Amerika Genelkurmay Başkanı Dunfort’un Ankara ziyaretinde neler konuşuldu, hangi konular gündeme geldi, bizim tarafın ortaya koyduğu istek ve hassasiyetlere Dunfort ne yanıt verdi? Bu soruların yanıtı tam olarak olmasa da bazı ana hatlar ve söylentiler özet ve yorum olarak medyaya yansıdı. Bizim de neleri dile getirdiğimiz biliniyor. Bu noktada önemli olan verilen mesajların algılanıp algılanmaması, yerine getirilip getirilmemesidir.

Çok önem verdiğimiz 3 hassas konu var. Bunlardan en önemlisi PKK’nın Suriye kolu PYD ve onun silahlı gücü YPG’ ye müttefikimizin destek vermemesidir. Bu isteklerimizi aylardır dile getiriyoruz. Ankara’daki görüşmelerde de bu konu yeniden gündeme getirildi. 

Dikkat edilecek olursa bu konu Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ABD Başkanı Obama’ya da iletilmiş ve bunun Türkiye açısından son derece önemli olduğu ifade edilmişti. ABD tarafından yapılan açıklamada “Artık PYD’ ye silah yardımı ve desteği yapılmayacak” yönünde oldu. Ancak, dolaylı yollardan bu örgüte silah yardımı yapılmakta olduğu ortaya çıktı.

ABD Genelkurmay Başkanı’na iletilen en hayati konulardan biri de Fırat’ın Batısı oldu. Türk tarafı “PYD unsurları Fırat’ın Batısı’na geçmemeli. Bu savaş nedenidir ve kırmızı çizgilerimizdir” dedi.

Konu yeni değil. Kırmızı çizgilerimin ne olduğunu Amerika çok iyi biliyor.  

Suriye Demokratik Güçleri görüntüsü altında bazı Arap ve Türkmenlerden oluşan PYD güçlerinin Fırat’ın Batısı’na geçtiği tespit edildi. Başbakan Davutoğlu bu konuda “Geçenler PYD güçleri değil, Arap, Türkmenler ve Suriye Demokratik Güçlerinden oluşan gruplar” diye kamuoyuna açıklama yapmıştı. 

Şimdi bu konu yeniden ABD Genelkurmay Başkanı’na iletildi. 

Türk tarafının ısrarla üzerinde durduğu diğer bir konu da IŞİD’ın durumuydu. Cerablus’taki boşluğun Türkiye tarafından doldurulması isteğimiz öne çıktı. Şöyle denildi:

“DEAŞ'ın geçişine engel olabilmek için Cerablus'tan atılması ve DEAŞ'tan oluşacak boşluğa Arapların ve Türkmenlerin yerleştirilmesi gerekiyor. Böylece Suriye sınırında değil, sınırın içinde önlem almış oluruz. DEAŞ sınıra yaklaşamayacağı için geçişler de söz konusu olamaz. ABD'nin yoğun bombardımanı ile DEAŞ'ı etkisiz hale getirip, oraya ılımlı muhalefeti yerleştirelim, böylece DEAŞ'ın sınıra yaklaşmasının önüne geçmiş oluruz.”

Hiç kuşkusuz bölgedeki gelişmelerle ilgili daha başka konular da masaya yatırılmıştır. Ancak, bizi çok yakından ilgilendiren bu üç önemli konuda Amerikan Genelkurmay Başkanı Dunfort’un not tuttuğu, ikna edilip edilemediğini bilemiyoruz. Sadece hassasiyetlerimizin dile getirilmiş olması ile yetinmiş durumdayız.

Bu noktada önemli olan isteklerimizin yerine getirilip getirilmemesi ve sonuç almamızdır. Bunlar elde edilmedikten sonra hassasiyetlerimizin defalarca dile getirilmiş olması hiçbir şey ifade etmez. Daha önce zaten bu konular üzerindeki sıkıntılarımızın en üst düzeyde Amerika’ya iletilmiş olduğunu biliyoruz.

İstediğimiz güvenli bölgeye “hayır” diyen, PKK’yla eşdeğer gördüğümüz PYD’ ye halen destek veren, “kırmızı çizgimiz” dediğimiz Fırat’ın doğusuna PYG güçlerini kamufle ederek destekleyen ve IŞİD’dan boşaltılarak Türkiye’ye tarafından bu boşluğun doldurulmasına sıcak bakmayan Amerika Genelkurmay Başkanı’na bu hassasiyetlerimizi yeniden anlatmanın bir anlamı var mı?

Cerablus’a yönelik büyük bir operasyondan da söz ediliyordu. Bunun Rus uçağının düşürülmesinden sonra ertelendiği söylendi. Bu konuda da nasıl bir gelişme olacak bu da ayrıca merak edilen konular arasında bulunuyor. 

Kaldı ki böyle bir büyük operasyon düzenlense bile burada bizim çıkarımız ne olacak, daha önceki isteklerimiz yerine gelecek mi bu da ayrıca tartışılması gereken bir başka konu olarak karşımızda duruyor.

İsteklerimiz ve olanlar açıkça ortada.

Amerika ve müttefik olarak bağlı dış güçler Ortadoğu’da yeni haritalar çizmenin peşindeler. Hedefleri de belli. Kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmenin dışında hiçbir şey ilgilerini çekmiyor. Türkiye, bölgede en ağır sorunları yaşıyor ve bu sorunlara da her geçen gün yenileri ekleniyor.

Bizim kafamıza takılan ise şu:

Gerek bölgede, gerekse Suriye’de bazı konularda Amerika ile Rusya’nın anlaşarak bir işbirliği içinde olup olmadığıdır. Her iki ülke liderinin rahatlıklarına bakacak olursak böyle bir işbirliğinin var olduğunu görüyoruz. 

Yazımızı Yeni Şafak yazarı Abdulkadir Selvi’nin konu ile ilgili yazısının son bölümü ile noktalayalım. Bu bölüm sanırız sizlere de bir mesaj niteliğinde olacaktır:

“25 Ocak'ta başlayacak Suriye görüşmeleri öncesinde çok ilginç şeyler oluyor. Suriye'de geçiş sürecinin şekillendirileceği bir dönemde Türkiye, Rus uçağının düşürülmesi Suudi Arabistan ile İran'la yaşadığı kriz nedeniyle masada güçlü bir şekilde yer alamayacak. Türkiye mezhepçilik yapmıyor ama Türkiye ve Suudi Arabistan aynı zamanda Sünni eksenin iki güçlü temsilcisi. Ve yaşadıkları süreç nedeniyle Sünni eksen Suriye masasına 2-0 yenik oturacak.”