Rhein Zeitung gazetesinde yer alan yorumda başkan seçildikten sonra "Önce Amerika" diyen Trump'ın bununla ne kast ettiği ele alınmış.

"Beyaz Saray'daki narsist kendi tanımlamasını teslim ediyor: 'Önce Donald Trump'. Utanmadan siyaset ve eğlenceyi birbirine karıştırıyor. Ancak başkanın yoluna çıkanın, onun yasağını da hesap etmesi gerekiyor. Ve o gerçeklikle ihtilafa düşüyor. Göreve başlarken sözümona tarihi insan kalabalığının bunu kutladığı yönündeki ısrarı gibi bu da utanç verici. Ulusal güvenlik danışmanı Michael Fylnn görevde tam dört haftanın sonunda Rusya skandalı nedeniyle tökezledi ve FBI Direktörü James Comey de federal polisin Trump'ın Moskova ile başkanlık seçiminde işbirliği yapıp yapmadığını araştırdığını açık etti, bunların güven vermediği açık. Bu skandallar başkanın başının üzerinde Demokles'in kılıcı gibi sallanıyor ve Beyaz Saray'daki ilk 100 gününü özetliyor: Bu başkan normalden başka herşey."

Reutlinger General-Anzeiger gazetesi de Trump'ın kendi koyduğu hedeflere ulaşmada açıkça başarısız olduğunu ancak bunun Amerika için iyi birşey olduğunu söylüyor.

"Trump kendi koyduğu hedeflere ulaşmakta açıkça başarısız oldu. Bununla suçlanabilir. Ancak bu temelinde iyi bir haber. Zira Amerika Birleşik Devletleri'nde güçler ayrılığının işlediğinin bir göstergesi. Bir başkan bir şirket müdürü değildir. Kararlarını imzaladığı bir kararname ile uygulayamaz. Trump hukuka ve yasalara uymak ve siyasi kurumların söz hakkını dikkate almak zorunda. Hukuk ve kongre siyasetin yeni üyesini frenledi ve bununla ülkesine bir iyilik yaptı. Bu şekilde Amerika'nın zarar görmesi engellenmiş oldu."

Berliner Zeitung gazetesi Türkiye'de idam cezasının geri getirilmesi ile ilgili tartışmaları ele almış.

"Türkiye Cumhurbaşkanı idam cezasını geri getirmek için bir referandum daha yapmak ve Türkiye'yi bir diktatörlüğe dönüştürmek  isterse, Almanya'da yaşayan ve bir ya da iki pasaportu olan Türklerin Alman toprağında onu desteklemesine izin verilmemeli. Ölüm cezası Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ağır bir ihlalidir. İptali Avrupa Konseyi'ne alınmak için haklı olarak bir önkoşuldur. Bu, Alman hükümetinin engellemek için her şeyi yapmasını gerektirecek derecede çok ciddi bir ihlal olur. Buna Almanya'da oy kullanma hakkının yasaklanması da dahil olmalıdır."

Die Welt am Sonntag gazetesinde muhalefetteki Sol Parti'nin Meclis Grup Başkanı Sarah Wagenknecht ile yapılan bir söyleşi yer almış. Wagenknecht Almanya'da 16 Nisan referandumunda evet oylarının önde çıkmasını, entegrasyonun başarısız olduğu şeklinde değerlendiriyor.

"Evet, bu başarısız entegrasyonun bir göstergesidir. Ağırlıklı olarak Almanya'da doğmuş insanların neden burada yabancı hissettiğini ve İslamcı despotları desteklediğini kendimize sormalıyız. Bu paralel dünyaların sertleşmesiyle açıklanabilir. Bunda da Alman siyasetinin ortak sorumluluğu vardır. Perspektiften yoksun Hartz 4 yoksulluk desteği toplumun geneline göre göçmen geçmişine sahip ailelelerde daha yaygın durumda. Erdoğan nefret vaizlerini Alman camilerine gönderirken ve onları finanse ederken, Alman devleti izliyor. Gerici İslamcı organizasyonlar çocuklara okuldan sonra ödev yardımı sunarken, bu alanda devletin sunduğu imkanlar giderek azalıyor. Bu tür gelişmelere göz yummanın dine saygıyla bir alakası yok. Aydınlanmacı İslam, Kordoba İslamı, Avrupa kültürüne aittir. Ancak Suudi Arabistan ve diğer diktatörler tarafından finanse edilen ve desteklenen gerici siyasi İslam değildir."

Kaynak: Deutsche Welle Türkçe