Berlin merkezli Bertelsmann Vakfı'nın Müslümanların Almanya'da topluma uyumu konusunda yaptığı araştırmanın sonuçları bugünkü Alman basınında öne çıkan konu.

Bertelsmann Vakfı'nın araştırmasına göre Almanya, Müslümanların topluma uyumunda diğer Batı Avrupa ülkelerini geride bırakmış durumda. Ancak Müslümanlara karşı önyargılar devam ediyor. Franfurter Rundschau gazetesinin araştırmanın sonuçlarına ilişkin yorumu:

"Araştırma Almanya’da yaşayan ikinci ve üçüncü kuşak Müslümanların yani ‘misafir işçiler'den sonra gelen nesillerin, sanılandan ya da inandırılmaya çalışılandan çok daha iyi bir biçimde topluma uyum sağladığını ortaya koyuyor. Almanya'da özellikle iş piyasasındaki uyum açısından bu durum geçerli. Ve bu kuşkusuz bir başarıdır! Ancak rahatsız edici olan Alman uyruğuna geçmiş olsalar bile Müslümanlara karşı hâlâ büyük önyargıların bulunmasıdır. Hâlâ Almanya'daki her beş kişiden biri, Müslümanların çoğunluğu bu ülkeye son derece bağlı olmasına rağmen komşusunun Müslüman olmasını istemiyor. Uyum hiçbir zaman tek taraflı olmaz. Uyum, bu ülkeye gelenlerden bir çok şeyi yerine getirmelerini talep ediyor, ama aynı şey çoğunluk toplumu için de geçerli. Ta ki Müslümanlar yan komşu olarak benimsendiğinde, işte ancak o zaman toplumda uyum gereçekleşmiş demektir.” 

Aynı konuda Münchner Merkur gazetesi araştırma sonuçlarına farklı bir açıdan yaklaşıyor: 

"Bertelsmann Vakfı'nın araştırma istatistikleri Almanya'da Müslümanların topluma uyumunun gittikçe daha iyi gereçekleştiğini saptıyor. Ama araştırmada yer almayan şey, buradaki şiddet yanlısı Selefilerin  sayısının kısa sürede 10 bine yükseldiği, yani dört kat arttığı. İlk bakışta birbiriyle çelişiyormuş izlenimi veren bu teşhisler bir madalyonun iki yüzü gibidir. Müslümanların büyük çoğunluğu işinde gücünde, dürüst insanlardır. İş piyasasının büyük gelişme göstermesi bir topluma uyumu hızlandıran bir faktör gibi işlev görüyor, ancak eğitim alanındaki kimi zayıf noktaların da göz ardı edilmesine meydan veriyor. Öte yandan küçük bir azınlık net bir biçimde radikalleşme eğilimi gösteriyor. Bu nedenle çifte stratejiye ihtiyaç var: Topluma uyuma hazır olanların entegrasyonu için daha fazla çaba gösterilmesi, buna karşılık başka bir yol izlemek isteyenlere ise hukuk devletinin tüm sert tavrı ile karşı koyulmasıdır.”   

Die Welt gazetesi ise uyum araştırmasına son derece eleştirel yaklaşıyor: 

"Bertelsmanncılar Almanya'da yaşayan Müslümanların yüzde 96'sının kendisini bu ülkeye ‘bağlı' gördüğünü sanki kesin bir gerçeklik gibi ilan ediyorlar. Bu rakamlar doğru olabilir. Ancak bu cümle fazla bir anlam taşımıyor, çünkü ‘bağlı' zamiri içi boş bir kavram. Bu ülkede yaşayan Türk seçmenlerin yüzde 63'ü Türkiye'de otoriter bir cumhurbaşkanlığı sistemi yönünde oy kullandı, bu rakam Essen kentinde yüzde 75'in bile üstüne çıktı. Bu Türkler bu duruma rağmen Almanya'ya bağlı olamaz mı? Öyle olsa bile sandık başında onların eğilimleri -en kibar ifadeyle-  Batılı demokrasi anlayışına uygun değil. Bağlı olma duygusu güzel bir duygu. Ama daha önemlisi, bir kişinin açık toplumu tüm bedeninde tepeden tırnağa ve koşulsuz içselleştirmiş olmasıdır.”

Reutlinger General-Anzeiger gazetesi araştırmanın olumlu sonuçlarından yola çıkarak pasif kalınmaması uyarısında bulunuyor:

"Bu konuda başarı kaydedildi diye yan gelip yatmak olmaz. Zira araştırma gerçeğin sadece bir bölümünü yansıtıyor. Kriterleri ise tamamen istatistiki. Sürekli bir işi, diploması, meslek eğitimi olan ya da sosyal ilişkileri yoğun olan Müslümanlar toplumda gerçekten iyi bir yer buluyorlar. Gerçekten bunlar önemli kriterler. Ama bu, yapılan işin ya da sosyal ilişkilerin kalitesine ilişkin mesaj vermiş olmuyor. Bundan dolayıdır ki Almanların yaklaşık yüzde 20'si topluma uyum çabalarını temelde destekliyor ama komşularının Müslüman olmasını, hele hele Müslüman bir damat ya da gelinleri olmasını buna rağmen istemiyorlar.”     

Kaynak: Deutsche Welle Türkçe