Alman hükümeti Türkiye'de siyasi nedenlerle tutuklu bulunan tüm Alman vatandaşlarının serbest bırakılması çağrısında bulundu. Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel'in durumunun ise ilişkileri zedelediği belirtildi. Magdeburg kentinde yayımlanan Volksstimme gazetesinin konuya ilişkin yorumunda şu satırlar dikkat çekiyor:

"Recep Tayyip Erdoğan için Deniz Yücel ideal bir rehine. Yücel sözünü kimseden esirgemediği, tüm taraflara eleştirel yaklaştığı için onu AKP de, Almanya'daki sağ popülist Almanya İçin Alternatif Partisi'nin (AfD) seslendiği kesim de sevmiyor. Söz konusu her iki parti de retorik abartmaları, hicivli anlatımları ve farklı görüşlere hoşgörülü yaklaşımları anlamama konusunda birbirine çok benziyor. Yani hem çok sayıda Alman vatandaşı hem AKP hem de Almanya'daki bir milyonun üzerinde Erdoğan yandaşı, bir vatandaşın sebepsiz yere hapse atılmasını sorun olarak görmüyor. Yücel örneğinde görüleceği üzere artık herkes Alman hükümetinin bir Alman vatandaşını NATO müttefiki ve AB'ne üye olmayı bekleyen Türkiye gibi bir ülke nezdinde koruyamayacak bir güçsüzlük içinde olduğunu öne sürebilir. Hiçbir yaptırımı olmayan bu rehin alma olayının da gözler önüne serdiği gibi Erdoğan'ın Almanya'daki etkisi artıyor. Bunun nedeni sadece sığınmacı anlaşması da değil. Gerektiğinde bir güç faktörü olarak kullanabilmek için Türk hükümetinin Almanyalı Türkleri gittikçe daha iyi bir biçimde organize ettiği hissediliyor."

Lüneburg kentinde yayımlanan Landeszeitung ise yeni İsrail-İran anlaşmazlığında farklı bir noktaya dikkat çekiyor:   

"İsrail ile İran'ın birbirleriyle savaşa tutuşmaları için tek bir yanlış karar yeterli olabilir. İki tarafın da istemediği bir savaş olurdu bu. Hizbullah'ın elindeki binlerce modern İran füzesinin İsrail'in "Demir Kubbe”  ("Iron Dome”) adlı hava savunma sistemini delmesinden İsrailli yetkililerin çekinmesi anlaşılabilir bir durum. Ama İsrail bu noktada İran'ın bölgedeki yayılmacılığının asıl siyasî adresini gözden kaçırıyor. Hem içte hem de Arap komşular nezdinde anti Siyonizm yapmanın getirisi vardır belki ama Tahran'ın asıl hedefi her şeyden önce Sünni hasmı Suudi Arabistan. İsrail, hasım konumdaki din kardeşlerinin bölgedeki hâkim konumlarını perçinlemek üzere kullandıkları bir araç sadece. Sünniler ile Şiiler arasındaki anlaşmazlığı kullanacak akıllıca bir diplomasi ise İsrail'e, riskli hava saldırılarından çok daha fazla güvenlik sağlayabilir."

Leipziger Volkszeitung gazetesi de yorumunda ABD'nin Ortadoğu'daki hatalarını görmeye başladığı görüşünü savunuyor:  

"Gelinen noktada ABD'nin Ortadoğu'daki nüfuzu tamamen azalmış, Rusya'nınki ise şimdiye kadar olmadığı kadar artmıştır. Washington durum tespiti yapma konusunda bile zorlanıyor. İsrail ve çevresindeki durum da iç açıcı değil. Başkan Trump, ABD'nin Kudüs temsilcisi olarak muhafazakar bir politikacıyı atadı ve ABD Büyükelçiliği'ni de Kudüs'e taşımayı planlıyor. Tüm bu gelişmelerin barış sürecine zararlı olduğu artık Beyaz Saray çevrelerinde de konuşuluyor. Hatta öyle ki Trump İsrail'in yerleşimci politikalarına karşı ilk kez mesafeli yaklaştı. Orta ve Yakındoğu'da bir şeylerin kaymakta olduğu artık yavaştan Washington'da da anlaşılmaya başladı. Çok yakın bir zamanda 'America first' safsatasının düşüncesizce söylenmiş, tehlikeli bir yaklaşım olduğu Washington'da gözler önüne serilebilir."

Almanya Savunma Bakanı Ursula von der Leyen, Irak’ın başkenti Bağdat'a resmi bir ziyaret gerçekleştirdi. Von der Leyen Alman askerlerinin bundan böyle sadece Kuzey Irak'ta peşmergeye değil, tüm ülkede güvenlik güçlerine danışmanlık ve eğitim desteği sunacağını söyledi. Südwest Presse adlı gazete Almanya'nın Irak'taki yeni stratejisini yorum köşesine taşımış: 

"Bakan von der Leyen Alman ordusunu arabulucu gibi görüyor. Böyle çetin bir görev için ordu doğru bir kuruluş mudur, bu epey kuşku götürür. İyice hırpalanmış durumdaki Irak için çözüm öncelikli olarak askerî yollardan değil, uluslararası kamuoyunun hazırladığı milyarlık maddi yardımların akıllı bir biçimde paylaştırılmasından geçiyor. Eğer bu ülkede kendini baskı altında hisseden Sünni azınlık ile Şii çoğunluk arasındaki temel anlaşmazlık giderilemiyorsa, o durumda Alman ordusu zamanını eğitim faaliyeti ile geçirirken, IŞİD çok daha kısa bir sürede yeniden güç kazanabilir."

Kaynak: Deutsche Welle Türkçe