CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinde Ankara'dan başlayıp İstanbul'da büyük bir kitlenin katıldığı mitingle sona eren "Adalet Yürüyüşü”ne ilişkin olarak Frankfurter Rundschau gazetesinin internet sayfasında Frank Nordhausen imzalı bir yorum yayınlandı. Mitingin de sloganı olan "Bu son değildi bu başlangıçtı” başlığını taşıyan yorumun alt başlığında, "Kemal Kılıçdaroğlu bir mucizeyi başardı. Önümüzdeki haftalar ana muhalefet liderinin bu başarının altından kalkıp kalkamayacağını gösterecek” deniliyor. Yorumda özetle şu satırları okuyoruz:  

"Milyonları seferber etmek Türkiye'de her politikacının harcı değil. Erdoğan bunu devasa bir propaganda aracı ile başarıyor. Kılıçdaroğlu'nun ise böyle bir şeye ihtiyacı yok. Çünkü insanlar kendiliklerinden geldiler. Mitinge katılanlar ‘biz bir işaret bekliyorduk. Türk Gandisi Kılıçdaroğlu bunu biraz geç verdi ama hiç olmamaktansa geç olması daha iyidir' diyorlar. Kılıçdaroğlu aşırı milliyetçilerle solcu Kürtleri aynı platformda birleştirebildi. Ancak asıl sınav, adalet için düzenlenen bu şiddetin karışmadığı sokaktaki mücadelenin sürdürülmesinden geçiyor. Erdoğan'ın politika modeli ise toplumu bölmeye ve kutuplaştırmaya dayalı. Hükümete yakın basın daha şimdiden Kılıçdaroğlu'nun terörist olduğunu iddia ediyor ve tutuklanmasını istiyor. Erdoğan'ı 2019'da iktidardan alaşağı etmek için siyasi açıdan ezeli düşman konumundaki inanılmaz bu koalisyon uzun nefesli bir mücadele verebilecek mi, bunu göreceğiz.”

Aynı konuda Berlin'de yayımlanan Die Tageszeitung'un (TAZ) yorumu "Cesaret Geri Geldi” başlığını taşıyor. Jürgen Gottschlich imzalı yorumda, "Adalet Yürüyüşü”nün Türkiye'deki atmosferi değiştirdiği ve kamusal alandaki bu haykırışın, çaresiz kalanlara yeniden umut verdiği görüşü savunuluyor:    

"Türkiye'de muhalefet yaşıyor. İnsanların özgürlük, demokrasi ve adalet isteklerini uzun vadede baskı altında tutmak mümkün değil. Ve haykırış sürpriz bir biçimde geliyor. 2013 yazında da böyle gelmişti. Milyonlarca insan ‘biz buradayız, daha fazla susmak istemiyoruz, adalet ve özgürlüğümüz uğrunda savaşmaya devam edeceğiz' diyor. Kimse önümüzdeki aylarda ne olacağını somut olarak kestiremiyor. Ama tek bilinen şey şu: CHP'nin şimdiye kadar silik görünen lideri Kemal Kılıçdaroğlu çaresiz insanlara yeniden umut verdi. Bu, Türkiye Cumhurbaşkanı ve hükümetin hemen dize geleceği anlamı taşımıyor, ancak iktidarın daha ne kadar süreceği sorusu yeniden gündemde. Adalet yürüyüşü ülkedeki atmosferi değiştirdi. Kimse yalnız değil ve direniş mümkün… Bunlar çıkan mesajlar.”    

Irak Başbakanı Haydar El İbadi, Musul'da IŞİD'e karşı zafer kazanıldığını resmen ilan etti. Rheinpfalz adlı gazete IŞİD'in Musul ve Rakka'da yenilgi almasının halifelik rüyasının sona erdiği gibi anlaşılmaması gerektiğini vurguluyor:

"Musul'un düşmesi ve Rakka'da verilen son mücadele ile IŞİD'in halife devleti coğrafi anlamda varlığını kaybetmiş demek oluyor. Ancak endişe edilen şey, binlerce IŞİD savaşçısının bölgeden kaçıp başka yerlere, örneğin Libya'ya geçmiş olduğudur. Bu durumda El Kaide örgütünün yeniden bir rönesans yaşaması, hele IŞİD'in lideri el Bağdadi'nin öldüğü doğru çıkacak olursa çok daha mümkündür. El Kaide'nin kurucusu olan ve öldürülen Usame Bin Ladin'in oğlu Hamza Bin Ladin şu sıralar tüm dünyadaki cihatçılar tarafından kabul görecek yeni bir lider olarak hazırlandırılıyor.”  

Reutlinger General-Anzeiger gazetesi ise Musul geri alındıktan sonraki döneme ilişkin olarak Türkiye ve bölgedeki Kürtler açısından bir irdelemede bulunuyor: 

"Kuzey Irak'taki Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi daha bundan sadece birkaç gün önce bu bölgenin merkezi Irak hükümetinden bağımsızlığı yönünde eylül ayında bir referandum düzenleyeceğini ilan etti. O halde burada sorulması gereken soru, Irak'ı eski sınırları içinde görmek isteyen birileri olacak mı ve kimler bunu isteyecek? Her şeyden önce de kimler bu uğurda savaşmayı göze alacak? Birileri canı öyle istiyor diye, istediğini alacak mı? En azından Bağdat, Kürtlerin Musul'a kadar kontrolü ele geçirmesinden endişe ediyor. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan da Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırlarına göndermede bulunarak dolaylı da olsa toprak talebini dile getirmiş oldu. Musul'un kaderine ilişkin olarak Erdoğan söz hakkı istiyor. Ankara, Kürtleri ve Şiileri birbirinden uzak tutmaya çalışıyor. Ancak Erdoğan'ın büyük ihtimalle istediği daha fazla şey var. Musul meselesi bir anda tüm Irak konusunun masaya yatırılmasını gündeme getirebilir.”

Kaynak: Deutsche Welle Türkçe