Münih merkezli Süddeutsche Zeitung'da ABD'nin New York kentinde Özbekistan vatandaşı bir göçmen tarafından düzenlenen ve sekiz kişinin ölümüne neden olan saldırı değerlendiriliyor:

"Amerika asabi, güven duygusu sarsılmış bir ülke. Bunun farklı nedenleri arasında tabii ki bu durumdan siyasi olarak yarar sağladığı için asabiyet ve korkuyu artırmak amacıyla tüm gücüyle çaba sarfeden bir başkan var. New York'taki saldırı bu paranoyak ruh halini ve özellikle de yabancılardan duyulan korkuyu güçlendirdi. Bu durum, Amerika yeniden sadece beyazlardan, yurtsever Hristiyanlardan oluşan bir ülke olsa her şeyin yoluna gireceğini öne süren kesimi teşvik ediyor. Manhattan saldırganının birkaç yıl önce ABD'ye gelen Müslüman bir göçmen olması, bu milliyetçi bakış açısına karşı koyanlara hiç yardımcı olmuyor.”

Düsseldorf'ta yayımlanan Handelsblatt gazetesinde de aynı konuya ilişkin şu satırlar dikkat çekiyor:

"Saldırgan Sayfullo Saipov, Donald Trump'a adeta arayıp bulamadığı imkânı sunuyor: Yeşil Kart kurası ile Özbekistan'dan gelen ve ABD'de radikalleşen bir Müslüman. Trump, seyahat kısıtlamalarına neden olarak bir örnek göstermek istese -  Özbekistan listesinde olmasa bile - bundan daha iyisini bulamazdı. Kuşkusuz Trump'ın sloganları popülist. Kuşkusuz sözcük seçimi açık ve sert. Ancak Trump mevcut ve müstakbel seçmeninin gözünde yaraya parmak basan bir başkan. Avrupa'daki popülistlerin çoğu gibi Trump da bazen, yerleşik sistemin siyasetçilerinin görmek istemediği gerçekleri dile getiriyor. Bu siyasetçiler bunları görmezden gelmeye devam ederse, bu dünyanın diğer Trumplarına daha çok seçmen kazandıracaklar.”

Hof merkezli Frankenpost gazetesinde, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in İran'ın başkenti Tahran'da İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile yaptığı görüşmeye ilişkin bir değerlendirme yer alıyor:

"Rusya ve İran, Yakın Doğu'da yeni bir yapı oluşturmak ve etki alanlarını hızla genişletmek istiyor. Rusya Devlet Başkanı ve İranlı mevkîdaşının yaptığı işbirliğinin ne kadar sorunsuz olduğu insanı sadece ilk bakışta şaşırtıyor. Ama burada eski bir kural geçerli: Düşmanımın düşmanı benim dostumdur. ABD Başkanı Donald Trump, İran'ı nükleer programı nedeniyle ezeli düşman ilân etmişti. Rusya da şimdi İran'a destek veriyor ve Suriye'de kalmak yerine bölgede daha da ilerleyebilmek için bu ülkeyi üs olarak kullanacak. Putin bu işi kararlılıkla yapmak istiyor ve kimsenin de ona bir şey demesine izin vermiyor.”

Magdeburg merkezli Volkstimme gazetesinde ise Madrid tarafından hükümetin görevden alındığı Katalonya Özerk Bölgesi'nin durumu ele alınıyor:

"Çalkantılı bir dönem yaşayan Katalonya'yı yedi haftalık bir belirsizlik süreci bekliyor. 21 Aralık'ta yapılacak seçimlerin ardından özerk bölgede maceranın nasıl devam edeceği belli olacak. Katalonya'nın geleceğinin İspanya sınırları içinde olduğu ise şimdiden belli. Bağımsızlık yönünde boşa çıkan çabaların ardından, Madrid ayrılıkçı Katalanların mücadele isteğini kaybetmesi için merkezi otoriteyi güçlendirmeye çalışıyor. Özerk bölgenin eski başkanı Carles Puigdemont ise çeşitli hilelerle bu duruma direniyor. İspanyol yargısına gönüllü olarak teslim olmayı reddedecek. Brüksel'de güvendeyse ve oradan bağımsızlık hareketini yavaşça yeniden ısıtabilecekse neden yıllar boyunca cezaevinde tutulma riskini göze alsın? Bu arada açtığı yeni internet sayfasında kendisini sürgündeki başkan olarak nitelendirerek, kahraman imajı oluşturmaya çalışıyor. Avrupa Birliği ise şimdiye kadar gelişmeleri dışardan izliyor. Ancak böyle yapmaya devam edemeyecek.”

Kaynak: Deutsche Welle Türkçe