Frankfurter Allgemeine Zeitung'taki yorumda Fransa'nın yeni cumhurbaşkanı seçilen Emmanuel Macron'un planlarını hayata geçirebilmesi için haziran ayındaki parlamento seçimlerinde çoğunluğu kazanmasının şart olduğuna vurgu yapılıyor:

"Macron gelecek beş yılda 'radikal partilere oy verilmesi için hiçbir neden kalmaması için her şeyi yapacağına' söz verdi. Ancak müstakbel cumhurbaşkanının planlarını hayata geçirmesi ancak ve ancak hazirandaki parlamento seçimlerinde tutarlı bir çoğunluk kazandığı takdirde mümkün olur. (...) Sendikaların bir kısmı halihazırda topyekün muhalefet yolunu seçti. Solcu siyasetçi Jean-Luc Mélenchon, destekçilerini Macron'un reform planlarına karşı 'direnmeye' çağırdı. Sağ popülist Le Pen, en güçlü muhalefeti oluşturacağı iddiasını ortaya attı. Öte yandan Cumhuriyetçiler parlamento seçimlerini bir rövanş olarak görüyorlar. Macron'u ikili yönetime mecbur kılmak istiyorlar. Tüm bunlar yeni oluşan, Fransız iki particiliğinin çözünmesine dayanan karmaşıklıktan doğuyor."

Kölner-Stadt-Anzeiger'da yer alan yorumda ise Emmanuel Macron'un cumhurbaşkanı seçilerek imkansızı başardığı belirtilirken, seçilmiş cumhurbaşkanının üstesinden gelmesi gereken daha fazla sorunun mevcut olduğuna değiniliyor:

"Toplumun bazı kesimlerinde bir çeşit iyimserlik ruhunun ortaya çıkması Emmanuel Macron için büyük önem taşıyor. Macron açık sınırlar, küreselleşme ve dijital ilerlemeyi birer şans değil, aksine birer tehdit olarak algılayan Fransızları kendi tarafına çekmeye çalışmak zorunda kalacak. Yani imkansızı başarmaya çalışacak. Ama belki de bunun üstesinden gelecek. İlk 'imkansız görevini' geride bırakmayı başardı bile: Élysée Sarayı'nı adeta yoktan fethetti. Macron bundan bir yıl önce ortaya çıktığında, siyaset uzmanları bunun imkansız olduğunu dile getirmişlerdi. Ve Macron bunun aksini kanıtlamış oldu. Buna rağmen imkansız misyonu daha şimdi başlıyor."

Dresden'de yayınlanan Sächsische Zeitung'ta aşırı sağcı aday Marine Le Pen'in seçimleri kaybetmesinin Avrupa'da sağın düşüş gösterdiği yönünde yorumlanmaması gerektiği vurgulanıyor:

"Marine Le Pen hakikaten açık bir farkla kaybetti. Ama yine de yaklaşık 11 milyon Fransız'ın oyunu aldı. Bu rakam yalnız başına bir uyarı niteliği taşımak için yeterli. Le Pen'in yenilgisini Avrupa'nın tamamında sağa karşı bir trendin teyidi olarak görmek için çok erken. Zira siyasi yöneticiler ekonomik ve toplumsal sorunları çözmeyi başaramadığı sürece, büyük protest seçmen potansiyeli mevcut olmaya devam edecek ve hiçbir şekilde herhangi bir renge mensup popülistin erişiminden muaf olmayacak – sadece Fransa'da değil, diğer AB ülkelerinde de."

Chemnitz'te yayınlanan Freie Presse'de ise Macron'un cumhurbaşkanı seçilmesi bağlamında Almanya ve Fransa arasındaki fikir ayrılıkları ve birlikte çalışma imkanlarına değiniliyor:

"Euro için safların daha güçlü bir biçimde sıklaştırılmasını isteyenler, bununla birlikte kuralları da sertleştirmek zorundalar. Almanlar ve Fransızlar bu konuda uzun süredir hemfikir değiller. Tam zıttı. Berlin ve Paris ancak ve ancak ortak bir başarıya mahkum olduklarından ötürü, her iki taraf da demokrasilerini tehlikeye atmak istemiyor. İkisine de pratikte zaman kalmıyor, özellikle de yetkileri yeniden dağıtacak ve demokratik eksiklikleri tedavi edecek, kapsamlı bir reform gerçekleştirebilmek için. O nedenle öyle büyük bir çalkalanmadan ziyade, uygun bir uzlaşma ortamı oluşmasını ummak gerekiyor."

Kaynak: Deutsche Welle Türkçe