Berlin’de yayımlanan Tagesspiegel gazetesinde, Almanya’da camilere yönelik saldırılara yeterince tepki gösterilmediğine dikkat çekiliyor.
“Üç kilisenin veya üç sinagogun yandığını bir düşünün. Büyük olasılıkla bu konuda özel programlar yayınlanır, röportajlar yapılır, baş yazı yazılırdı. Bunun yanı sıra eylemleri mantıkla açıklama veya haklı çıkarma denemeleri sert bir şekilde reddedilirdi. Gazze Şeridi’ndeki feci duruma dikkat çekmek isteyen Filistinliler tarafından sinagoglara saldırılar düzenlenseydi ne olurdu? Bu türden sorulara verilecek haklı yanıt şöyle olurdu: Olabilir, ama bu suçun karakterini değiştirmez. Almanya’da kim sinagoglara, kiliselere veya camilere yönelik fitili ateşliyorsa, tüm inananları töhmet altında bırakıyor, barışçı bir şekilde bir arada yaşama karşı günah işliyor. Ama bu tür tepkiler bu sefer pek az görüldü.”
Münih'te yayımlanan Süddeutsche Zeitung'da Hristiyan Birlik (CDU/CSU) ile Sosyal Demokrat Parti (SPD) arasında imzalanan koalisyon anlaşması ele alınıyor.
"Hiç kimse bir koalisyon sözleşmesi ile tüm sorunları çözemez, buna hükümetin dağıtmayı planladığı 50 milyar euro da yeterli gelmez. Ancak bakım ve emeklilik ile aile, dijital ve eğitim politikalarındaki planlar övgüye değer bir şekilde iddialı. Eğer 177 sayfalık koalisyon sözleşmesi hayata geçirilirse, Almanya gerçekten daha adil ve gelecek odaklı olur.”
Frankfurter Allgemeine Zeitung'da da aynı konu işleniyor.
"Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Avrupa siyasetinde uzun zamandır beklediği ortağına kavuşmuş oldu. Ama ortak yolculuğun nereye olacağına henüz karar verilmedi, çünkü Berlin ve Paris finans ve istikrara ilişkin politikalarda aynı görüşü paylaşmıyor. Göç konusunda Orta Avrupa ülkeleri artık Merkel'in sözünü dinlemiyor. Eski-yeni koalisyon, göçmenlerle birlikte Almanya'ya gelen sıkıntıları parayla gidermek istiyor. Bu yönteme başvurma konusunda koalisyon ortakları başka hiçbir konuda olmadığı kadar aynı görüşteler. 'Sosyal politikalar izleyen bir hükümetin' başa geçtiğini vurgulayan ise Sosyal Demokrat Parti'nin lideri yerine (Hristiyan Sosyal Birlik'in lideri) Horst Seehofer oldu.”
Düsseldorf merkezli Handelsblatt gazetesinde ise ABD ile Almanya arasında başgösteren ticaret savaşı tehlikesi işleniyor.
"Uluslararası sahnede büyük egolarla baş etme konusunda deneyimli olan Başbakan Angela Merkel, soğukkanlı ve dengeleyici tarzı ile bu saçma tartışmaya son vermek ve Brüksel ile diğer ülkelerde misilleme yapılmasını isteyenleri dizginlemek için en uygun kişi. Trump'ın açık korumacı tavrını sürdürmesi halinde elbette Avrupa'nın kendini savunması gerekiyor. Ama en iyi yöntem, kurallar temelinde yürütülen dünya ticaret sistemine duyulan güveni göstermek için, Dünya Ticaret Örgütü çerçevesinde diğer ülkelerle işbirliği içinde bir eylem olur. Trump vakası şunu ortaya koyuyor: Malların serbestçe değiş-tokuş edildiği dünya kendiliğinden oluşmuyor.”
Kaynak: Deutsche Welle Türkçe