Türkiye dışında yaşayan Türk vatandaşları anayasa değişikliği referandumu için 27 Mart'tan itibaren oy vermeye başladı. Volksstimme adlı gazetede şu satırları okuyoruz:

“Almanya’da yaşayan yüz binlerce Türk 9 Nisan’a kadar Türkiye’deki anayasa referandumu için oy kullanacak. Almanya’da 1 milyon 400 bin Türk oy kullanma hakkına sahip ve Türkiye dışındaki hiçbir ülkede Türk seçmen sayısı bu kadar yüksek değil. Geçen seçimlerde iktidardaki AKP çok başarılıydı. Herhalde bu defa da farklı olmayacak. Birçok Türk için güçlü bir anavatan buradaki ikinci vatandan daha önemli. Bu nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan bakanlarını seçim kampanyası için buraya gönderdi. Ancak Nazi benzetmeleriyle Erdoğan ölçüyü kabul edilemeyecek bir biçimde kaçırdı. Eğer Türk milliyetçiliği üç, dört nesilden sonra hala bu kadar derinlerdeyse, o zaman camilerdeki cemaatlerde neler olup bittiğinin artık açıklığa kavuşturulması gerekiyor. Camilerde hükümetin kontrolü altındaki DİTİB (Diyanet İşleri Türk İslam Birliği) aktif. Bu kuruluşun imamları Türkiye’den görevli olarak buraya geldiği müddetçe Almanya’da paralel toplumlar varlığını sürdürmeye devam edecektir.”

Almanya'da Saarland eyaletinde yapılan seçimleri Başbakan Merkel'in partisi Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) açık farkla kazandı. Yeni lider Martin Schulz yönetimindeki Sosyal Demokrat Parti ise hayal kırıklığı içinde. Almanya’daki süper seçim yılı açısından önemli bir gösterge olarak algılanan Saarland seçimine ilişkin Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinin yorumu şöyle:

"Martin Schulz için eğlence dönemi şimdilik sona erdi. Schleswig-Holstein ve Kuzey Ren Vestfalya eyaletlerindeki seçimlerden ve daha da önemlisi eylül ayındaki genel seçimden önce Sosyal Demokrat Parti’nin eğlenceyi bırakıp iktidara yönelik iş yapmasının daha önemli olduğunu kavraması gerekiyor. Schulz için bunu kavramak çok kolay olmayacak. Çünkü Schulz, partisini kısa sürede harekete geçirebildi ve başbakan olarak iktidara gelmesinin önemi konusunda partilileri inandırdı. Ama iktidar olabileceğine, iktidarı şimdiki başbakandan daha iyi yönetebileceğine ilişkin kanıtı siyasi hayatında gösterme imkânını şimdiye kadar bulamadı, hatta bu kanıtı belediye başkanı iken bile gösteremedi.”

Rusya’da hafta sonu yolsuzluk olaylarının protesto edilmesi amacıyla düzenlenen gösterileri organize eden muhalif politikacı Aleksey Navalni 15 gün hapis ve para cezasına çarptırıldı, çok sayıda gösterici de gözaltına alındı. Landeszeitung gazetesinin bu konudaki yorumu şöyle:

“İnsan gözlerine inanamıyor: Dev doğal rezervleri sayesinde aslında bir geleceğe sahip olması gereken, ABD ile aynı göz hizasında bulunan, cezaya maruz kalmadan sınırlarını genişleten, siyasi hasımlarının seçimlerini manipüle eden ve Ortadoğu’ya dizayn verebilen bir devlet, gençleri baş kaldırdığında onları hemen copluyor. Yıllar sonra yeniden canlanan muhalefete ve güvenlik güçlerinin aşırı tepkisine bakılacak olursa, Putinciliğin ülkede o kadar da güçlü olmadığı anlaşılıyor. Marks ve Lenin devrim öncesi dönemde halkta bir kaynaşma olduğunu fark etmişti. Ve Rus tarihinin de kanıtladığı gibi bu hoşnutsuzluğun coplarla bertaraf edilmesi mümkün değil.”

Nordwest-Zeitung adlı gazetenin Rusya’daki yeni protesto hareketine ilişkin yorumunda ise şu satırları okuyoruz: 

"Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in asabîleşmesi anlaşılabilir bir şey. Zira devlet başkanlığı seçimine bir yıla kala Putin’e rakip  aday olacak ve iktidara yönelik eleştirileri ile tanınan Aleksey Navalni ülkenin şimdiye kadarki en büyük protesto gösterilerinden birini organize etti. Bu gösterilerin iki önemli niteliği var: Birincisi gösterilere katılım sadece Moskova ve St. Petersburg gibi metropollerde değil, şimdiye kadar Putin’e destek olan taşrada da oldu. İkincisi, çok sayıdaki genç gösterici, Rusya’da sistemin dönüştüğü perestroyka döneminden sonra politize olmuş, toplumsal perspektifler talep eden ve devletin yönlendirmesine ve haksızlıklara artık izin vermek istemeyen yeni bir neslin ortaya çıktığını gösteriyor.” 

Kaynak: Deutsche Welle Türkçe