Türkiye'de 11 aydır tutuklu bulunan Die Welt gazetesi Türkiye muhabiri Deniz Yücel, serbest kalması karşılığında Ankara ve Berlin arasında "kirli bir anlaşma" yapılmasına karşı olduğunu, özgürlüğünün silah ihracatı faaliyetleriyle lekelenmesini istemediğini söyledi. Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel de bu açıklamaya yanıt vererek, "Kirli anlaşma yok" diye konuştu. Aachener Zeitung yorumunda Yücel'in sözlerini irdeliyor:

"Yücel net konuşuyor ve ‘elbette özgürlüğüme kavuşmak isterim ama her ne pahasına olursa olsun değil' diyor. O susmak istemiyor, çünkü söz konusu olan ‘sadece' kendisi değil. Onun için söz konusu Türkiye; tüm diğer tutuklular, işlerinden atılmış olanlar ve bu ülkenin bir hukuk tanımaz devlet yolunda ilerlemeye devam edip etmeyeceği meselesi. Onun böyle tavır alması gerekiyor, çünkü o diplomat değil, bir gazeteci. Belirli bir duruşu olan ve son gelen yumuşama sinyallerinin de Erdoğan'ın birdenbire keşfettiği hukuk devletine sevgisi ile ilgili olmadığını, bunun siyasi bir hesap olduğunu bilen bir gazeteci. Erdoğan şu anda yine kendi çıkarlarını soğukkanlı bir biçimde koruyor. Darbe girişiminin ardından AB ile kötüleşen ilişkilerini, Rusya ve Çin'e yönelerek dengelemeyi istedi. Fakat bu yoldan belki iç politikada puan kazanılabileceğini, ama Çinli ve Rus yatırımcıların da onun kapısını aşındırmayacaklarını saptamak zorunda kaldı. Ekonomiyi canlandırmak için onun Avrupa'ya ihtiyacı var.”  

Reutlinger General-Anzeiger gazetesinin yorumu da Yücel ile ilgili: 

"Tam olarak bakıldığında Deniz Yücel vakası, bir devletin rehin alma operasyonudur. O nedenle Yücel'in şu ya da bu şekilde bir anlaşma olmaksızın özgürlüğüne kavuşması pek olası görünmüyor. Yücel ise zaten böyle bir şey istemiyor. Bundan dolayı da o, ‘suçun kanıtlanması yükümlülüğü Türkiye'dedir. Anlaşmaya hayır!' mesajını veriyor.”

Der Tagesspiegel gazetesi ise yorumunda, Almanya-Türkiye ilişkilerinde normalleşme çabalarına değiniyor: 

"Her şey iyileşiyor mu? Hiç de öyle değil. Almanya ile Türkiye arasındaki ilişkiler kestirilemeyecek bir süre gergin kalmaya devam edecek. İki ülke dışişleri bakanları istedikleri kadar dostane bir şekilde özel ortamda birlikte çay içsinler, bu, mevcut durumu değiştirmez. Elbette ki diyalog içinde olunacaktır. Ne de olsa Türkiye bir NATO ortağıdır, terör örgütü IŞİD ile mücadelede de ortaktır. Onunla bu konularda birlikte kararlar almak zorunludur. Ama aynı zamanda diğer tüm konularda da açıkça konuşmak gerekir. NATO sadece bir savunma değil, aynı zamanda bir değerler ittifakıdır. İnsan hakları ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin ihlali bu değerlere uygun düşmez."  

Neue Presse gazetesi ise Türkiye'nin Afrin'e askerî harekat başlatma tehdidini Türkiye-ABD ilişkileri açısından ele alıyor ve "Erdoğan ABD ile köprüleri atar mı?" sorusunu yöneltiyor.     

"Ankara'daki Batılı diplomatlar Erdoğan'ın Washington ile köprüleri tamamen atmaya cesaret edeceğine şüpheyle bakıyor. Böyle bir durum sadece Türkiye'nin NATO ile ilişkilerini sıkıntıya sokmakla kalmaz, Türkiye'nin en önemli ekonomik partneri olan AB ile ilişkilerinde de yeni bir krizin doğmasına yol açar. Böylece Türkiye Moskova'ya daha fazla bağımlı hale gelir ki, bunu Erdoğan da istemez. Türkiye Cumhurbaşkanı,  ABD'nin Türkiye'ye yaptırım uygulayamayacağının ve Türkiye'yi daha da istikrarsızlaştırmamak için geri adım atacağının hesabını yapıyor. Ama özellikle Suriye'de tehlikeli iç dinamikler gelişmeye başladı. Erdoğan ordusunu gerçekten Kürt milislerin üzerine sürerse, o takdirde ABD ile doğrudan karşı karşıya gelmeyi göze almış olur. Böyle bir durum oluşursa, sonuçlarını kestirebilmek kolay olmaz.”        

Kaynak: Deutsche Welle Türkçe