Brüksel’de yapılan Avrupa Birliği (AB) liderler zirvesi öncesinde Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk’un sığınmacı politikası hakkında sunduğu belge tartışma yarattı. Bu belgede, kararlaştırılan kota sistemini sert bir dille eleştiren Tusk, sığınmacıların ülkelere dağılımı konusundaki bağlayıcı kota uygulamasının işlemediğini ve Birlik üyeleri arasında bölünme yarattığını savunuyor. Frankfurter Allgemeine Zeitung adlı gazetenin konuyla ilgili yorumu şöyle:

"AB’nin sınırlarının daha iyi korunması konusunda görüş birliği hakim. Peki, sığınmacı kabul etmek istemeyen ülkelerin, sınır koruma konusuna daha ağırlıklı olarak katılmasının önünde ne gibi bir engel var? Bu da Avrupa içinde bir dayanışmanın göstergesi olur. Ayrıca kota uygulaması işlemiyor. Ve bunun sorumlusu sadece, uygulamayı hayata geçirmeye yanaşmayan Macarlar, Slovaklar, Çekler ve Polonyalılar değil. Başkaları da bu çizgide, sadece seslerini o kadar yükseltmiyorlar. Donald Tusk'a otomatikman ‘Avrupa’daki dayanışmayı' sarstığı suçlaması getirileceğine, dile getirdiği argümanlar, göç politikasının gerçeklerini eksen alan bir tartışmanın çıkış noktası olarak ele alınmalı.”

Münchner Merkur gazetesinin yorum sütununda da şu satırları okuyoruz:

"Göç politikasında Avrupa Birliği için sene başladığı gibi bitiyor, yani tartışmayla. Sakin kafayla bakıldığında, şimdi herkesin tepki gösterdiği Konsey Başkanı Donald Tusk’un dediklerine karşı çıkmak pek mümkün değil. Brüksel’in, sığınmacıları gerekirse zorla Polonya, Macaristan, Çekya veya başka bir ülkeye yönlendirme fikri, bölücü bir nitelik taşıyor, zira bu Orban ve Kaczinsky gibi siyasetçilere halklarını Brüksel’e karşı daha da kışkırtma fırsatı veriyor. Başta Almanya olmak üzere, yardıma hazır AB ülkelerine mali açıdan destek olunması daha iyi bir çözüm olacaktır. O zaman Polonya ve Macaristan da bu gayretlerin bir parçası konumuna gelecektir, zira bu takdirde AB kasasında onlar için daha az kaynak kalacaktır.”

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in yıllık basın konferansı da Alman basınında yankı uyandırdı. Baden-Baden'da çıkan Badisches Tagblatt, şu yorumu sunmuş okurlarına:

"Yıllık basın konferansı tabii ki büyük bir şov olarak hazırlanmıştı. Ama bunu Putin'e bir suçlama olarak yöneltemeyiz, zira her hükümet bir şekilde bunu yapmaya çalışıyor. Almanya'da da var bir nevi siyasi şovlar. Avusturya ve Fransa'da ise Sebastian Kurz ve Emmanuel Macron ile iki liderin tek adam şovlarına tanık oluyoruz. Fakat bunların Rusya ile önemli bir farkı var. Demokrasiler muhalefet sayesinde yaşar. Çoğu Rus yıllardır öyle yönetiliyor ki, bunun özel bir değeri olduğunu idrak edebilecek durumda değiller.”

Seçtiğimiz son yorum da aynı konuda Karlsruhe menşeili Badische Neueste Nachrichten adlı gazeteden:

"Putin, 2018 Mart’ında devlet başkanlığı seçimlerinde aday ama aslında Rusya bu seçimleri yapmasa da olur, zira galibi çoktan belli. Şu ana kadar her şey Devlet Başkanı’nın planına göre işliyor. Tek bir ayrıntı dışında: Judoda siyah kuşak sahibi Putin’in karşısında, ilkbaharda gösterişli bir şekilde yenebileceği bir rakip yok. Bu böyle oldukça – ve tek adam iktidarındaki devlet, sermaye ve kontrol altında tutulan medya bileşimi başka bir seçeneğe imkan tanımıyor – Putin de eski Sovyet dönemindeki parti liderleriyle kıyaslanmasına katlanmak zorunda.”

Kaynak: Deutsche Welle Türkçe