Handelsblatt gazetesinin yorumunda AB düzleminde Türkiye'ye karşı ekonomik önlemler alınması için başlatılan girişimlerin etkili olduğu görüşüne yer veriliyor:

"Avrupa hükümetleri bundan böyle Türkiye'ye karşı nasıl bir tavır alacakları konusunda büyük ölçüde hemfikirler. Türkiye ile AB'ye tam üyelik müzakereleri dondurulmuş durumda, ama müzakerelerin tamamen kesilmesini AB tarafı istemiyor. Ankara her türlü muhalifi terörist olarak izlemeye aldığı sürece Türk vatandaşları için (Avrupa'da) dolaşım serbestisi olmayacak. Gümrük Birliği çerçevesinde daha sıkı ticari ilişkiler için müzakereler yürütülmesi ise ancak Erdoğan'ın uzun vadede bir ortak gibi hareket etme iradesi göstermesi şartıyla mümkün olacak. Tüm bunlar Erdoğan'ın AB ile yakınlaşma doğrultusunda hızlı bir gayret göstermesine yol açmayacak. Ama Avrupa'nın özellikle de ekonomik kolu uzundur. Türkiye AB ile daha fazla ticari ilişkide bulunma zorunda. Gümrük Birliği müzakerelerinin durdurulması ve Alman hükümetinin yatırımcılara uyarıda bulunması Türkiye'ye son derece büyük acı veriyor. Şu anda zaman Erdoğan'ın değil AB'nin lehine işliyor.”

Münih'te yayımlanan Münchner Merkur gazetesinin yorumunda ise şu satırları okuyoruz:

"Erdoğan Almanya'da yaşayan üç milyon Türk'ü ve Türk kökenliyi evsahibine karşı kışkırtma kararı aldı. Alman Dışişleri Bakanı'nın eşine yapılan taciz, Sultan'ın insanların kafalarına ektiği zehirli tohumların yeşermeye başladığını gösteriyor. Buna karşı koymak da güç, çünkü çok sayıda Almanyalı Türk, kamu yayın kuruluşu ARD ya da (Alman-Fransız ortak kanalı) Arte'yi değil, Türk uydu televizyon kanallarını seyrediyor. Bu nedenle Erdoğan'ın hemşehrilerinin beynini tamamen yıkamaya yönelik neredeyse totaliter talebinin en azından Almanya'da engellenmesi bir o kadar önemli. Türk devletine bağlı ve dolayısıyla AKP'nin ön bahçesi konumundaki Ditib'in (Diyanet) çocuk yuvalarında ve camilerde sadık Erdoğan müritleri yaratmak üzere öğretmenlerini ve imamlarını ‘Almanya'ya göndermesi kabul edilemez.”      

Koblenz'de yayımlanan Rhein-Zeitung gazetesi ise yorumunda AB ülkelerinin Türkiye konusunda ortak tavır alması gerektiğini savunuyor:  

"Almanya'nın çoğunluk toplumu Erdoğan'ın attığı nefret tohumlarının yeşermemesine çaba göstermelidir. Türkiye ile ilişkilerde akılcılığı elden bırakmamak gerekiyor. Alman hükümeti Türkiye'ye karşı bir yandan sert tavrını sürdürürken diğer yandan diyalog kapısını açık tutmak zorunda. Bundan sonra ne gibi adımlar atılacağı ise AB ülkeleri ile birlikte ortaklaşa kararlaştırılmalı. Avrupa düzleminde örneğin Türkiye'nin Interpol üzerinden suçlu olduğunu iddia ettiği kişileri aratmasının önüne geçmek üzere ortak özel kurallar yaratılmalı. Zira yazar Doğan Akhanlı olayının da gözler önüne serdiği gibi Türkiye bu mekanizmayı (Interpol'ü) suistimal ediyor.”   

Fränkischer Tag gazetesi ise Almanya-Türkiye ilişkilerinin geldiği noktada Almanya'nın yeterince etkin davranamadığı eleştirisinde bulunuyor: 

"Almanya Dışişleri Bakanı Gabriel'in Türk gazetecilere ve sivil toplum kuruluşu çalışanlarına bürokrasiye takılmadan vize verileceği doğrultusunda ağız dolusu söylediği lafların sonucu ne oldu? Hiç! Peki siyasi partiler Almanya'da yaşayan Türklere hitap etme iradesine nihayet kavuşabildi mi? Hayır, hatta şu an genel seçim kampanlarında bile bu yapılmıyor! Peki o zaman Türk kökenlilerin Alman medyası yerine Türk medyasını tercih etmeye devam etmelerine karşı ne yapılabilir? Omuz silkilir! Federal hükümet Erdoğan ile ilişkilerde sadece tepki göstermekle yetiniyor. Onun oyun alanını aktif ve öngörülü bir biçimde daraltmayı ise bugüne kadar beceremedi.”    

Kaynak: Deutsche Welle Türkçe