bir başarı garantisi ise yok. Peki, eğer Sol Parti'nin bir kez daha talep ettiği gibi Batı kendi birliklerini çekerse bunun sonucu ne olur? Mali, gittikçe yayılma eğilimi gösteren, İslamcılar insan kaçakçıları ve uyuşturucu baronları tarafından yönetilen, sığınmacı, terör ve uyuşturucu püskürten bir cehenneme dönecek. Sık sık bahsedilen sığınmacıların yaşadıkları yeri terk etme nedenleriyle mücadele etmenin birçok unsuru var; kelimenin gerçek anlamıyla, mücadele de onlardan biri."

Reutlinger General-Anzeiger gazetesinin aynı konuyla ilgili yorumu şu şekilde:

"Siyasetçiler Almanya'nın dünyada daha çok sorumluluk üstlenmek zorunda olduğunu söylediğinde bu kulağa oldukça zararsız geliyor. Ama bu formülasyondan kasıt ise genellikle Alman ordusunun dünyanın kriz bölgelerinde alacağı yabancı görevler oluyor. 2002 yılında dönemin Savunma Bakanı Peter Struck'un Almanya'nın güvenliğinin Hindukuş'ta da savunulacağını söylemesinden bu yana toplumun büyük çoğunluğu Alman askerlerinin dünyanın dört bir yanında konuşlandırılmasına alıştı. İki askerin ölümü bu görevlerin, genellikle gösterilenden daha fazla ilgiyi hak ettiğini bir kez daha ortaya koydu."

ABD Temsilciler Meclisi'nin Rusya'ya yaptırımları sertleştiren tasarıyı onaylamasının yankıları sürüyor. Rheinpfalz gazetesinde yer alan yorumda, Cumhuriyetçilerin hem Temsilciler Meclisi'nde hem de Senato'da çoğunluk olmasına karşın ABD Başkanı Donald Trump'ın işinin kolay olmadığı vurgulanıyor:

"Her iki meclisteki muhafazakâr çoğunluk Başkan'a kayda değer başarılar sağlayacak pozisyonda değil. Dahası Rusya'ya yaptırımlar konusunda Cumhuriyetçiler, Beyaz Saray'daki kendi adamlarını öylesine dışlıyorlar ki, adeta bir isyanın işaretlerinden söz etmek mümkün. Ayaklanmanın hız kazanıp kazanmayacağı, Trump'ı zora sokup sokmayacağı, Rusya davasındaki soruşturmanın nasıl ilerleyeceğinden bağımsız değil. Başkan özel soruşturmacının görevden alınmasını canı gönülden istiyor. Ancak yargının bu şekilde engellenmesi kırmızı çizginin aşılması anlamına gelir. Trump bu çizgiyi aşacak olursa Cumhuriyetçi elitlerin kendilerini kurtarmak için onu düşürmesi gerekecek."

Kaynak: Deutsche Welle Türkçe