Berliner Zeitung Türkiye'nin Avrupa ülkeleriyle arasındaki gerginliği giderme adımlarını şöyle yorumluyor:

"Avrupa Birliği'nin uyguladığı ve başını Almanya'nın çektiği Avrupa yaptırımları Türkiye'de etkisini göstermeye başladı. Hermes kredilerinin sınırlandırılması ve Gümrük Birliği'nin güncelleştirilmesinin askıya alınması gibi önlemlerin olabileceğini Ankara tahmin etmemişti. Erdoğan bu nedenle Almanya ve Avrupa'nın Türkiye politikasının değişeceği umuduyla uzlaşma adımları atmaya başladı. Karşılıklı ilişkilerin düzelmesi tabii ki iyi olur. Ancak sadece ses tonunu yumuşatmak yetmez. Erdoğan esasen hukuk devleti prensiplerine, meclisin üstünlüğüne ve demokratik reformlara ilgi duymuyor. Duysaydı, şimdiye kadar bir şeyler yapardı.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung, ABD Başkanı Donald Trump'ın İran ile imzalanan nükleer anlaşmayı yeniden gündeme getirmesine şu satırlarla değiniyor:

"Başkan Trump anlaşmaya bağlı olarak yaptırımların askıya alınmasına el sürmedi ama anlaşmaya taraf olan Avrupa'dan 120 gün zarfında şartların ağırlaştırılmasını talep etti. Trump aksi takdirde anlaşmadan çekileceklerini söylüyor. Ne Avrupalı müttefiklerinden ne de Çin ve Rusya'dan şimdiye kadar Trump'ın taleplerine uyacaklarına dair bir açıklama gelmedi. Tahran'dan zaten böyle bir şey beklenemezdi. Trump tehdidinde ciddi ise nükleer anlaşmanın sonu geliyor, demektir. Dünyadaki huzursuzlukların arttığı bir dönemde anlaşmanın akamete uğratılması, ABD'yi yalnızlığa itecek son derece kötü bir adım olur. Daha da kötüsü, İran nükleer programına yeniden hız verir ki, bunu da herhalde kimse istemez.”

Almanya'daki Hristiyan Birlik partileri (CDU/CSU) ve Sosyal Demokrat (SPD) parti arasındaki koalisyon ön görüşmelerinde varılan mutabakat öncelikle Sosyal Demokratların parti tabanında eleştiriliyor. Nürnberger Nachrichten gazetesi koalisyonu tehlikeye düşürebilecek gelişmelere dikkat çekiyor:

"Sosyal Demokrat Parti üyeleri ikiye bölündü. Bir bölümü Angela Merkel'in yeniden başbakanlığa seçilmesine yardımcı olmak için herhangi bir neden görmüyor ve daha da önemlisi partilerindeki düşüşün hızlanmasından endişe ediyor. Sosyal demokrat politikaları kabul etmenin önemli olduğunu savunanlar ise Hristiyan Birlik partilerinin sosyal adaleti geliştirilmesine ikna edilmesinin partilerinin kuruluş amacına uygun düşeceği gerekçesiyle büyük koalisyondan yana çıkıyorlar. Hafta sonunda ağırlık büyük koalisyona karşı olanların tarafına kaydı.”

Stuttgarter Zeitung büyük koalisyona direnilmesini şöyle değerlendiriyor:

"Sonunda kararı SPD üyeleri verecek. CSU'nun yanıltıcı çıkışları genel başkan Martin Schulz'un işini zorlaştırıyor. CSU Genel Başkanı Horst Seehofer Schulz'a başarılar dilerken partinin meclis grup başkanı Aleksander Dobrindt veryansın ediyor. Dobrindt, Schulz'un ‘partisindeki gereksiz ayaklanmayı bastırması gerektiğini' söylüyor. Koalisyon ortağının tabanını küçültücü sözler söylemesi, Dobrindt'in büyük koalisyonu istemediği şüphesine yol açıyor. Oysa koalisyonun kurulup kurulmayacağına SPD üyelerinin karar vereceğini o da biliyor. SPD tabanını oluşturanların belli bir bölümü de bazı CSU'lu politikacıların kaba çıkışlarına öfkelendiği için büyük koalisyonun devam ettirilmesini istemiyor.”

Kaynak: Deutsche Welle Türkçe