Frankfurter Allgemeine Zeitung, Almanya'da koalisyon görüşmelerinin tamamlanmasının ardından Sosyal Demokrat Partisi(SPD) içinde kopan fırtınanın düşündürdüklerini şöyle özetliyor:

"SPD üyeleri arasında yapılacak oylama, koalisyon anlaşmasında belirleyici rol oynayacak. Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel sadakatsizliği, Martin Schulz'un genel başkanlık ve dışişleri bakanlığı adaylığından çekilmesinde etkili oldu. Bu ortamda Gabriel kalmak istediği dışişleri bakanlığında kalabilir mi? Bütün gözler yeni genel başkan adayı Nahles'te. Nahles, Gabriel'i gözden çıkarırsa can sıkıcı bir rakipten kurtulacak ama aynı zamanda parlak bir zekâyı da kaybetmiş olacak. Gabriel'i tutarsa, dışişleri bakanı gibi kendisi de ‘tek derdi makam ve mevki' eleştirisine muhatap olacak. Şimdi Hamburg Eyalet Başbakanı Olaf Scholz ile birlikte bu hayati konuyu koalisyon oylaması sonrasına ertelemeye çalışıyor. Ama bu plan da partinin durumuna açıklık getirmiyor. SPD'nin durumu zaten kısa zamanda açıklığa kavuşacağa da benzemiyor.”

Neue Osnabrücker Zeitung muhtemel koalisyon ortağı Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) Genel Başkanı ve Başbakan Angela Merkel'in de partisinden yoğun tepki aldığını belirttiği yorumunda büyük koalisyon ortaklarının derin krize sürüklendiklerini vurguluyor:

"Karnavalda eğlenmeyi kimse içine sindiremiyor. Eğlencenin yerini hayal kırıklığı, moral bozukluğu ve öfke aldı. CDU'lular SPD'ye nazaran çok daha disiplinli davranıyor ama partilerinin başında büyük bir problem olduğunu da biliyorlar. CDU Angela Merkel'in liderliğinde kendi başına enerji üretemeyen ve ‘önemli olan iktidarda kalmak' prensibiyle hareket eden bir ‘başbakan seçicileri kulübüne' dönüştü. Büyük bir kitle partisi uzun vadede bu anlayışla başarılı olamaz. Merkel kendisini eleştirenlere daha fazla yer açmalı ve potansiyel haleflerine profil kazanma fırsatı vermelidir. Ama Başbakan bu konuda ağzını pek açmıyor. Onun yerine televizyonlarda, kurulmasına çalışılan büyük koalisyonun ‘böyle gelmiş, böyle gitsin' anlayışını pazarlıyor.”

Kış Olimpiyatları vesilesiyle başlayan Güney Kore ve Kuzey Kore arasındaki yakınlaşmayı yorumlayan Die Welt gazetesi görünüşe aldanmamak gerektiği uyarısında bulunuyor:

"Herkes bir barış şenliği olan Olimpiyat Oyunları'nın cazibesine kapılmış. Güney Kore ve Kuzey Kore arasındaki ilişkide de yumuşama havası hissediliyor. Ancak Doğu Asya'daki gelişmelere safça bakmamak gerekir. 2000'lerin başlarında da iki Kore devleti arasında yakınlaşma rüzgârları esmiş, karşılıklı jestler barış umudu artırmıştı. Yakınlaşma yoluyla değişimin gerçekleşebileceğine inanılmıştı. Ama Kuzey Kore hiç değişmedi. Kim hanedanı aradan geçen zamanı en önemli hedefi olan atom bombasını geliştirmekte değerlendirdi. Hayati önemdeki ‘yıldırma mı yakınlaşma mı', sorusu tıpkı 40 yıl önceki gibi büyük bir ciddiyetle ele alınmalıdır. Olimpiyatlarda duygulanmaya ve acımaya yer olabilir. Ama sporla sınırlı kalmak şartıyla.”

Hannoversche Allgemeine Zeitung ise Kuzey Kore'nin Olimpiyatlar vesilesiyle Güney komşusuna gösterdiği yakınlığın olumlu bir gelişmenin başlangıcı olabileceği görüşünü savunuyor:

"Kore yarımadası 2018'de de gerçek barışa kavuşamayacak. Ama Kuzey Kore'nin Olimpiyat müsabakalarına katılması çok şey kazandırdı. Krizin çatışma, kuvvet ve yaptırımlarla değil, sadece diyalogla atlatılabileceği idrak edildi. İlk adım atıldı. Olimpiyatlardan sonra hiç olmazsa silahsızlanma rotasına girilebilirse, içinde bulunduğumuz günler barış sürecinin başlangıç noktası olarak tarihe geçebilir.”

Kaynak: Deutsche Welle Türkçe