Avrupa AJANSI (AVA) Londra-Tuğçe Özcan ile Almula Merter Churm görüştü. İngiltere’yi ve uluslarası pazarları sordu. İşte çarpıcı yanıtlar... 

 Tuğçe Özcan ile Almula Merter Churm görüştü. 1

Avrupa okurları için bize kendinizden biraz bahseder misiniz ?

T.O. :  1996 Ankara doğumluyum. ODTÜ Koleji’ni bitirdikten sonra Başkent Üniversitesi İdari ve İktisadi Bilimler Fakültesi İşletme bölümü üzerine eğitim aldım. Küçük yaştan beri ailemin sahip olduğu sağlık alanındaki şirket dolayısıyla masterımı sağlık işletmeciliği üzerine yaptım. Bunun yanı sıra iş sağlığı ve güvenliği alanında eğitim alarak iş güvenliği uzmanı oldum. Ailemin sahip olduğu Güneş Enerjisi Santralleri ve Medikal faaliyetler alanındaki şirketler grubu bünyesinde muhasebe ve finans üzerinde çalışmalar yürüttüm. 2021 yılında Londra’ya yerleşip finans danışmanlığı üzerine firmamı kurdum.

Bundan sonrası için planlarınız nelerdir?

T.O. :  İnsanlara yardımcı olmayı seven ve istihdam yaratan bir ailede büyüdüm. Bunu devam ettirmek istiyorum. Hayatımın geri kalanında en büyük önceliğim iş portföyümü genişletmek ve daha fazla insana ulaşarak istihdam yaratmak. İşim gereği ilişkileri gelişme fırsatı tanıyorum ve gelecekte insan ilişkileri güçlü geniş bir ekibin rol model yöneticisi olmak istiyorum.

Neden İngiltere?

 Tuğçe Özcan ile Almula Merter Churm görüştü. 3

T.O. :  Küçük yaşta dil eğitimim için gelmiştim. Doğası, binaların dokusu ve insanların birbiri ile geçimi hep dikkatimi çekmişti. Büyük parklarda doğayla iç içe yürüyüş yapmak hep bana iyi gelmişti. Hatta atlar benim her yerde önceliğimdir. Küçük yaşta binicilik eğitimi aldım ve atlar hep bana iyi enerji verir. Yürüyüş yaparken atlı polislere çok şaşırmıştım. Her şeyin bu kadar iç içe olduğu bir alan çok farklı atmosfer.. Burada canlıya ve doğaya verilen değer beni hep etkiledi. Buradaki yaşam beni motive ediyor. İşte bu yüzden iyi ki İngiltere’deyim.

Şirketlerinizde danışmanlık yaptığınız da belirtilmiş. Ne tür danışmanlık yapıyorsunuz?

T.O. :  Öncelikle şirket yönetim süreçleri için proje danışmanlığı yapıyorum. Bir amacı, süresi, bütçesi, faaliyetleri ve kaynakları olan her türlü aktivite bütününün “proje” olarak adlandırıldığını düşünecek olursak günlük hayatta dahi yürüttüğümüz bir çok faaliyete proje gözüyle bakabiliriz. Bu da bize proje danışmanının iş alanının ne kadar geniş olduğunu gösteriyor. Çoğunlukla ihtiyaçtan doğan bir fikrin sağlam bir temele oturtulması, doğru bir çerçeveyle belirlenmesi, uygulanabilir bir proje haline getirilmesi, fonlanması, maddi ve diğer tüm kaynaklarını etkin kullanarak, faaliyet planına uygun olarak yürütülen ve amacına ulaşan bir aktivite bütünü olarak uygulanmasını sağlamak proje danışmanının temel işidir. Fakat proje danışmanının işi burada da bitmez çünkü her bir proje yeni projeler doğurma potansiyeline sahiptir. Yürütülen projenin sürdürülebilirliğini sağlamak ve potansiyel yeni projeleri geliştirmek de proje danışmanının sorumluluklarına girer.

5. Özellikle hangi alanlarda danışmanlık yapıyorsunuz?

T.O. :  Bu sorunuzu, fikir sahibinin tanımadığı bir alana adım atmasını veya tanıdığı bir alanda da olsa, özellikle doğru fon kaynaklarına ulaşmasını kolaylaştıracak her türlü alan diyerek yanıtlayabilirim. Fon kaynakları genellikle kulaktan dolma bilgilerle aranıyor fakat çoğumuzun bilmediği farklı fon kaynakları da mevcut. Hatta bu fon kaynaklarını doğru kanalları ve yöntemleri kullanarak yoktan var etmek de mümkün. Burada önemli olan, ihtiyacı doğru belirlemek ve doğru yoldan ilerlemek. Bu da proje hazırlama ve yönetme deneyimi ile sanıldığından daha kolay olabiliyor.

 6. Proje danışmanının sorumlulukları nelerdir? Hangi aşamalardan sorumludur?

T.O. :  Öncelikle fikir sahibi doğru yönlendirmek. Herkesin kendi ihtiyacını karşılamak için aklına gelen parlak bir fikri olabilir fakat bu fikirler havada uçuşuyorsa oradan bir proje çıkarmak da zor olur. O nedenle doğru teknikle havada uçuşan fikirleri ayakları yere sağlam basan fikirler haline getirmek bence proje danışmanının birincil sorumluluğu. Arkasından projenin doğru hazırlanması, doğru kaynaklara başvurulması ve tabii ki projenin doğru yönetimi geliyor. Nihayetinde proje danışmanı bir bütçeyi yönetiyor ve bunu yaparken de güvenilir ve şeffaf olması; sorumluğunun bilincinde olması çok önemli.

7. Projelere fon yaratılırken özellikle altını çizdiğiniz noktalar nelerdir? Nelere dikkat edersiniz?

T.O. :  Doğru projeye doğru kaynak. Bence bir projeye danışmanlık verirken en çok dikkat edilmesi gereken unsur bu. Bir sanat projesi için tarım alanında destek veren bir kuruluşun fon kaynaklarını araştırmak ne kadar yanlışsa, küçük işletmelerin ar-ge projelerine fon ararken kız çocuklarının eğitimini destekleyen bir çağrıya başvurmak da o kadar yanlış olur. Ayakları yere basan hemen her projeye doğru zamanda doğru kaynağı yaratmak mümkün olabilir. Önemli olan başvuracağınız yeri doğru tespit etmek.

8. Keşke bu bana ait bir proje olsaydı dediğiniz oldu mu?

T.O. :  Toplumun genelini harekete geçirerek spor, müzik veya sanat yoluyla eğitimi ve genel olarak sürdürülebilir kalkınmayı destekleyen projelerin hepsini takdir ediyorum. Özellikle sosyal sorumluluk yönü güçlü olan ve hiçbir ayrım gözetmeksizin halkların tüm kesimlerini kapsayan projeler hem keyfi işin içine katarak toplumlarda büyük bir farkındalık yaratıyor, hem de kayda değer finansal kaynaklar oluşturuyor. Bu da “sürdürülebilir kalkınma” dediğimiz gelişmeye maddi ve manevi büyük katkı sağlıyor.  

9. Danışman yanlış iç görünün önüne geçebilir mi, yoksa bu markanın elinde mi? 

T.O. :  Her markanın bir dünya görüşü, çalışma şekli ve iş etiği var. Danışmanlar olarak, özellikle köklü markalarda, bir noktaya kadar önerilerde bulunabiliyoruz. Kemikleşmiş yapılarda yeni fikir ve uygulamaların kabul görmesi daha zor fakat yine de doğru iletişimle aşılamaz görünen engellerin ve önyargıların yumuşadığını görmek mümkün. Bence burada önemli olan, markanın gerçekten benimseyebileceği ve danışman devreden çıktıktan sonra da içselleştirerek uygulamaya devam edebileceği uygulamaları başlatmak. Aksi halde o uygulama danışman varken yürür, o gittikten sonra eski sistem aynen geri gelir. Bu da iki tarafın da emeğini ve zamanını boşa harcamak olur.

10. Ben müşteri olarak size geldiğimde bana ne vaad ediyorsunuz ve neler yapıyorsunuz? Sizi farklı kılan ne? 

T.O. :  Sizi dinliyorum. Bilirsiniz, eğer karşı tarafa ne cevap vereceğini düşünerek dinliyorsanız buna  “dinlemek” değil, “yanıt hazırlamak” denir. Biz TUGCE OZCAN ADVISORY olarak sizi dinliyoruz, ihtiyacınızı anlıyoruz ve elimizdeki potansiyel çerçevesinde en iyi ne yapabileceğimizi birlikte belirliyoruz. Aklınıza yatmayan ve -biraz önce de bahsettiğim gibi- biz devreden çıktıktan sonra sürdürülemeyecek olan çözümleri masaya getirmiyoruz. Önemli olan size pişirilmiş balık sunmak değil, balık tutma tekniklerini öğretmek. Sonrası tamamen sizin elinizde.

11. Uluslararası pazarlarda rekabet düzeyi açısından sektörler nelere dikkat etmelidir?

T.O. :  Sadece danışmanlık sektörü olarak değil, tüm özel sektör alanları için dikkat edilmesi gerekenlerin benzer olduğunu düşünüyorum. Günü kurtarmaya çalışmak yerine uzun vadeli düşünmek, rekabet gücünü elde etmek uğruna başta kendinize, sonra da piyasadaki tüm aktörlere zarar verecek bir fiyat politikası izlemek ve birlikte değil bireysel hareket etmek. Sevdiğim bir Afrika atasözü, “Hızlı gitmek için yalnız git ama uzağa gitmek istiyorsan birlikte git” der. Bence hepimizin hedefi hızlı değil, uzağa gitmek olmalı.