Münchner Merkur gazetesi ABD'nin Suriye'deki bir hava üssünü bombalamasını şu şekilde yorumluyor:

"Trump "Önce Amerika” söyleminin kendilerine güç fantezileri için bir hareket alanı sağlayacağını düşünen herkese bir sinyal göndermiş oldu. Bu, Rusya ya da Çin'in kendilerini çok fazla güvende hissetmemelerini sağlayan (ve aynı zamanda iç siyasette eleştirmenlerini Moskova ile ilişkiler nedeniyle savunma pozisyonuna sokan) uyarı atışı niteliğinde bir "öngörülemezlik doktrini”. Trump'ın bir dünya polisi olacağını gösteren işaretlerin sayısı az. Ama herkese Washington'un gelecekte de müdahalelerde bulunacağını ortaya koymuş oldu. Bunun nasıl olacağı ise belli değil.”

Frankfurter Rundschau gazetesi Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel'in Suriye konusundaki dış politik yaklaşımını şu sözlerle eleştiriyor:

"Sigmar Gabriel Han Şeyhun'daki zehirli gaz saldırısı ve Amerikalıların misillemesinin tarafları tekrar müzakerelere yönelteceğini, bunun en başta da Rusların vesayetleri altındaki Esad'ın orta vadede düşmesine izin vermesini umuyor. Bunun işlemesi mümkün olabilir. Ama bu muhtemel değil. ABD Dışişleri Bakanı Tillerson ülkesinin yine kendini "tüm dünyada masumlara karşı suç işleyenlerden hesap sorma” hedefine adadığından söz ediyor. Ürdün Kralı Abdullah, Batı'nın Kırım'ın ilhakıyla ilgili eleştirisinden vazgeçmesi halinde Rusların Suriye meselesinde yine daha esnek bir görünüm sergileyebileceğini belirtti. Bu korkunç bir ticaret olur. Ama Trump bu konulardan biraz olsun anlıyor.”

Mısır'da iki Kıpti kilisesinin bombalanması Alman basınındaki yorumlarda da geniş yer tutuyor. Neue Osnabrücker Zeitung Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah El Sisi yönetiminin zorda olduğu yorumunu yapıyor:

"Abdülfettah El Sisi istikrarın güvencesi olarak iktidara geldi. Generalin Mısır'ı krizden nasıl çıkartacağına dair etkin bir planı ise belli ki yok. Kıpti azınlığa yönelik saldırılar bunun bir işareti. Her yıl Mısır'ın nüfusu yaklaşık 2 milyon artıyor. Aynı zamanda siyasi yönetim ekonomiyi sağlam bir temele oturtmayı başaramıyor. Yatırımcıları istikrarsız durum korkutuyor, finansör Suudi Arabistan'da ise para eskisi kadar serbest değil. Turizmde de bir iyileşme yok. El Sisi bu girdabı durdurmayı başaramazsa Mısır'ın geleceği karanlık gözüküyor. İnsanlık medeniyeti açısından böylesine önemli bir ülkenin kaos ve yoksulluğa batması trajik olur.”

Uluslararası Af Örgütü'nün idam cezası ile ilgili yıllık raporu sebebiyle Nürnberger Nachrichten gazetesinde idam cezaları ile ilgili bir yorum var. Yorumda Türkiye'de idam cezasının yürürlüğe girme ihtimali ürkütücü olarak tanımlanıyor:

"İdam cezası ile ilgili olarak tam da şu anda bize farklı gerekçelerle oldukça yakın olan iki ülkede endişe verici bir gelişme yaşıyoruz. Örnek bir: Türkiye. 2004 yılında idam cezasını kaldırdı, son idam bundan yaklaşık 20 yıl önce infaz edilmişti. Ama ülkede cezanın yeniden yürürlüğe konması çok mümkün. Örnek iki: İdam cezasının insanlar tarafından geleneksel olarak meşru olan en yüksek ceza olarak görüldüğü ABD. Burada özellikle ürkütücü olan şu anda olduğu üzere seri halde infazların uygulanıyor olması. Hem de oldukça banal olandan tasavvur edilebilir olana kadar farklı gerekçeler söz konusu. Cezaevlerinde zehirli iğne için gerekli ilaçların son kullanma tarihlerinin sona ermesi gibi. Hemen hemen hiçbir ilaç şirketi artık bu amaç için üretimde bulunmuyor.”

Kaynak: Deutsche Welle Türkçe